Genel SağlıkHABERLER

SICAK VE GÜNEŞİN TADINI KAÇIRMAYIN

Bu yaza serin, yağışlı havalarla başladık ancak sıcak ve güneşli yaz günleri geldi.

Bayındır Hastanesi İç Hastalıkları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Artvinli, sıcak, nem ve güneşin zararlarından korunma yolları hakkında bilgi verdi.

Normal şartlarda metabolizma denilen, vucuttaki kimyasal olaylar sonucu gelişen enerji ile vucut ısısı oluşur. Metabolizma ise vucudun beden hareketleri ile orantılı olarak artar. Vucut, solunum ve terleme gibi faaliyetlerle bu ısıyı 36 santigrad derecede dolaylarında tutmaya çalışır. Sıcak havada artan terleme ile vucut ısısı normale düşürülmeye çalışılır. Havaların çok ısındığı dönemlerde artan terlemeye rağmen vucudun ısı kaybı yeterli olamamaktadır. Hava sıcaklığı yanında rutubetin artması, terin buharlaşmasını engellediğinden ısı kaybını daha da azaltır. Yani sıcaklığın artması ile birlikte havanın nem oranının artması vucutta ısı birikimine, bu da ısı artışına bağlı hastalıkların gelişmesine neden olur. Bu arada terle kaybedilen su ve tuz gibi bazı maddelerin kaybı ve bunların yerine koyulamaması hastalık tablosunu ağırlaştırır.

Cilt yanıkları, cilt kanserleri, katarakt, sıcak bunalımı (sıcak yorgunluğu, sıcak bitkinliği) ve sıcak çarpması güneşin ultraviyole ışınları, sıcak ve artmış nem oranı nedeniyle gelişen en önemli hastalıklardır.

Güneşe ve ultraviyole ışınlarına bağlı cilt yanıkları sık olarak görülmektedir. Hemen hemen herkesin, hayatında bir veya birkaç kez güneşe bağlı cilt yanıkları olmaktadır. Beyaz tenli ve cildi ince kişilerde, esmer ve kalın ciltli kişilere göre güneşin zararları daha fazla olur. Ciddi yanıklar için mutlaka bir sağlık yardımı alınmalıdır. Bunun dışında ultraviyole ışınlarına bağlı olararak cilt kanseri, ve katarakt gibi ciddi hastalıklar da gelişebilir.

Sıcak bunalımı (yorgunluğu, bitkinliği) sıcak ve nem oranı yüksek ortamda uzun süre kalan veya egzersiz yapan kişilerde görülür. Belirtileri halsizlik, bitkinlik, baş dönmesi, bulantı, bazen kusma, cildin nemli, soğuk ve soluk olması, alın ve yüzde terleme, solunum sayısında artma şeklindedir. Sıcak yorgunluğu olan hasta serin bir yere alınmalı, kusması yoksa ve içebiliyorsa birkaç yudum soğuk su içirilmeli, üzerindeki elbisleri çıkarılıp başı ve vucudu ıslak bir süngerle veya bezle ıslatılmalıdır. Hasta düzelmiyor ve durumu kötüye gidiyorsa bir sağlık merkezine götürülmelidir.

Sıcak çarpması da sıcak ve rutubetli ortamda uzun süre kalındığında veya ağır iş veya spor yapıldığında oluşur fakat, sıcak bunalımı kadar çok sık görülmez. Belirtileri yüakksek ateş, çarpıntı, sık ve yüzeyel solunum, ciltte sıcaklık, kuruluk ve kırmızılık, hastanın haretlerinde azalma veya garip davranışlar, şiddetli başağrısı yakınması, bulantı , kusma ve tedavi edilmeyen hastalarda şuur kaybı şeklindedir. Nadir de olsa ölüm görülebilir. Sıcak çarpması düşünülen bir hasta serin bir yere yatırılmalı, bütün giysileri çıkarılmalı, başı ve vucuduna (özellikle vucudun koltuk altı, kasıklar gibi kıvrım yerlerine) buzlu su ile ıslatılmış kompresler koyulmalı ve bunlar sık sık değiştirilmeli, varsa, hasta bir ventilatör veya bir yelpaze ile havalandırılmalı, kusması yok ve içebiliyorsa soğuk su içirilmeli ve en kısa zamanda bir sağlık merkezine götürülmelidir.

Sıcak, rutubet ve ultraviyole ışınlarının zaralı etkilerinden korunmak için güneş altında özellikle sıcağın yoğun olduğu dönemlerde (saat 11.00 – 14.00 arası) uzun süre kalmamalı, gölge tercih edilmelidir. Güneş şemsiyesi gibi gölgeliklerin altında otururken de kum ve denizden yansıyan ultraviyole ışıkları önemli miktarda zarar verebileceği için dikkatli olmalıdır. Baş, şapka ile kapatılmalı, pamuklu (sentetik karışık giysiler su kaybını engeller) beyaz veya açık renkli, ince ve hafif giysiler giyilmeli, gözlerin korunması için güneş gözlüğü takılmalıdır. Koruyucu yağlar ve kremler güneşe çıkmadan yarım saat kadar önce sürülmeli ve her 2 saatte bir ve yüzdükten sonra tekrarlanmalıdır. Fakat bilinmelidir ki, giysilerin yararı koruyucu yağlardan çok daha fazladır. Sıcak ve rutubetin yoğun olduğu saatlerde ağır işler ve sporlar yapılmamalı, bu gibi faaliyetler serin saatlere alınmalıdır. Mutlaka ihtiyacın üzerinde sıvı içilmelidir. İdrarın azalması ve koyulaşması su ihtiyacı olduğunun belirtisidir. Bu gibi ortamlarda herkesin yanında içecek su mutlaka bulunmalıdır. Alkol ve kafein idrar artışı ve sıvı kaybı yaptığı için sıcak saatlerde içilmemelidir.