Genel SağlıkHABERLER

DİYABETİN “EKONOMİSİ” DE BÜYÜK

Türkiye 2010’da toplam sağlık harcamalarının yüzde 11’ini diyabete ayıracak. Bir diyabet hastasının sağlık masrafı ise ortalama 400 euro olacak. Yapılan bilimsel çalışmalara göre, diyabetli hastalara verilen eğitimler tedavi başarısını arttırıyor ve maliyetleri önemli ölçüde düşürüyor.

Dünyada 265, Türkiye’de ise 6,5 milyon diyabet hastası bulunuyor. Uzmanlar hastalığın bir salgın gibi arttığına dikkat çekiyor. Ülkeler yeterli önlem almazsa, 2050’de diyabetli hasta sayısı 350 milyona ulaşabilir! Diyabet, yalnızca önemli bir sağlık sorunu değil… Aynı zamanda, ülkelerin ekonomilerinde de büyük bir yük haline geliyor. Bu durum, Türkiye’nin sağlık harcamalarında gün geçtikçe artan bir yük oluşturuyor.

Dünyada, her yıl 166 milyar euro’nun diyabet tedavisi için harcandığı tahmin ediliyor. Söz konusu harcamalar, diyabetin ve komplikasyonlarının tanısını ve bakımını kapsıyor. Bu rakamın, 2025’de en az 216 milyar euro’ya ulaşacağı tahmin ediliyor. Dünyada, ülkelerin ulusal sağlık bütçesinin yüzde 2,5- 15’lik bölümü, diyabet için harcanıyor.

Türkiye’nin durumu farklı değil!

Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF) 2009 Diyabet Atlası’nda yer alan tahminlere göre, Türkiye, 2010’da sağlık harcamalarının yüzde 11’ini diyabete ayıracak. Aynı rapora göre, diyabetli hastaların diyabetten kaynaklanan sağlık masrafları, bu yıl kişi başına ortalama 400 euro olacak.

Bunun karşısında, Türkiye’de diyabetin ekonomik yükünü azaltmaya yönelik önlemlerin ağırlıklı olarak maliyetleri azaltmaya yardımcı müdahaleler olduğu görülüyor. Ancak uzmanlara göre, bu yaklaşım, uzun vadedeki harcamalar için çözüm değil. Kısa vadede maliyetler düşürülmeye çalışılırken, uzun vadede daha büyükleri oluşuyor… Bu nedenle, diyabetten korunma, diyabetli hastanın bakımı, komplikasyonlardan korunma ve diyabet eğitimi konularında maliyet azaltılması yerine, maliyet-fayda ve maliyet-etkililik araştırmalarına ve yeni bir yaklaşıma ihtiyaç duyuluyor.

Öte yandan, Türkiye’de tip 2 diyabetli olgularda insülin kullanma sıklığının düşük olduğu gözleniyor. Bu durum, uzun vadede kronik komplikasyonların riskini, dolayısıyla hastalık yükünü ve maliyetini arttırıyor. Yapılan bilimsel çalışmalara göre, diyabetli hastalara verilen eğitimler tedavi başarısını arttırıyor ve maliyetleri önemli ölçüde düşürüyor. Ancak Türkiye’de Sosyal Güvenlik Sistemi diyabetli hastaya eğitim verilmesini teşvik etmiyor.

“Diyabet 2020: Vizyon ve hedefler” çözüm arıyor!

Türkiye’de 2020 yılına yönelik diyabet vizyonunun, hedeflerinin ve bunlara ulaşmak için gerekli stratejilerinin belirlenmesi amacıyla, Türkiye Diyabet Vakfı koordinatörlüğü ve T.C. Sağlık Bakanlığı’nın himayelerinde, Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization) ve Uluslararası Diyabet Federasyonu (International Diabetes Foundation) destekleri ve Sanofi Aventis’in koşulsuz katkılarıyla yürütülen “Diyabet 2020: Vizyon ve Hedefler” projesi, diyabetin yarattığı ekonomik sorunlara da çözüm arıyor. Proje kapsamında bu yıl gerçekleşen 2. Çalıştay’da 12 çalışma grubu, farklı konu başlıkları altında çözüm yollarını ele aldı. Oluşturulan rapor, Türkiye’nin farklı bölgelerinde, ilgili taraflarca değerlendiriliyor. Tüm değerlendirmelerin sonucunda oluşturulan yeni doküman, Dünya Diyabet Günü olan 14 Kasım 2010’da açıklanacak.

Diyabet 2020 Koordinatörü ve Türk Diyabet Vakfı Başkanı Prof.Dr. M. Temel Yılmaz, konunun ekonomik boyutunun çözümü için öncelikle “topyekun bilinçlenmeye” ihtiyaç olduğuna dikkat çekiyor: “Diyabet korunmasından komplikasyonlarının tedavisine kadar geniş bir perspektif ile ele alınması gereken bir hastalıktır. Her aşamada hasta açısından en etkili ve en ekonomik çözümler aranmalıdır.”

Sosyal Güvenlik Kurumu diyabetin maliyetini düşürmek için sürekli olarak ilaç fiyatlarına odaklanıyor. Oysa ki asıl maliyet kalitesiz ve etkisiz hasta bakımından kaynaklanmakta. Diyabet açısından risk gruplarının belirlenememesi, hastalığın gelişmesinin önlenmemesi ile hasta sayısı artıyor. Hasta eğitimine kaynak ayırmayan SGK, artan komplikasyonların maliyetleri ile de baş edemiyor. Başta kalp krizleri, böbrek yetmezliği, göz sorunları, ayak yaraları ve organların kesilmesi gibi komplikasyonlar ciddi bir yük oluşturuyor. Ayrıca tip 2 diyabetli hastalarda insülin tedavisine geç başlanması da önemli bir risk faktörü. Hali hazırda Sağlık Uygulama Talimatı (SUT) adı verilen ilaçların kullanımı ile ilgili düzenlemede yeni nesil diyabet ilaçlarının sadece endokrinologlar tarafından yazılabilmesi gibi uygulanması çok zor bir düzenleme getiriyor. Türkiye’de birkaç yüz endokrinoloğa karşı milyonlarca diyabet hastası var. Türkiye diyabetin ve komplikasyonlarının maliyetini hesaplamıyor. Ülkemizde bu konuda yapılmış bilimsel çalışmalar yok. Oysa ki hangi tedavinin en iyi sonucu ne kadarlık bir maliyetle yarattığının bilinmesi gerekli… Bu konuda ciddi bilimsel araştırmalara ihtiyaç duyuluyor.

Hacettepe Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Sağlık İdaresi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mehtap Tatar, diyabetin neden olabileceği komplikasyonların da hastalığın tanı ve tedavisi ile ilgili politikaların içinde yer alması gerektiğine dikkat çekiyor: “Diyabet bütün ülkelerde ülkelerin sağlık harcamalarından önemli pay alan bir hastalıktır. Bu hastalığa yapılan harcamaların ülkelerin sağlık kaynakları içindeki payının belirlenmesi ise diğer birçok hastalığa göre çok daha karmaşıktır. Diyabet hepimizin bildiği gibi birçok komplikasyona neden olmaktadır ve ortaya çıkan komplikasyonların da tanı ve tedavisi oldukça maliyetlidir. Bu nedenle diyabetin topluma ve sağlık sistemine olan maliyetini sorgulayan çalışmalarda sadece diyabetin tanı ve tedavisi için yapılan harcamalar ele alınmayıp bu hastalığın doğru bir şekilde tedavi edilmemesi halinde diğer komplikasyonlar nedeniyle ortaya çıkacak maliyetler de hesaplama kapsamına alınmalıdır. Bu maliyetler içinde de hem sağlık hizmetlerinin kullanımından ortaya çıkan direkt maliyetler hem de işgücü kaybı gibi indirekt maliyetler de ele alınmalıdır. Bu nedenle diyabetin tanı ve tedavisi ile ilgili politikaları belirlerken “hastalık maliyeti” yaklaşımı benimsenerek hastalığın gerçek maliyeti ortaya konmalı ve politikalar da buna göre geliştirilmelidir”.

Diyabetin ekonomik yükünü azaltmak, hastaların ilaca ulaşımını kısıtlayarak yapılmaya çalışıldığında toplam maliyet kat kat artabilir. Uzmanlara göre, yapılması gereken maliyet etkili tedavilerin, hasta eğitiminin sağlanması ve en önemlisi risk altındaki grupların diyabetten korunması… Uzmanlar, gerek korunmada, gerek erken tanı ve tedavide, gerekse komplikasyonların önlenmesinde birinci basamak sağlık hizmetlerinin, aile hekimlerinin, sağlık ocağı hekimlerinin yetkilerinin artırılması, bu amaçla hizmet içi eğitimler düzenlenmesini ve ‘hastalık yönetimi’ mantığı içerisinde diyabetin bir bütün olarak ele alınması gerektiğini belirtiyor.