Genel SağlıkHABERLER

VENÖZ TROMBOELİZM RİSKİ YETERİNCE ÖNEMSENMİYOR

Venöz tromboelizm riskini saptayan ve koruyucu tedavi uygulama oranlarını araştıran, ilk ve en büyük araştırma ENDORSE’un Türkiye sonuçlarına göre; hastanede yatan hastalarda önlem alınmadığında ölümcül sonuçlar doğurabilecek olan Venöz tromboelizm riski ve korunma gereksinimleri göz ardı ediliyor.

Sanofi-aventis tarafından 6 kıta, 32 ülkede 60 bin hasta üzerinde yürütülen ENDORSE çalışmasının Türkiye sonuçları açıklandı. Araştırma, Türkiye’deki doktorların, Venöz tromboelizm (VTE) risk tanımı ve eşlik eden koruyucu tedavi gereksinimlerinin dâhili servis hastaları başta olmak üzere hastanede yatan tüm hastalarda göz ardı edildiğini gösterdi.

ENDORSE çalışmasının Türkiye ayağı, 11 ayrı merkezde gerçekleştirildi. Dâhiliye, göğüs hastalıkları, kardiyoloji, genel cerrahi ve ortopedi servislerinde yatan toplam 1701 hasta üzerinde yapılan ENDORSE çalışması, akut veya alevlenen kronik tıbbı hastalıkların yanı sıra acil olmayan büyük cerrahi girişim nedeniyle hastanede yatan hastalarda; VTE riski saptama ve koruyucu tedavi uygulama oranlarını inceleyen ilk araştırma olma özelliğini taşıyor.

Yapılan testler veya otopsi çalışmaları VTE riskinin herhangi bir nedenle hastanede yatan hastalarda normal nüfusa oranla yaklaşık on kat daha fazla olduğunu ortaya koyuyor. Ayrıca hastane ölümlerinin %10’dan fazlasının akciğer embolisi nedeni ile olduğu biliniyor. Akciğer embolisi yanında uzun dönemde bacak ve akciğer damarlarının tıkalı olarak kalması sonucu varis gelişimi, bacakların alt kısımlarında şişme ve yara oluşumu meydana gelebiliyor.

Kalça kırığı nedeniyle ameliyat edilen hastalarda %60, diz protezi takılan hastaların %84’e varan oranlarda VTE ortaya çıkıyor. Çalışmada VTE gelişimini önlemek için tedavi uygulanmayan genel cerrahi hastalarında ölümcül akciğer embolisi gelişme oranı %0.1-0.8 iken bu oran kalça protezi takılan hastalarda %2-3, kalça kırığı hastalarında ise %4-7 civarında saptandı.

Cerrahi hastalar daha şanslı

ENDORSE çalışmasının Türkiye verilerine göre, çalışma kapsamına alınan hastaların yüzde 35’inde (606 kişi) venöz tromboelizm riski olduğu öğrenilirken; cerrahi girişim nedeniyle hastanede yatan hastaların yüzde 64,9’unun ve dâhili servislerde yatan hastaların yüzde 23,8’inin VTE riski altında olduğu saptandı. Çalışmanın Türkiye Koordinatörü İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gül Öngen, “Bu durum cerrahi hastaların gerçek VTE riskine yönelik farkındalık açısından daha şanslı bir popülasyon olduğuna işaret ediyor” dedi. Ayrıca, cerrahi hastalarda risk taramasının daha etkin bir şekilde yapılmış olmasına rağmen, hastaların üçte birine Amerikan Göğüs Hastalıkları Uzmanları Birliği (ACCP) kriterlerine göre koruyucu tedavi yapılıyor olması, cerrahi servis hastaları adına bir dezavantaj olarak değerlendirildi. Çünkü VTE riski altında olan cerrahi hastaların sadece yüzde 39’una; dâhili hastaların da yüzde 38.5’ine uygun koruyucu tedavi uygulandığı tespit edildi.

Risk yüksek, farkındalık yok

ENDORSE çalışmasının Türkiye sonuçlarına göre hastanelerde yatan hastaların yüzde 35,6’sının VTE riski taşıdığı saptanırken; Türkiye, çalışma kapsamına alınan otuz iki ülke arasında en alt sırada yer alıyor.

ENDORSE çalışmasının Türkiye verilerini değerlendiren Prof. Dr. Gül Öngen; “Verileri birbirinden bağımsız olarak ele aldığımızda, Türkiye’de VTE riski taşıyan cerrahi hasta oranının (64,9) ENDORSE çalışması kapsamına alınan diğer ülkeler ile uyumlu olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca, Türkiye genelinde yüzde 23,8 olarak karşımıza çıkan VTE riski taşıyan dâhili hasta oranının da çalışmanın genel verilerine göre (yüzde 41,5) düşük olduğunu görüyoruz. Ülkemize özgü toplam risk oranı düşüklüğünün dâhili servislerde yatan hastaları ilgilendiren yetersiz farkındalıktan kaynaklandığı aşikardır.”dedi. “ENDORSE çalışmasının sonuçları Türkiye’de iç hastalıkları, göğüs hastalıkları, kardiyoloji, nöroloji, onkoloji uzmanları başta olmak üzere diğer tüm dâhili hekimlerin VTE risk farkındalığının yetersizliğini ortaya koyduğunu belirten Prof. Dr. Öngen, “Bu bağlamda, daha kolay ve güvenilir bir risk taramasını olanaklı kılacak, yatan hasta profiline ve hastane uygulamalarına uygun ulusal stratejik kılavuzların geliştirilmesini ve VTE farkındalığının artırılmasının ivedilikle bir gereklilik olduğu anlaşılmıştır” diye konuştu. Prof. Dr. Öngen “VTE riski saptanan hastaların üçte ikisinin bir yan etki olmaksızın toplardamar tıkanıklığının koruyucu önlemlerinden yoksun bırakılması evrensel bir ihmaldir. Özellikle, taburcu olduktan sonra hastanın izlenmesine gereken önemin verilmesi gerekir. Hastanelerde koruyucu tedaviyi ihmal eden doktorun, bu kararının doğurabileceği olumsuz sonuçları görebilme şansı bulunmuyor. Bütün bu ihmaller, VTE risklerinin zamanında fark edilmesi ve koruyucu tedavi uygulama bilincinin gelişmesinin önündeki önemli engellerdir.”dedi.