ANTİBİYOTİKLERİN BAKTERİLERE ETKİSİ
Yaşadığımız yüzyılın özellikle ikinci yarısı yıllarından sonra, bakteri ve virüs genetiği, bunların morfolojik yapıları, kapsadıkları komplike protein, nükleoprotein ve diğer kimyasal bileşimleri, enzimleri saptanmıştır. Enfeksiyon etkenlerinin organizmada üreyip çoğalabilmeleri, patolojik yerleşimlerini oluşturabilmeleri için, gerekli olan yaşam kapsamlarının biri üzerinde etkili olabilecek antimikrobikler üzerindeki araştırmalar da yönünü bulmuş ve üretilen çeşitli antibiyotik ve kimyasal bileşimler, etki mekanizması ve kapsadıkları ana maddeler bakımından gruplara ayrılmıştır.
1. Bakterinin hücre duvarının yok edilmesi bakterinin yaşmasına izin vermez. Yoğun etkili bir antibiyotik hücre duvarının yapımını tümüyle engelleyecek olursa, bakterinin üremesi durur ve sonucunda kapsamları dağılır. Hücre duvarındaki defektler de patojen etkiyi yok edecek biçimde ise, organizmanın doğal immun karşılığı , enfeksiyon etkenini nötralize eder, hücre erir ve fagosite edilir. Hücre duvarına etkileyen antibiyotiklerde gram negatif ve pozitif bakterilere karşı bazı değişiklikler vardır bu durum duvarlarının kapsadıkları çeşitli kimyasal bileşimlerle ilgilidir.
2. Hücre zarı oluşumlarındaki bir defekt sonucunda pürin, pirimidin ve nükleotidler gibi yaşam ve oluşum maddeleri dağılır sitoplazma proteinleri hücre dışına çıkar. Bu durum bakterinin patojen etkisinin engellenmesine veya tümüyle yok olmasına neden olur. Bazı bakterilerle bazı mantarların hücre zarları, hayvansal hücre zarlarından daha duyarlıdır ve çabuk denatüre olur. Bu tipte etki yapan antibiyotikler enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde uygulanabilirler.
3. Bakteri hücrelerinde ana yaşam maddesi olan protein sentezinin önlenmesi ile ,etken patojenliğini kaybeder. Antibiyotik etki hücre duvarı ve sitoplazma ile ilgili değildir. Bu grupta bulunan antibiyotiklerin sayısı fazlacadır. Bazı antibiyotikler bakterinin ribozom birimlerini ve aminoasitlerin oluşumunu engelleyerek peptit zincirlerinin düzenini bozar, bakteriostatik (bakterini üremesini engelleyen)etki yapar. Bazı antibiyotikler de RNA oluşumunda ribozomları etkiler, makrolid gurubu ile ribozomlara katılması gereken gerçek aminoasitlerin yerini alarak bakterinin patojen kapsamlı yapımını engeller. Bazı antibiyotikler ise ribozomların doğal oluşmasını önleyerek
RNA sentezinin değişik bir yapıda gelişmesiyle RNA sentezi aşamasındaki bakterinin patojenliğini kaybetmesine neden olur.
4. Nükleik asit yapımını etkileyen antibiyotikler DNA sentezini engeller. Örneğin bu grupta bulunan Antinomisin deoksiguanosinlere bağlanarak bakteri gelişim ve patojenliğine yararsız DNAlar üretirler, ayrıca RNA sentezini de olumsuz yönden etkileyerek bakterilerin patojen niteliklerini giderirler.
ANTİBİYOTİK GRUPLARI
1.SULFANOMİDLER
Etki mekanizması, Bakterilerin metabolizması için gerekli olan para amino benzoik asit (PABA)’in ,üreme döneminde kullanılmasını engelleyerek bakteriostatik etki yaparlar. Bu olgunun bakteri türüne göre değişik çeşitleri vardır. Sulfanomidlerden etkilenenler:
a. folik asit biyosentezinde PABA‘yı yapıtaşı olarak kullanan ve bunu üremekte olduğu besi çevresinden sağlamak zorunda olanlar.
b. Kendileri PABA sentezi yapan ve folik asit sentezinde ara metabolizma ürünlerinden biri olarak hazırlayan bakteriler.
c. Folik asit sentezi yapmadığı halde, bunu vitamin halinde beslendikleri çevreden sağlayan bakteriler etkilenirler.
2. -LAKTAM GRUBU ANTİBİYOTİKLER
a. Penisilinler:
Ortak noktaları 6-aminopenisilinatik asit (6-APA) olan geniş bir bakterisid (bakteriyi öldürücü) etkili antibiyotik grubudur. Penisilinler yalnızca aktif çoğalma durumundaki bakterilere karşı etki gösterirler. Penisilinlerin anti bakteriyel etkilerinin bakterilerde hücre duvarı sentezi için yaşamsal öneme sahip metabolizma işlevlerinin inhibisyonu ve hücre duvarına hasar veren enzimleri aktive etme yeteneklerine bağlı olduğu düşünülmektedir. Öncelikle gram pozitif bakteri enfeksiyonlarında yararlıdırlar. Duyarlı türlerde bu ilaçlara karşı rezistans oluşumu yavaştır. Makroorganizmaya primer toksik etkileri yoktur.
b. Cefalosporinler:
Bakterinin hücre duvarı biosentezini, transpeptidaslarını inaktive ederek,penisilin penisilinlere benzer etki yapan bakterisid antibiyotiklerdir. Enterokok, proteus, psödomanas, aerobakter, pastorilla dışında gram pozitif ve negatif kok ve basiller ile tripanazom enfeksiyonlarında etkilidirler.
3. TETRACYCLİN GRUBU ANTİBİYOTİKLER
Bakterilerde protein sentezini bloke ederek,bakterisid etkili antibiyotiklerdirler. Bakterilerin m-RNA ve ribozomlarında oluşan polizomlarında ve interferensle t-RNA ya bağlı aminoasitlerini geliştiren peptitzincirlerinde blokaj oluşur, ikincil olarak mitokondrilerdeki oksidatif fosforilizasyon da bu yoldan etkilenerek bakteri virulansı yok olur ve üremesi durur.
Etki alanı oldukça geniştir. Anaerob ve sporluları da içeren gram pozitif kok ve basillerin, spiroket, leptospira, rikettsia, betsoia gruplarının ve yüksek dozda verilirse amip ve aktinomiçet enfeksiyonlarının tedavisinde yararlıdır. Tetrasiklinlere proteus, psödomonas, klepsiella, aerobakter enterokoklar, protozoer ve mantarlarla virüsler dirençlidir.
4. AMİNOGLYCOSİD GRUBU ANTİBİYOTİKLER
Bakterilerin ribozom strüktürünün bağlantısını etkileyerek, peptid bileşimini engeller, bu nedenle bakterisid tirler.
a. STREPTOMYCİN
Antibiyotik, düşük dozlarda bakterinin üremesi sırasında ribozomlara yanıltıcı bilgi transferi ile bakteriostatik , yüksek dozlarda ise hücre protein sentezini inhibe ederek patojenliğe yararsız proteinlerin oluşumu ile bakterisid etki yapar. Ayrıca bakterinin nükleik asid metabolizmasına, RNA sentezine de etkilidir. Sitoplazma membranının permabilitesini bozar, bakteri yaşamı için gerekli bileşimlerin kaybolmasına neden olur. Bakterilerde kromozom veya epizom enzimleriyle streptomisini inaktive eden bir rezistans oluşur, bulaşıcı bir rezistanstır ve üremekte olan diğer bakterilere de hızla geçer,özellikle tüberküloz klinik tedavilerinde önemlidir.
b. GENTAMYCİN
Gram negatif bakteri ve özellikle diğer antibiyotiklerin yararsız kaldığı enfeksiyonlarda uygulanır. Bakterilere etkisini, streptomisinde olduğu gibi RNA oluşumu ve sitoplazmada protein sentezindeki yetersizlik ile sağlar.
c. KANAMYCİN
laktam halkalı antibiyotiklerle sinerjik etkilidir. Lâboratuar denemelerinde düşük dozları bakterilerin ribozomlarını translasyon döneminde etkilemesiyle bakteriostatik, yüksek dozları protein sentezini engellemesiyle bakterisid tirler. Gram negatif bakteri enfeksiyonlarında yararlıdırlar.
d. CHOLORAMPENİCOL
Bakteri ribozomlarında RNA bağlantılarını etkileyerek, polizom oluşumu ile, intrasellüler protein sentezini engeller. Gram negatif, bazı gram pozitif bakterilere ve rikettsia, bedsonia gruplarına, spiroket ve leptospiralara, aktinomiçeslere normal tedavi dozlarında bakteriostatik etkilidir.
5.MAKLOİD GRUBU ANTİBİYOTİKLER
Etki mekanizması tetrasiklin’e benzer. Bakterilerin üremesi sırasında gelişmekte olan peptit zincirlerinin, interferans mekanizması ve aktif aminoasidlerin translasyonu ile,bakteri ribozomlarında protein sentezi inhibe edilir. Bu yolla birincil bakteriostatik etki oluşur. Genellikle gram pozitif koklara, bazı sporlu bakterilere, bazı brusellalara ve aktinomiçetlere etkilidirler.
a. ERİTROMYCİN
Önerilen tedavi dozlarında birincil bakteriostatik, fakat çok duyarlı bazı streptokok, stafilokok, neisseria ve hemofilus türlerinde yüksek dozlarda bakterisid etkilidir. Bakteri ribozomlarına bağlanarak aktive aminoasidlerin translasyonundaki blokaj protein sentezini inhibe eder.
c. LİNKOMYCİN ve CLİNDAMYCİN
Genellikle bakteriostatik yüksek dozlarda bakterisid etki yapan antibiyotiklerdir. Enterokoklar dışında gram negatif kok ve basillere, neisseria, mikoplkazma ve anaeroblara etkilidirler
ANTİBİYOTİKLERE REZİSTANS
Her canlı yaşamını sürdürebilmek için dış etkilerden korunmak zorundadır. Mikroorganizmalarda birer canlı olduklarından bu kurama uymuşlar, kendilerini yok etme niteliğinde olan antibiyotiklere direnç mekanizmalarını geliştirmeye başlamışlardır. Bakterilerdeki rezistans üç biçimde belirir :
1. Bazı bakterilerde belirli antibiyotiklere karşı doğal bir direnç vardır. Örneğin gram negatif bakterileri penisilin, ve diğer birçok bakterileri, antimikotik preparatlar doğal olarak etkileyemezler.
2. Önceden duyarlı olan bakteriler, antibiyotiklerle karşılaştıkça kendilerini koruma mekanizması oluştururlar. Bu da hızlı ve yavaş olmak üzere iki aşamada belirir. Hızlı direnç kazanan bakterilere koch basili bir örnektir, iki üç kez streptomisin ile karşılaşan basilde ilaç etkisiz duruma geçer. Hızlı direnç oluşturan antibiyotikler arasında linkomisin, rifamisin, spektinomisin, pirazinamid örnek olarak gösterilebilir. Bakterilerin en geç rezistans kazandıkları antibiyotikler örneğin anfoterisin B, nistatin, ristosetin vankomisin vb. gibi antibiyotiklerdir.
3. Rezistans oluşumunda en önemli olgulardan biri de, bu niteliğin taşınması (bulaşıcı rezistans) dır. Dirençli bir bakterinin bu özelliği genetik olarak kromozomlarla veya kromozom dışı diğer bakterilere geçebilir. Bulaşıcı rezistans üç şekilde geçer : a)transformasyon: Parçalanan, eriyen donör hücrelerinin DNA’sı alıcı hücreye girer. Gelişmekte olan bakterinin DNA’sı da direnme niteliği kazanır. Bu taşınma DNA moleküllerinin tümüyle olmayıp fragmanlar şeklindedir. b)transdüksüyon: Büyük veya küçük gen parçaları fajlar aracılığı ile üremekte olan bakterilere geçirirler. Bu fajların kapsadıkları dirençli nükleik asitler bakterinin ana maddeleri arasında yer alır. c)Konjugasyon: Bakterinin üremesinde yer alan seksüel alış veriş sonucudur. Geni oluşturan maddeler bir hücreden diğerine, plazma bağlantılarıyla transfer edilir.
Enfeksiyon hastalıklarında antibiyotiklere karşı rezistans görülmesi:
1. Bakterilere etkin olan maddeyi inaktive eden veya parçalayan enzimlerin oluşumu,
2. Aktif taşıma mekanizmasındaki bir blokaj veya membran perneabilitesindeki değişiklikler,
3. Antagonist sentezin artması,
4. Bakterinin metabolizmasındaki değişiklikler başta gelen faktörlerdir.
Bakterilerde belirli bir antibiyotiğe karşı olan direnç, kimyasal yapı benzerliği ve etki mekanizması eşit bulunan başka antibiyotiklere karşı da oluşur.