Genel SağlıkHABERLER

AİLE İÇİ ŞİDDET

Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Suna Taneli, yaptığı açıklamada, toplum içinde her geçen gün artan düzeyde şiddete rastlandığına dikkati çekerek, aile kurumunun da, artan bu şiddet olgusundan ayrı tutulamayacağını ve en çarpıcı şiddet örneklerinin burada yaşandığını kaydetti.

Aile içi şiddetin, bireylerde, yaşadıkları sorunlara şiddetle çözüm bulmayı alışkanlık haline getirmesi nedeniyle toplumsal hayatı tehdit ettiğini vurgulayan Prof. Dr. Taneli, bu konu üzerinde hassasiyetle durulması ve şiddetin en aza indirilmesi gerektiğini belirtti.

Prof. Dr. Taneli, Türkiye’de şiddetin büyük bir sorun olmasına karşın, konu üzerinde yeterince araştırma ve önleyici çalışma yapılmadığını dile getirerek, endüstriyelleşmiş ülkelerde yapılan araştırmaların, özellikle kadın ve çocukların şiddete maruz kaldıklarını ve bu şiddetin daha çok, kişilerin kendisini en huzurlu ve konforlu hissetmeleri gereken aile ortamında ortaya çıktığını kaydetti.

Türkiye’de, aile içi şiddete yönelik yeterli veri bulunmamasına karşın, ABD’de yapılan araştırmalarda, acil servise başvuran her 3 kadından 1’inin aile içi şiddet mağduru olduğunu ve ailelerin yüzde 87’sinin de çocuklarını şiddetle cezalandırdıklarının tespit edildiğini belirten Prof. Dr. Taneli, Türkiye’de de bu gerçeklerden yola çıkarak konunun değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

ŞİDDET NASIL ORTAYA ÇIKAR?

Prof. Dr. Suna Taneli, bir güç dengesi üzerine kurulu bulunan ailede, şiddetin, eşler arasındaki güç ve hakimiyet savaşında, bir bireyin diğerine karşı kendini ispatlamaya çalışmasıyla başladığını belirtti. Şiddetin, kendi kendini doğuran ve çoğaltan bir yapıya sahip olduğunu ve bir kez uygulandığında bunun mutlaka tekrarlandığının gözlendiğini ifade eden Prof. Dr. Taneli, bu nedenle şiddete maruz kalan bireylere mutlaka destek verilmesi ve yardımcı olunması gerektiğini vurguladı.

Prof. Dr. Taneli, Türkiye’deki aile içi şiddetin nedenlerinin belirlenmesi ve çözüm getirilmesi için toplumsal ve aile yapısının iyi saptanması gerektiğine işaret ederek şöyle konuştu: “Türkiye’de aile içinde yaşanan sorunlar, en yakın kişilere bile zor anlatılır. Bu durum, şiddetin giderek yaygınlaşmasına neden olduğu gibi, şiddete maruz kalan bireylerin yardım almalarını güçleştirmektedir. Ancak şiddetin açığa vurulması halinde de, genellikle o bireye yardımcı olmak yerine, ‘Kol kırılır, yen içinde kalır’ anlayışıyla, bu duruma aile birliğinin sürmesi adına sessiz kalması tavsiye edilir. Şiddete en çok kadınların maruz kaldığı göz önünde bulundurulursa, kadın dayak yemekten utanır ve bunun bilinmesini istemez. Çünkü çevrede kendisinin iyi bir eş ve iyi bir anne olmadığının düşünülmesini istemez. Türk toplumunda, iş görme ve itaat kadın kimliğiyle özdeş tutulduğu için şiddetin ortaya çıkmasından, kadın sorumlu tutulur.”

Çocukların, aile içi şiddeti, hem ailenin bir başka üyesine uygulanırken, hem de kendine yöneldiğinde iki kere yaşadığını anlatan Prof. Dr. Suna Taneli, ailesinde şiddet yaşayan bir çocuğun, bunun sorumlusu olarak kendini görebildiğini, içine kapanma ve güvensizlik sorunlarıyla karşılaşabildiğini bildirdi.

Prof. Dr. Taneli, şiddete sahne olan ailelerde yetişen çocukların, aile ortamında şiddeti normal olarak kabullendiğini ve sorunların çözümünün şiddetle mümkün olduğunu düşündüklerini de belirterek, bu tip çocukların madde bağımlısı olmaları ve intihara yönelme olasılıklarının daha yüksek olduğunu kaydetti.