Genel SağlıkHABERLER

ANNE OLUNCA ANNEMİ ANLADIM

Mayısın ikinci pazarı anneler için çok özel bir gün. Bu yıl 10 Mayıs’ta kutlayacağımız Anneler Günü’nde bir kez daha anneler hatırlanacak, annelere duyulan sevginin en güçlü ifade şekli aranacak. Bu kimi zaman bir hediye, kimi zaman birkaç sözcük olacak. Annelik kutsal, bir o kadar da ağır bir görev. Son yıllara kadar iyi bir ev kadını ve iyi bir anne olması beklenen kadınlar, iş dünyasında da başarıyla varlık gösteriyorlar. Diğer yandan küçük bir kızken, bir çocuğun annesi olma sürecinde yaşanan rol değişimi de kadınları zorluyor. Fakat bu zorlu süreç, anneyle ilişkinin kuvvetlendirilmesi ve kendi annesini anlaması açısından da önem taşıyor. Anadolu Sağlık Merkezi’nden (ASM) Uzman Psikolog Aylin Sezer, Anneler Günü yaklaşırken, son yıllarda anneliğin değişen rolünü anlattı.

07 Mayıs 2009, İstanbul…Her yıl mayıs ayının ikinci pazarı kutladığımız Anneler Günü, annelere sevgimizi ifade etmenin yanı sıra, belki de onları anlamaya çalışmamız için de fırsat sunuyor. Bu fırsatı değerlendirmek, özellikle geleceğin anne adayları olan kız çocukları için önemli. Çünkü çocukluktan anne olmaya uzanan süreçte, bu değişime hazırlanmanın yolu, kız çocuklarının kendi annelerini anlamalarından geçiyor.

Bir kadın, hamileliğinden itibaren artık sadece birisinin eşi ya da kızı değil, birisinin annesi olmaya hazırlanıyor. Dolayısıyla artık hem duygusal hem de sosyal olarak farklı bir rol üstleniyor. Aslında hamilelikle birlikte toplumun ondan beklentisini gerçekleştirmiş, yüklenilen rolü almış oluyor. Hamilelik kadının, bir çocuğun birey olarak topluma kazandırılmasından birincil sorumlu kişi olacağı anlamına geliyor. Aynı zamanda hamilelik, anne ve babasının kızıyken başka birinin annesi olma görevini üstlenmek demek. Bu süreç kadınlar için sancılı olabiliyor.

Kadınların anneleriyle kurdukları ilişki çok özel ve yakındır. Kadınlar, bu ilişkiyi hayatları boyunca arıyorlar. Kendi anneleriyle kurdukları bağı, hayatlarının ileri dönemlerinde ya çok yakın kız arkadaşlarıyla ya da kendi çocuklarıyla tekrar kurabiliyorlar. Çocukları, özellikle de kızları olduğu zaman da bu bağ kurulmuş oluyor.

Hamilelik, anneyle ilişkiyi güçlendirmek için güzel bir fırsat

Anne olmak, bir kadının annesiyle ilişkisini daha iyi bir noktaya taşımak için çok iyi bir fırsat sunuyor. Çünkü hem anne hem de kızı, anne olarak ortak bir noktada buluşuyor. Bunu, empati olarak da düşünebiliriz. Bir kişinin kendisini karşısındakinin yerine koyabilmesinin en mükemmel yolu, o insan olabilmesidir. Anne olmak da bir rol. Anne olunca, bir çocuktan sorumlu olmanın yarattığı, bizim daha önce hiç anlayamadığımız duyguları çok daha iyi şekilde anlamaya başlıyoruz ve o ilişkiye dönüp farklı bir gözle bakabiliyoruz. İlişkideki olumsuzlukları ya da çatışmaları çözebiliyoruz. Dolayısıyla bu süreç, anneyle daha önce yaşanan olumsuzlukların gözden geçirilmesi için de büyük bir fırsattır.

Annenin yükü ağırlaştı

Eskiden kadınlardan evlenerek çocuk sahibi olmaları, çocuklarını büyütmeleri ve ev işlerini yapmaları beklenirdi. Son yıllarda kadının çalışma hayatına daha fazla girmesiyle, bu görevlere bir de başarılı iş kadını olmak eklendi. Günümüzde çocuk sahibi bir kadın hem iyi bir anne, hem de iş hayatında başarılı olmak zorunda. Ama tüm bu görevleri gerçekleştirmesi için gereken sürede herhangi bir artış olmadı. Kadınlar, günümüzde artık aynı süre içinde çok daha fazla iş yapmak zorunda. Bu da kadınlarda yetememe duygusuna yol açıyor.

Başarılı olamama kaygısı…

Annenin çocuğuna yeterli eğitim verememe, çocuğunu iyi yetiştirememe korkusu da günümüzde sıkça söz edilen “süper anneliğe” yol açıyor. Bu kaygıları taşıyan anne, kendisinin veremeyeceğini dışarıdan sağlama çabası içerisine giriyor ve çocuğu taşıyamayacağı yükün altına sokabiliyor. Bu, çocuğu çok zorlamadığı sürece olumlu bir düşünce şekli olabilir. Ancak çocuğun kapasitesinin her zaman göz önünde bulundurulması gerekiyor. Çünkü ağırlaşan koşullar nedeniyle annede ortaya çıkan huzursuzluk, bir süre sonra çocuğu da olumsuz yönde etkiliyor.