Genel SağlıkHABERLER

ALTIN GÜN’LERİ KALP HASTALIĞINI TETİKLİYOR

Kurabiyeler, poğaçalar yeniyor, tarifler alınıyor, sohbetler ediliyor. İlk bakışta oldukça masum görünen, ev hanımlarının en büyük eğlencelerinden biri olan altın günleri kalp sağlığını olumsuz etkiliyor. Memorial Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Kani Gemici, kadınların “Kabul günleri”nde hamur işi ikramlarının, kalp hastalıklarına zemin hazırladığını söyleyerek hanımlara tavsiyelerde bulundu.

Kötü beslenme alışkanlıkları çocukluk çağından itibaren başlıyor. Ağlayan bebeğin ağzına lokum verilmesi gibi. Özellikle metropollerde gazlı içecekler ve fast food tarzı beslenmenin çok yaygın olması, çoğunlukla annelerin ihmaliyle evden kahvaltı yapmadan okula koşan çocukların kantinlerde ‘sağlıksız’ bir şeyler atıştırması, genç nesilleri gelecekte kalp hastası olma tehlikesi ile karşı karşıya bırakıyor.

Çocuklardaki kötü beslenme alışkanlıklarında sorumluluk öncelikle annelerin. Çünkü ailenin yemek yeme alışkanlıkları çocuklar üzerinde çok etkili. Öncelikle annelerin sebze ve meyve ağırlıklı beslenmeye önem vermeleri ve bu bilinci çocuklarına aşılamaları için, ‘kabul günleri’nde hamur işi yapmayı bir kenara bırakmaları gerekiyor.

– TÜRK İNSANI NEDEN KÖTÜ BESLENİYOR?

Ülkemizde ne yazık ki zayıf insanlara toplumun yaklaşımı çok kötü. Topluma göre insanların kilolu olmaları onlara bir güç, bir değer katıyor ama sağlık açısından büyük tehlikeler içeriyor. ‘Göbek’, insanlarımız için milli felaketin birincisi, onlar ‘göbek hastası.’ Sigara da ikincisi. Öncelikle yemek yeme alışkanlıklarının değiştirilmesi gerekiyor. “Mangal kültürü” tümüyle ortadan kalkmalı. Sonra da ekmek yeme alışkanlıkları gözden geçirilmeli. Türk insanı ‘yemek yemiş’ olmak için yemek yiyor. 3 öğün yemeğin dışında ara öğünlerle 6 öğüne kadar çıkıyor. Evet gelişme çağındaki çocukların ve gençlerin yemek yemeğe ihtiyacı var. Ama yaş ilerledikçe buna gerek kalmıyor.

45 YAŞTAN SONRA ÖĞÜNLER AZALTILMALI!

Bir taş işçisi günde üç öğün yemek yemeli. Çünkü sarf ettiği efor ile bunu yakabiliyor. Ama masa başında çalışan bir memur günde 3 öğün, hele tıka basa yerse bunu nasıl yakacak? Bu şekilde beslenenler bir süre sonra vücuttaki yağlanmanın ve aşırı kiloların etkisi ile hipertansiyon, metabolik hastalıklar ve kalp hastalıkları riski ile karşı karşıya kalacaklardır. Ortopedik sorunlar da cabası. 45 yaştan sonra öğün sayısının ve bir öğünde alınan gıda miktarlarının azaltılması gerekir. Mideyi doldurmamak çok önemli. Bir defada en çok üç çeşit yemek ile masadan kalkmak gerekir. Kültür olarak yemek yedirmek konusunda çok ısrarcı bir milletiz. Bizim ülkemizin yediği gıda ile bir kaç ülke doyar.

HAMUR İŞLERİ KALP HASTALIKLARINA ZEMİN HAZIRLIYOR!

Kadınların ayın belli zamanlarında bir araya gelerek yaptıkları kabul günlerindeki aşırı “pasta-börek-çörek” tüketimi de bu felaketin bir parçası. Bu kadar çok çeşit hamur işi yapmalarının sebebi de yine toplum baskısı ve aşırı ısrarcılık. 4-5 saat bu çeşit çeşit yiyecekleri yapmak için uğraşıyorlar ve birbirlerini “o daha çok yaptı, bu daha az yaptı” diye eleştiriyorlar. Daha çok çeşit yapabilmek için yarış halindeler. Yedikleri hamur işleri onlara kilo olarak geri dönüyor ve beraberinde kalp hastalıkları dahil olmak üzere bir çok sağlık sorunu ile karşılaşıyorlar.

KABUL GÜN’LERİNDE MEYVE YENİLEBİLİR

Ev hanımlarının birbirleriyle yiyecek yapma yarışına girmeleri için hiçbir sebep yok. Artık bu kültürü bir kenara bırakarak toplum baskısını da üzerlerinden atsınlar. Bu gün’lerde hanımlar birbirlerine lütfen meyve ikram etsinler, çay ve kahve ile birlikte biraz da çerez yesinler. Böylece hem zahmetten kurtulurlar, hem masraf azalır, hem de kendilerini zehirlememiş olurlar.

GÜN’LERİNİ MÜZİKLE GEÇİRSİNLER, SOSYAL AKTİVİTELER YAPSINLAR

Hanımlara, yiyecek yapmak için harcadıkları bunca vakti bir sanat yapmak için harcamalarını tavsiye ediyorum. Sosyal sorumluluk projelerine destek versinler, yerel yönetimlerin toplumsal etkinliklerine katılsınlar. Bir araya geldiklerinde çalabiliyorlarsa bir enstrüman eşliğinde şarkı söylesinler. Yararlı bir kitap açıp okuyabilirler. Kadınlar böyle bir geleneği başlatabilirler. “Kabul Günleri”ni yararlı bir sosyal faaliyet haline getirebilirler. Zamanlarını yemek yaparak ve onları tıka basa yiyerek geçireceklerine, çocuklarını geleceğe daha iyi nasıl hazırlayacaklarını düşünebilirler; eşlerini nasıl daha mutlu edeceklerini ya da onları daha iyi nasıl yönetebileceklerini konuşabilirler diye düşünüyorum.