SAĞLIK EĞİTİMİSağlık Eğitimi

SON GÜNLERİN GÜNDEMİNDEN HİÇ DÜŞMEYEN BİR KONU: AİLE HEKİMLİĞİ

GİRİŞ

Bugün Türkiye’de sağlık hizmetlerinin sunuluşunda bir iyileştirme çalışmasına veya bir değişikliğe gidilmesi gerektiğini bebek ölüm oranlarından, anne ölüm oranlarından, doğumda beklenen yaşam süresinden, ölümlerin en sık nedenlerinden, en sık görülen hastalıklardan, hastanelerde tedavi amacıyla sürekli yurt dışına çıkmanın yollarını arayan vatandaşlarımızın çabalarından vb. anlıyoruz(1). Eldeki mevzuatın bugünkü modern tıp hizmeti anlayışına ve yeni ortaya çıkmış teknolojiye ve meslek gruplarına cevap verememesi (2), bizi ya eldeki sistemin iyileştirilmesine ya da yeni sistem arayışlarına zorlamaktadır. Türkiye nüfusunun bugünkü konfigürasyonu da artık çok değişmiştir. Köylü bir toplum olmaktan kentli bir toplum olmaya doğru hızla gidiyoruz(3). Ancak bir toplumda sağlık olsun, diğerleri olsun herhangi bir hizmet sistemini değiştirebilmek için öncelikle o toplumun bu değişikliği arzu ediyor olması gerekir. Toplumun arzusunun ne yönde olduğunu anlamak ise kolay değildir(4).

Aile hekimliğinin Türkiye’de yerleştirilmesi çabalarının temelinde sağlık sisteminin değişmesinin artık bir zorunluluk olduğu görüşü yatmaktadır. Dünyada sağlık hizmetlerinin yeniden yapılandırılması çalışmaları 1950’lerden sonra hız kazanmış ve bu alanda birçok ülke önemli sayılacak yol katetmişlerdir. Onların bu deneyimleri öncelikle çok iyi incelenmelidir. Ülkemizde herşeyden önce tıp anlayışını geleneksel hekimlik anlayışının boyunduruğundan kurtarmakla işe başlamak gerekmektedir. Geleneksel görüşte hasta bir insan değil bir vaka olarak ele alınır. Onun bir ailesinin, bir işinin, bir sosyal çevresinin olduğu pek gözönüne alınmaz. Hasta iyileştirilir ve hastaneden çıkarılır. Niçin bazı hastalıkların sıklıkla görüldüğü, bunların önüne nasıl geçilebileceği gibi konular bir klinisyen için olsa olsa bir lükstür, onun görev alanına girmez(5). Aile hekiminin ise hastasını uzun zamandan beri tanıyan, onun evini bilen, aile yaşantısı ve işi hakkında fikir sahibi olan ona yakın bir kişi olduğu öne sürülmektedir(6.

Bu yazıda aile hekimliği sisteminin avantaj ve dezavantajlarını tartışmak gibi bir amaç güdülmemiş, konu hakkında bazı teknik bilgiler almak isteyenlere bir katkı amaçlanmıştır.

Aile Hekimliği’nin 8 Temel Özelliği(6,7):

1-Aile hekimliği bir bilgi yumağı, bir hastalıklar grubu veya özel bir teknikten çok insana indekslenmiş ve insana karşı taahhüt altına girmiş bir kurumdur. Bu taahhüt iki taraftan açıktır. Birincisi, bir sağlık probleminin türü ile sınırlı değildir. Aile hekimi her yaştan ve her cinsiyetten insanın her türlü sağlık sorununda, başvurulandır. Öyle ki onun uğraştığı sağlık sorunu açıklıkla tanımlanmış bir sağlık sorunu da olmayabilir. Çünkü sorunu hasta tanımlamaktadır. İkincisi, bu taahhüdün bir bitiş noktası yoktur. Bir hastalığın iyileştirilmesi, bir tedavinin sona ermesi, veya bir hastalığın çaresinin olmaması durumlarında da iş bitmez. Aile hekiminin hasta ile ilişkileri çok önemlidir. Uzun vadede, sıradan bir klinisyen için uğraşmaya değmez görünen hastalıklar aile hekimi için önemli olmaya başlar. Çünkü bu hastalık tanıdık birinin hastalığıdır.

2-Aile hekimliği uygulamalarında uğraşılan hastalıkların bir çoğunda başarı sağlamak için hastalığın bireysel, ailevi ve sosyal boyutları bir arada değerlendirilmelidir. Bu durum çocukların lego oyunlarındaki parçaları diğer parçalarla ilişkilendirip sorunu çözmeye benzer. Halbuki hastalar hastaneye başvurduğunda bir çok defa bütün gözden kaçar. Hastanın o güne kadar başına gelenler yerine yarınki konuma odaklanılır, ama bu sorunun çözümünü zorlaştırır.

3-Aile hekimine her başvuru bir sağlık eğitimi vesilesidir. Bu eğitimin birebir ve yüzyüze olacağını da hesaba alırsak, koruyucu hekimlik için bu sistemin çok güçlü bir destekleyici rolü vardır.

4-Klinisyenler genellikle tek tek hasta bazında düşünürler. Aile hekimleri ise hem tek hasta bazında hem de toplumun riski bazında düşünmek durumundadır. Buşu demektir. Eğer aşısı yapılmamış bir çocuk varsa veya kan basıncı ölçülmemiş bir riskli kişi varsa onunla en az kızamıklı bir çocuk kadar veya hipertansiyonlu bir hasta kadar uğraşılacak ve gereği yapılacaktır. Yani muayene için gelenler kadar gelmeyen kişiler için de çalışma yapılacaktır.

5-Aile hekimi kendisini toplum sathında yaygın bir bilgisayar ağı sisteminin bir parçası gibi görür. Bütün toplumların resmi veya gayrı resmi sosyal destek sistemleri vardır. Ağ derken koordine edilmiş bir sistemi kastediyoruz. Ama bu genellikle böyle olmaz. Aile hekimleri yine de toplumun dayanışma olanaklarını hastaları için seferber etmede diğer hekimlere göre çok dahaşanslı olabilirler.

5-İdeal olarak, aile hekimleri hizmet verdikleri toplumun gelenek ve göreneğinde olmalı ve onlarla aynı mahallede veya çevrede yaşamalıdır. Ama günümüzde ve böyle olmayabilir. En azından aile hekimleri hastalarının kolay erişebileceği ve kendilerinin de hastalarının gece gündüz ne durumda olduğunu izleyebileceği uzaklıkta yaşamalıdır.

7-Aile hekimi tıbbın subjektif yanlarına da eğilir. 20.yüzyılda tıp bilimi, sağlık problemlerine objektif ve pozitivist yaklaşımın baskın karakteri ile yoğrulmuştur. Aile hekimleri için ise baştan beri işin içinde duygusallık ve hasta hekim ilişkisinin iç dünya boyutu olmuştur. Bu nedenle aile hekimleri için kendi duyguları tutumları ve davranışları mesleki başarıda çok önemli rol oynamaktadır.

8-Aile hekimi kaynakları yönlendiren bir karar vericidir. Uzman hekime sevklerde, hastaneye sevklerde, araştırma ve değerlendirme uygulamalarında birinci derecede önem taşır. Dünyanın her tarafında kaynaklar kısıtlı olduğuna göre aile hekimleri bu kaynakları yönlendirmede kilit noktalardan birinde bulunmaktadır.

Sağlık hizmetlerinin yeniden yapılandırılması çalışmalarının hızla ilerlediğişu günlerde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tercihini aile hekimliği modelinden yana yapmış görünmektedir. Ekim 1994’te Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü çatısı altında “Aile Hekimliği Şube Müdürlüğü” kurulmuştur. Sağlıkla ilgili mevzuat çalışmalarının en önemlilerinden birini Aile Hekimliği Yasa Tasarı Taslağı oluşturmaktadır. Bu taslak önceki hükümetler zamanında ilgili kurumların ve Bakanlar Kurulunun onayını alarak T.B.M.M’ye ulaşmıştır.

Bu modelin lehinde ve aleyhinde ülkemizde birçok yazılar yazılmıştır. 224 Sayılı Yasa’nın uygulanmasında(yani uygulanamamasında) görülen sıkıntıların aile hekimliği modelinde de yaşanacağını birçok yazar ileri sürmektedir. Ülkemizin bir talihsizliği olarak daha yeni modele geçilmeden bazı karmaşalar yaşanmaktadır. Birincisi, mezuniyet sonrası Aile Hekimliği Uzmanlığı ile birinci basamakta hizmet sunumunu anlatan Aile Hekimliği birbirine karıştırılmıştır. Profesyoneller bile bu ikisi arasındaki ayrıma yeterince dikkat etmemektedir. İkincisi, yeni sisteme yeterli sayıda eleman yetiştirmek telaşıyla aile hekiminin sistemde ne işe yarayacağı tam anlaşılmadan aile hekimliği uzmanlık dalı yerleştirilmiş ve sayıları yüzlerle ifade edilen aile hekimliği uzmanı oturmamış bir müfredatın kurbanı olmuştur. Bugün hala aile hekimliği uzmanlığı için müfredat çalışmaları tamamlanmamıştır. Örnek olarak, bu hekimlerin birinci basamak tedavi hizmetleri ve koruyucu hekimlik hizmetlerinde (en azından bireysel koruyucu hizmetler)
çalışmalar yapacağı kabul edilmiştir. Ancak uzmanlık eğitimi süresince bu hekimler ne birinci basamak hizmetlerin verildiği kurumlara, ne koruyucu hizmetlerin verildiği kurumlara eğilmektedir, ayrıca muayenehane yönetimi de bu kitlenin önemli bir konusu olmaktayken, bu konular eğitimde yer almamaktadır. Yeni sistemde bu model yerleşecekse, uluslararası deneyimlerle elde edilmiş bazı bilgilerin konuyla ilgilenenlerce bilinmesi gerekmektedir. Burada bazılarını özetlemek yerinde olacaktır.

AİLE HEKİMİNİN YAPMASI GEREKENLER

Aile hekimi için 4 önemli beceri gereklidir(6).

1. Tanımlanamayan hastalıklar için bireyler ve ailelerle günlük yaşam çerçevesinde ilişki sağlayıp hastalığın doğal seyrine tanık olarak doğru teşhise gitmek.

2. Koruyucu beceriler- Risklerin tesbiti ve bireylerin sağlıkları tamamen bozulmadan erken teşhisi gerçekleştirebilmek.

3. Tedavi etmede beceriler- Doktor ve hasta ilişkileri tedavideki başarıda çok etkili olabilir.

4. Kaynak yönetimi becerileri- Toplumun ve sağlık sisteminin kaynaklarını hastaların sağlığına aktarmakta becerili olmak. Bu, konsültasyonları ve sevkleri de kapsayan bir beceri olmaktadır.

Mezuniyet öncesi Aile Hekimliği eğitimlerinde özellikle vurgulanması gereken konular(8,9,10):

* Türkiye’de en sık görülen hastalıklar, en ölümcül hastalıklar

* Sağlık Bakanlığı ile Dünya Sağlık Örgütü’nün ve diğer uluslararası kuruluşların Türkiye’de yürüttüğü proje ve programlar

* Hasta takibi, ilaç kullanımı

* Ev ziyaretleri

* Sevk durumları ve yöntemleri

* Acil tıbbi müdahale

* Epidemiyolojik kavramlar ve uygulamadaki yeri

* Tıbbi istatistik, kayıt-bildirimin önemi ve teknikleri

* Bilgisayar uygulamaları

* Sağlık hizmetlerinde maliyet kavramı, temel ekonomik kavramlar, kaynak yönetimi

* Tıbbi etik

* Muayenehane yönetimi

Mezuniyet öncesi tıp eğitiminde bir örnek: İngiltere(9,10,11)

* 4,5 ve 6. Sınıflarda toplam 10-15 saat teorik ders.

* 5 ve 6. Sınıflarda akredite edilmiş eğiticinin yanında 2 aydan az olmamak koşuluyla staj.

* 3 ve 4. Sınıflarda muayenehanede çalışma ( teorik ve pratik kapsamlı).

*3. Sınıfta doktora muayene bulgularını öğrenci iletilmekte, eğitici daha sonra kendi muayene bulguları ile öğrencininkileri karşılaştırmakta.

*4. Sınıfta doktor yanında çalışıp ev ziyaretleri yapmakta. Doktor eve gitmediği halde hastayı kendisi zaten bildiği için karşılaştırma ve değerlendirme yapabilmekte.

*5. Sınıfta hasta muayene edip hasta başı sınavına tabi tutulmakta.

*6. Sınıfta aile hekiminin yanında kalıp, gece çağrılarına giderekşartları öğrenmekte. Dönünce okulda sınava tabi tutulmakta. Bu uygulamalar esnasında öğrenciye ödenen ücret üniversite veya bölgenin tabip odası tarafından karşılanmakta.

Aile hekiminin bireylere ve ailelere devamlı hizmet veren bir sağlık çalışanı olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Ev ziyaretlerinde, hastanede veya muayenehanede, gereğinde başka bir dal uzmanı meslektaşı ile konsültasyon halinde, hastayı gereğinde ilgili yere sevk eden, hizmet yelpazesinin geniş bir kısmına hakim, ideal hekim tipine daha çok yaklaşan bir hekim amaçlanmalıdır. Ancak genel bir yanılgı da aile hekimliğinin bir ekip hizmeti olduğunun unutulmasıyla yaşanmaktadır. Diş hekimi, hemşire, eczacı, diyetisyen, fizyoterapist onunla yakın temasta olan kişilerdir. Bu modelin en üstün tarafı hastaları bir kişi olarak değil de ailesi içinde bir kişi olarak algılıyor olmasıdır. Ülkemizde bu konunun daha uzun yıllar tartışılacağı anlaşılmaktadır.

________________________________________
KAYNAKLAR
________________________________________
1. Sağlık Bakanlığı. Sağlık İstatistikleri 1995. Ankara, 1996.
2. Güler, Ç., Çobanoğlu, Z. Sağlık Mevzuatı. Güneş Kitabevi, Ankara, 1997.
3. Bertan, M., Güler, Ç (ed) Halk Sağlığı Temel Bilgiler. Güneş Kitabevi, Ankara 1995.
4. Öztek Z. Sağlık Ocağı İşlevi ve Yönetimi, Birinci Basamak Sağlık Personeli İçin. Sağlık Bakanlığı Yayını, Ankara, 1995.
5. Fişek, N. Halk Sağlığına Giriş, Ankara, 1983
6. Goicoechea J. Primary Health Care Reforms. WHO Publication. Copenhagen,1996.
7. Uz.M.H. A Comparative Evaluation of the Payment System for Family Practitioners in the Turkish Health Care Reform, MSc Thesis. LSHTM. London, 1994.
8. Başer Z., Saatçi E., Şener f., Ceyhun G. Aile Hekimliği Uzmanlık Programı. S.B. Sağlık Projesi Koordinatörlüğü Yayını, Ankara, 1993.
9. Lewis, A.P. A Training Programme for Family Physicians in Turkey. NHS Overseas Enterprises. Ankara, 1993.
7. Lewis, A.P. Report on the Development of a System for Primary Health Care for Turkey. NHS Overseas Enterprises. Ankara, 1994.
8. Lecture Notes on Family Physicians in the UK. LSHTM, London.1994.
________________________________________

Dr.Haydar SUR
Dr.M.Rifat KÖSE