SAĞLIK EĞİTİMİSağlık Enformasyon Sistemleri

HASTA KAYITLARININ DÜNÜ, BUGÜNÜ, YARINI

ÖZET

Hasta kayıtları tarih öncesi mağara duvarlarındaki resimlerden günümüzdeki bilgisayar tabanlı hasta kayıt sistemlerine kadar uzanan ve tıp tarihine paralel giden bir geçmişe sahiptirler.

M.Ö. 5. Yüzyılda sağlık kayıtları büyük ölçüde Hipokrat’tan etkilenmiştir. Kurumsal olarak hasta kayıtlarını tutan ilk hastane 1752 yılında Philadelphia’da kurulan Pennsylvania Hospital’dır.

1950’li yıllarda hasta kayıt defterlerinden dosyalanmış klasörlere geçiş yaşanmış, renkli dosya sistemleri kullanılmıştır.

1960’lı yıllarda L. Weed hasta kayıtlarının organizasyonuna yeni bir yaklaşım getirerek probleme yönelik tıbbi kayıtları (Problem Oriented Medical Record) tanıtmıştır.

1960-70 yılları arasında tek tip dokümantasyon yaklaşımı geliştirilmiş, minimum veri gereksinimi ortaya konulmuştur.

1980’li yıllarda klinik enformasyon sistemlerini içeren entegre hasta kayıt sistemleri, dijital görüntüleme sistemleri kullanılmaya başlanmıştır.

1990’lı yıllara gelindiğinde ise, tıbbi kayıtlarda gizlilik, verinin bütünlüğü ve çok amaçlı kullanımı, kullanıcı kabulü, verinin güvenliği, internet ve bilgisayar tabanlı hasta kayıt sistemleri oluşturmak için IOM tarafından yapılan çalışmalar bu tarihi gelişim sürecini açıklayan dönüm noktaları olmuştur.

Gelişmiş ülkelerde elektronik hasta kayıt sistemlerine geçmek için yoğun bir çaba vardır. Bu bağlamda geleceğin en çok konuşulan konularından birisi de sağlık enformasyon teknolojileri olacaktır.

Türkiye’de ise sağlık kayıtlarının Dünya’da yaşanan gelişmelerin gerisinde kaldığını; güvenilir ve etkin bir yapıdan uzak olduğunu görmekteyiz. Mevcut yapısıyla hasta kayıtlarının sağlık çalışanlarına günümüzün sağlık bakımında talep edilen bilgileri sağlayamayacağı açıkça görülmektedir. Elektronik sağlık kayıtları bu problemi çözmede en uygun bir yöntem olarak düşünülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Hasta Kaydı, Tıbbi Kayıt, Elektronik Hasta Kaydı, Bilgisayarlı hasta kaydı

PAST, PRESENT AND FUTURE OF PATIENTS RECORDS

SUMMARY

Patient records have a history that span parallel with medicine history from pictures on the walls of cave to today’s computer based patient record systems.

Health records were influenced mainly by Hipocrates in 5th century B.C. Pennsylvania Hospital that was founded in 1752, is the first hospital that kept patient files as institutional basis.

A transmission was experienced from patient record notebooks to filed folder and colour filled in the years of 1950.

L. Weed brought a new aspect for patient records organization and introduced Problem Oriented Medical Record system in the years of 1960.

A single type documentation aspect was developed between 1960 and 1970, and a minimum data requirement was introduced.

Entegrated patient record systems that include clinic information systems and digital imaging systems were started to use in the years of 1980.

Secrecy in the medical records, integration of data, use for multi-purposes, acceptance by the user, security of data, works done by IOM (Institue of Medicine, National Academy,USA) for the purpose of producing of internet and computer based patient record systems are important points that explain historical development processes in the years 1990.

There is an intense effort in developed countires to implement electronic patient record systems as their patient record systems. In this aspect, the subject of health information technoloegies will be the most argued subjects of the future.

We see that health records of Turkey are behind of developments experienced in the world, and they are far from being reliable and efficient. It seems clearly that health records with current structure will not provide information that is requested by health professionals while they are delivering today’s health care. It is considered that electronic health records are the most suitable method in solving this problem.

Key words: Patient Record, Medical Record, Electronic Patient Record, Computerize Patient Record.

Hasta kayıtlarının geçmişi insanlık tarihi kadar eskidir. Hasta kayıtları tarih öncesi mağara duvarlarındaki resimlerden günümüzde kullanılan bilgisayar tabanlı hasta kayıt sistemlerine kadar uzanan ve tıp tarihine paralel giden bir geçmişe sahiptirler (Murphy, 1996: 47) .

Taş devrine ait mağaralardaki çok renkli duvar resimleri Babil ve Ninova’da bulunan kil tabletler, Mısırdaki mezar ve tapınak duvarlarına kazılan veya uzun papirüs rulolarına yazılan hiyeroglifler ve nihayet eski Yunan ve Roma devirlerinde parşömenlere yazılan risaleler insanoğlunun tarihin başlangıcından beri hasta ve yaralılara ait çeşitli bilgi ve tedavi metotlarını tespit etme konusunda duydukları ihtiyaç ve zorunluluğu belgeleyen önemli kaynaklardır. Bütün bunlarşekil olarak bugünkü kayıtlardan ne kadar farklı, ne kadar ilkel olursa olsun hatta yanlış tedavi metotlarını içerenleri bile bir sonraki neslin tıp alanında daha başarılı olmasını sağlamıştır.

Bu konuda bugünkü tıbbi makalelere en yakın ve uygun olan yazılı kaynak M.Ö.1550 yılında yazıldığı tahmin edilen ve 1872 yılında Tebşehri civarında bulunan Ebers papirüsüdür. Aynışekilde Atina’nın batısında bir limanşehri olan Epidarus’ ta M.Ö. 1134 tarihlerinde inşa edildiği sanılan mabetlerin duvarlarında bugünün hasta dosyalarının en ilkelşekilleri diyebileceğimiz hasta isimleri, hastanın kısa hikayesi ve bu hastaların iyileşip iyileşmediklerinin kaydedildiği sütunlar bulunmuştur (Artukoğlu, 1998).

Milattan önce beşinci yüzyılda tıbbi kayıtlar büyük ölçüde Hipokrat’tan etkilenmiştir. Hipokrat tıbbi kayıtların hastalığın sürecini doğru olarak yansıtması ve hastalığın olası nedenlerini açıklaması gerektiğini savunuyordu. Bu dönemdeki tıbbi görüşe göre kayıtlar hastalığın gerçek nedenlerini açıklamak yerine, hastalığın öncesindeki olguların tarif edilmesini içeriyordu. Kayıtlar kronolojik bir sıraya göre kaydedilmekteydi. Hipokrat’ın yaklaşımında bulguların hastalığın sonucuna dönük değerini tahmin etmek çok önemliydi. İyi belgelenmiş hastalık öyküleri bu hedefe ulaşmada önemli bir rol oynuyordu (Van Bemmel, Musen, 1997: 99-101).

Kurumsal olarak hasta kayıtları tutmaya başlayan ilk hastane 1752 yılında Philadelphia’da kurulan Pennsylvania Hastanesidir. Bu hastanede ilk elli yılda hastaneye gelen hastaların adı, adresi, hastalığı, giriş ve çıkış tarihleriyle çıkış durumları kaydedilmiş ve bu bilgiler bugüne kadar saklanmıştır. 1803 yılından itibaren önemli vakaların ayrıntılı olarak tutulması için çalışmalar yapılmıştır. 1873 yılında hastalar için dosyalar tutulmaya başlanmış ve bu dosya tutma işlemi bugüne kadar devam ettirilmiştir. Yine ilk defa 1873 yılında hasta isimleri indeksi tutulmuş ve bu indeksler 1916 yılından sonra kartlar üzerine yazılmaya başlanmıştır.

1771 yılında kurulan New York Hastanesi’nde 1793 yılından itibaren hasta kayıtları tutulmaya başlanmıştır. Bu kayıtlar hastanın yaşı, giriş tarihi, mesleği, teşhis, uygulanan tedaviler ve gözlem notlarından oluşmaktadır.

Boston da kurulan Massachusetts General Hospital açıldığı tarih olan 3 Eylül 1821 tarihinden itibaren kabul ettiği bütün hastalara ait tıbbi bilgilerin tamamını korumaktadır. Bu kayıtlar kullanılarak bütün hastalıkların ve cerrahi işlemlerin sınıflandırması yapılmış; bulgular tedavi, araştırma ve istatistik amaçlı olarak kullanılmıştır (Huffman, 1985: 2-4).

1880’lerde Amerikalı cerrah William Mayo bugün Minnesota’da Mayo klinik olarak bilinen merkezde ilk hasta dosyaları uygulama grubunu oluşturmuştur. Mayo kliniğin ilk yıllarında, her hekim tıbbi notlarını kişisel deri kaplı defterinde tutmaktaydı. Bu defter karşılaşılan tüm hastaların kronolojik bir raporunu içeriyordu. Tek bir hastaya ait notlar hastanın muayene tarihlerine göre farklı defter sayfalarında, dağınık olarak yer alıyordu. Dağınık olarak tutulan bu notlar hastanın hastalık öyküsü hakkında tam bir fikir elde etmede karmaşıklık yaratmaktaydı. Ayrıca hastaya ait bilgiler hastanın tedavisiyle ilgilenen başka hekimlerin defterlerinde de bulunabilmekteydi. 1907’de Mayo klinikte her hasta için bir dosya oluşturuldu. Bu yenilik hasta merkezli tıbbi kayıtların kaynağını oluşturdu. Buna karşın tüm notların tek bir dosyada tutulması gerçeği kayıtların içeriğinin karşılanmasına ilişkin kriterler olduğu anlamını taşımıyordu. 1920’de Mayo klinik idaresi bütün hekimlerin kayıt etmek zorunda olduğu bir minimal v
eri dizisi üzerinde anlaştılar. Bu veri dizisi günümüz tıbbi kayıtlarının hemen hemen temel çerçevesini oluşturmaktadır (Van Bemmel, Musen, 1997: 100-101).

1902’de American Hospital Association (AHA) bir kongrede ilk defa olarak hasta dosyalarının tartışmasını yapmış ve bu toplantıdaşu sorunları ortaya koymuştur:

 Metotlarda birlik yoktur.

 Dosyalardan sorumlu kişiler yoktur.

 İyi dosya tutulamamasının sebebi eski doktorların ilgisizliğidir.

1905 tarihinde doktorlar kaliteli hasta dosyalarının önemi ve değeri konusuyla bizzat ilgilenmeye başlamışlardır. Aynı yıl American Medical Association (AMA)’nın 56 yıllık toplantısında Oregon Portland’dan Dr. George Wilson “Küçük hastanelerdeki hastaların dosyaları için klinik plan” başlıklı bir bildiri sunmuş ve bu bildiri 23 Eylül 1905 tarihinde Journal of the American Medical Association (JAMA)’da yayınlanmıştır. Dr. Wilson bu bildirisinde hastaya ait gözlemlerin bir dosyada yer almasının hem referans hem de medikolegal ihtiyaçlar için olan önemini belirtmiş, ayrıntılı işi ve katipliği sevmedikleri için doktorları dosya yazdırmaya razı etmekte karşılaşılan zorluklar üzerinde durmuştur (Artukoğlu, 1998).

1950’li yıllarda hasta kayıt defterlerinden dosyalanmış klasörlere geçiş yaşanmış, daktilolar ve diğer yazım ekipmanları kullanılmaya başlanmıştır. Bu dönemde renkli dosya sistemi kullanılmaya başlanmıştır.

1960’lı yıllara gelindiğinde ise tüm bu gelişmelere rağmen hasta kayıtlarının içeriğinde standardizasyon sağlanamamıştı. Tıbbi kayıtların içeriğini hastanınşikayetleri, test sonuçları, hekimin düşünceleri, tedavi planları ve bulgular oluşturuyordu. Tıbbi kayıtların içeriği birden fazlaşikayet veya hastalık nedeniyle tedavi olan hastaların sorunlarını açık birşekilde ortaya koymaktan uzaktı. Lawrence L. Weed hasta kayıtlarının organizasyonunu geliştirmek için çalışmaya başladı ve 1960 yılında probleme yönelik tıbbi kayıtları (Problem Oriented Medical Record) tanıttı (Van Bemmel, Musen, 1997) tanıttı.. Probleme yönelik tıbbi kayıtta her hastanın bir ya da birden fazla problemi açıklanabilmekteydi. Bu yöntemde hekim her problemi ayrı ayrı tanımlamakta, takip etmekte ve çözümlerini düzenlemekte; hastanın tedavisini yürüten hekim hakkında değerlendirme yapılabilmekte, mantıki düşünmeyi yansıtan sistematik bir dokümantasyon sistemi sağlamaktaydı (Huffman, 1985: 66-68). Sistem tüm sağlık çalışanlarının (hekim, t
ıp öğrencisi, hemşire, teknisyen vb.) hastanın tedavisi ile ilgili davranışlarında gerçeklere dayanan sağlam bir mantık, analiz ve düşünme sistemi kullanmalarını öngörmektedir (Kalkay, 1981: 35).

1960-70 yılları arasında tek tip (uniform) dokümantasyon yaklaşımı geliştirilmiş, sağlık kurumlarında kullanılacak minimum veri gereksinimi (Minimum Basic Data Set) ortaya konulmuş, verinin bütünlüğünü sağlama ve mikrofilm kullanımı ön plana çıkmıştır. Bu dönemde COSTAR (Computer-Stored Ambulatory Record Systems, TMR (The Medical Record) vb. bilgisayar tabanlı hasta kayıt sistemlerinin ilk uygulamaları geliştirilerek kullanılmaya başlanmıştır.

1980’li yıllarda finansal amaçlı kullanılan bilgisayar sistemleri yanında, klinik enformasyon sistemlerini içeren entegre hasta kayıt sistemleri, dijital görüntüleme sistemleri kullanılmaya başlanmıştır. Öncelikli olarak idari amaçlı olarak geliştirilen bilgi istemleri, klinik uygulamalar için de kullanılmaya başlanmıştır. Bu uygulamaların en iyi örneği HELP (Health Evaluation through Logical Processing) olarak bilinen sistemdir.

1990’lı yıllara gelindiğinde ise tıbbi kayıtlarda gizlilik, verinin bütünlüğü ve çok amaçlı kullanımı, kullanıcı kabulü, verinin güvenliği, internet, bilgisayar tabanlı hasta kayıt sistemleri oluşturmak için IOM (Instıtue of Medicine, National Academy, USA)’nin çalışmaları tarihi gelişim sürecini açıklayan dönüm noktaları olmuştur (Waegemann, 1998 ).

1991 yılında IOM tarafından oluşturulan komite ABD’de hasta kayıt sistemlerinin mevcut durumunu, güçlü ve zayıf yönlerini ve bilgisayara dayalı hasta kayıtları uygulaması için var olan olanak/koşullarını, kullanıcıların gereksinimlerini, gerekli teknolojileri, mevcut sistemin gelecekteki ihtiyaçları ne kadar karşılayabileceğini içeren bir rapor yayımlamıştır. Komitenin çalışmasına göre hasta kayıtlarının önemli bir kısmını oluşturan hasta dosyalarının zayıf yönleri dört ana başlıkta incelenmiştir.

İçerik İle İlgili Problemler

Hasta kayıt verileri genellikle eksik, okunaksız veya yanlış olabilmektedir. Verilerin eksik olmasının üç nedeni vardır.

 Sorular asla sorulmamıştır, muayeneler yapılmamıştır veya testler istenmemiştir.

 Bilgi talep edilmiş ve sağlanmış fakat sağlık çalışanları tarafından kaydedilmemiştir ya da bilgiyi kayda geçirirken gecikme olmuştur.

 Bilgi talep edilmiş ve sağlanmıştır, fakat kaybedilmiştir. Ayrıca sağlık çalışanları, hastalar veya veri giriş araçlarından oluşan kayıt hataları olabilir.

Hasta kayıtlarının içeriği konusunda Tufo ve Speidel tarafından 1971 yılında ABD’de beş ayaktan bakım merkezinde 1.149 hasta kaydı üzerinde yapılan araştırmada %11 oranında hastanın geçmiş tıbbi kaydına ulaşılamadığı, %5-20 oranında hastanın kayıtlarının eksik doldurulduğu laboratuvar sonuçlarının, radyoloji raporlarının eksik olduğu veya okunaksız, düzensiz birşekilde kaydedildiği, %13-79 oranında laboratuvar sonuçlarının kayıtlarda olmadığı, %10-49 oranında kayıtlarda hastanın problemlerinin iyice belirlenmediği, %40-73 oranında koruyucu hekimlik için kullanılabilecek genel bilgilerin kaydedilmediğini tespit etmişlerdir.

IOM tarafından 66 hastanede yapılan araştırmada, %75 oranında epikrizlerin (çıkış özetleri) yetersiz olduğu, %48 oranında hastanın tanısı için yeterli bilginin olmadığı, %15 oranında epikrizlerin tanıyı yeterli açıklamadığı sonucu elde edilmiştir.

Bazı kayıtlarda eksik veriler olmasına rağmen, bazı vakalarda da veriler aşırı gereksizdir. Kronik problemleri olan hastaların kayıtlarındaki kabarıklık ve ağırlık, zaman kısıtlılığı nedeniyle çoğu zaman aranan bilginin bulunmasını zorlaştırmaktadır. Kayıt içeriği ile ilgili diğer sorunlar; hizmet verenlerin mantığını kapsamaması, hasta deneyimini açıklamaktan yoksun olması, terminoloji tanımları konusunda standartların olmayışı, hastaya bağlı genel sağlık sonuçları ölçümlerinin olmayışı, hastalar ve aileleri için anlaşılır olmaktan uzak olması olarak açıklanmıştır.

Kayıtların içeriği bakımın etkinliğini belirlemek ve bakımın planlamasında en önemli araçtır. Bakımın etkinliğinin değerlendirilmesi ve klinik uygulamaların denetlenebilmesi için verilerin bir bütün olarak toplanması ve düzenlenmesi gereklidir.

Format İle İlgili Problemler

Hasta dosyalarında kayıtlı verileri birbiriyle ilişkilendirerek görebilmeyi sağlayacak bir formatta, alternatif biçimlerde göremeyiz ya da yeniden düzenleyemeyiz. Bilgiler farklı zamanlarda toplanmış olduğu için kronolojik sırada düzenlenmiştir. Kullanıcılar kalın belgeler arasında sayfaları çevirmek, bir çok ve genellikle farklı sayfalardaki birbiriyle ilişkili bilgiyi bulmaya çalışmak zorundadırlar. Sağlık hizmetlerinde araştırma yapabilmek, maliyetleri ve kaliteyi etkin değerlendirebilmek için veriye ihtiyaç vardır (Murphy, 1996: 590).

Hastaya ait verilerin belirli, düzenli, iyi yapılandırılmış ve kolay erişilebilir olması gerekir. Çeşitli çalışmalarda hasta dosyaları formatlarının, kayıtların zamanında kullanımı ve etkinliğini engellemesi nedeniyle bir problem alanı olduğu ve hastane kayıtlarından elde edilen verilerin güvenirliğinin genel organizasyon, düzenlilik ve tıbbi kayıt mantığına bağlı olduğu bulunmuştur. (Dick ve ark., 1997: 60). Pories 1990 yılında yaptığı araştırmada hasta dosyalarının fiziksel yapısının kullanışsız olduğunu, verilerin kayıtta bölündüğünü ve uygun sıralanmadığını belirtmiştir. Fries 1974 yılında yaptığı araştırmada, yapılandırılmış bir akış çizelgesinde bilginin hasta dosyalarına göre dört kez daha hızlı bulunduğunu ve hasta dosyalarında maddelerin %10’unun bulunamadığını tespit etmiştir.

Erişim, Elde Edilebilirlik İle İlgili Problemler

Hasta dosyalarının elde edilememesi ve erişim güçlükleri kullanıcılar için sık yaşanılan problemlerdir. ABD’de Tufo ve Speidel 1971 yılında yaptıkları çalışmalarında tıbbi kayıtların hasta muayenesi sırasında ancak %30’unun elde edilebildiğini ortaya koymuşlardır. Hasta dosyalarının elde edilememe nedenlerini ise; hastalar aynı günde iki ya da daha fazla klinikte olabilmeleri, çıkışların hemen yapılamaması, hekimlerin dosyaları kendi bürolarında tutmaları ve dosyaların kaybolması olarak açıklamaktadırlar (Dick ve ark., 1997: 62).

Otomatize tıbbi kayıtlar üzerine Amerika’da GAO (General Accounting Office) tarafından yapılan araştırmada, bir hastanede tıbbi kayıtların %30 oranında zamanında yerleştirilemediği belirtilmektedir. Kayıtlar hemen elde edilse bile bir kayıttan gerekli bilgiyi alabilmek için geçen zaman miktarı kullanıcıları bıktırmaktadır. Araştırmacılar için kağıt kayıtlara erişim problemlidir ve ek çaba gerektirmektedir. Gerekli verileri içeren kayıtların belirlenmesi, gerekli kayıtların elde edilmesi, kayıtların incelenmesi, verilerin toplanması ve analiz için veri girişi zaman alıcıdır ve pahalıdır (Dick ve ark., 1997: 62).

Bağlantı ve Bütünlüğün Sağlanması İle İlgili Problemler

Sağlık sistemine ilişkin en önemli eleştirilerden birisi de hizmet verenler arasında bakımın sürekliliğin olmamasıdır. Bu problem, kurum içi ve poliklinik kayıtlarında bütünlüğünün olmaması ve kurumlar arası iletişimin eksik olmasından kaynaklanmaktadır. Hasta dosyaları kurum içi ve kurumlar arasındaki sağlık bakım hizmetlerinin koordinasyonunun geliştirilmesinde yeterli değildir. Bunun yanı sıra hasta kayıtlarının diğer klinik veriler, idari bilgiler veya tıbbi bilgi ile bağlantılarının eksikliği hasta bakımında kayıt bilgilerinin optimal kullanımını engellemektedir (Dick ve ark., 1997: 59-63).

Sağlık kayıtlarında yaşanan tüm bu olumsuzluklarla birlikte sağlık sektörü bir bilgi patlaması ile karşı karşıyadır. Örneğin MEDLIN’a her yıl yaklaşık biomedikal literatürde yayınlanan 460.000 yeni makale indekslemektedir Hastaların yaşam sürelerinin uzaması, kronik hastalıkların artması, çok farklı test yöntemlerinin kullanılması tıbbi bilgi yükünü artırmaktadır. Klinisyenler çığ gibi büyüyen bu literatürü okuyup sentez etmek zorundadırlar.

Toplumun sağlığının geliştirilmesine katkıda bulunan bilimsel ve teknolojik ilerlemeler tıbbi uygulamada daha fazla karmaşıklığa yol açmaktadır. Klinisyenler sayısız tanılar, prosedürler, diagnostik testler, klinik süreçler, araçlar ve ilaçları takip etmek zorundadırlar.

Genellikle hekimlerin gereksinim duydukları enformasyon ile hastalara bakım verdikleri sırasında edinebildikleri enformasyon arasında bir boşluk vardır. Covell ve arkadaşlarının 1985 yılında yaptıkları bir araştırmaya göre hasta vizitleri sırasında hekimlerin gereksinim duyduğu enformasyonun %70’i karşılanamamaktadır (Dick ve ark., 1997: 55). Elde edilen bilgiler eski ve yanlış olabilmekte, yeni bilgiler ilave edilmemekte ve hastanın bilinmeyen problemlerine çözüm üretmek için istenen anda ulaşılamamaktadır (Johnson, 1994: 54-59). Hastaya ait bilgilere olan talep giderek artmakta; hasta kayıtlarının kullanım alanları ve kullanıcıları giderek artmaktadır.

Günümüzde sağlık hizmetlerinde yaşanan değişimlerin ortaya çıkardığı bu gereksinimlere karşılık verebilecek sistemler elektronik hasta kayıt sistemleri olmuştur. IOM( Institue of Medicine, National Academy of Science, USA) 1991 yılında yaptığı toplantıda geleceğin sağlık kayıtlarını doğru ve tam verilere, uyarılara, yönlendirmelere, klinik destek sistemlerine, tıbbi bilgilere bağlantılara ve diğer yardımlara erişimi sağlayarak, kullanıcıları desteklemek üzere özel olarak tasarlanmış bir sistemde bulunan elektronik hasta kaydı olarak tanımlamıştır (Dick ve ark., 1997: 55). Elektronik hasta kaydı ile bireyin doğumundan ölümüne kadar geçen sürede tüm sağlık kayıtlarının bir arada tutulması, sağlık hizmetine ihtiyaç duyduğu noktada bakım vericilerin gerekli gizlilik ve güvenlik prensiplerine uygun olarak kullanabildikleri bir kayıt sisteminin oluşturulması hedeflenmektedir..

Gelişmiş ülkelerin sağlık kayıt sistemlerinde süratle elektronik hasta kayıt sistemlerine geçmek için yoğun bir çaba vardır. Ancak IOM’nin yukarda tanımladığı elektronik hasta kaydı tanımına uyan bir elektronik hasta kaydını tüm sağlık sisteminde gerçekleştirebilmiş bir ülke henüz yoktur. Buna karşın bugünden görünen odur ki geleceğin en çok konuşulan konularından birisişüphesiz sağlık enformasyon teknolojileri olacaktır.

Örneğin, Japonya’nın 2025 yılını hedef alarak 1997 haziranında yaptığı “teknoloji kestirim” çalışmasında tıbbi enformasyon sistemlerinin geliştirilmesi öncelikler arasında yer almaktadır. İrlanda 2015 yılını hedef alan teknoloji öngörü çalışmasında enformasyon teknolojilerini anahtar teknolojiler olarak tanımlamıştır. Avrupa konseyi’nin AB ülkeleri için yol gösterici olarak hazırlattığı ileriye dönük teknoloji analizlerinde de benzer sonuçlar ortaya konmaktadır (Göker, 2002).

Türkiye’de sağlık kayıtları Dünya’da yaşanan gelişmelerin oldukça gerisindedir. Ülke genelinde sağlık kayıtlarının mevcut yapısıyla, sağlık çalışanlarının günümüzün sağlık bakımında talep ettikleri bilgileri sağlayamayacağı açıkça görülmektedir.

Elektronik sağlık kayıtları bu problemi çözmede en uygun yöntemdir. Ancak elektronik sağlık kayıtlarının başarılması hemen, istenen anda gerçekleşmemektedir. Bu konuda uzun dönemli, planlı, geleceği bugünden görebilen çalışmalar gerektirmektedir. Unutulmamalıdır ki yarın yaşanacak gelişmeler bugünden çok daha hızlı ve farklı olacaktır.

KAYNAKLAR

1. Murphy G.F. “Computer Based Patient Record- a Unifying Principle” içinde Abdelhak M., Grostick S., Hanken M.A., Jacobs E. (edt) “Health Information Management of a Strategic Resource” W.B. Saunders Company, Philadelphia, 1996.
2. Artukoğlu, A. Tıbbi Dokumantasyon Ders Notları H.Ü. Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu, 1998.
3. Dick S.R., Steen E. B., Detmer D.D. “The Computer Based Patient Record an Essential Technology for Health Care” National Academy Press, Washington D.C., 1997.
4. Göker A. “2000-2020 Sürecinde Nasıl Bir Dünya, Türkiye, Sağlık, Tıp Ortamı Öngörülebilir, Oluşturulabilir?” İçinde “2020 Yılında Tıbbi Teknoloji”, Türk Tabipler Birliği, Nisan, 2002.
5. Huffman E. Medical Record Management, Bervyn, Illinois, 1985.
6. Johnson G.K. “Functional Requirement of a Computer Based Patient Record System” Healthcare Financial Management, Volume 48, Number 6, Jun, 1994.
7. Kalkay. M. N. “Çağdaş Hekimliğin Sorunları” Tıbbi Kitaplar Dağıtım Servisi, İstanbul,1981.
8. Van Bemmel V.J.H., Musen M.A. “Handbok of Medical Informatics” Hoten Diegem, springer, 1997
9. Waegemann C.P. “Where are We on the Road Towards EPR System? Tutorial, Toward an Electronic Patient Record 98” San Antonio, Texas, USA, 1998.

Ali YILMAZ Aslan KAPLAN
* Öğretim Görevlisi, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu
** Yrd.Doç.Dr., Hacettepe Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu