Genel SağlıkHABERLER

DOĞANIN MUCİZESİ BAL

Bal yara tedavisinde 2000 yıldan daha uzun süredir insanlar tarafından kullanılmaktadır. Günümüzde de pansuman materyali ve tıbbi destek materyali olarak bala ilgi giderek artmakta ve bu konuda birçok araştırma yapılmaktadır.

Hiçbir toksik etkisi bulunmayan direkt bal pansumanı ve farklı bitkisel karışımlar ile birlikte uygulandığında, inflamasyon, ödem ve ağrıyı azalttığı, kötü kokuyu yokettiği , absorbsiyon özelliği ile nekrotik dokuların debridmanını sağlayarak cerrahi debridman gereksinimini ortadan kaldırdığı, enfeksiyonu temizlediği görülmüştür. Aynı zamanda nemli bir ortam oluşturarak, yaraların ve diğer hastalıkların iyileşmesini hızlandırmaktadır.

Bal antimikrobik özelliğinden dolayı bakterilerin mayanın ve küfün büyümesine engel olur. Balın antimikrobik olmasını sağlayan pek çok sebep vardır. Bunlar; yüksek şeker içeriğinden dolayı yüksek osmolariteye sahip olması ve böylece mikroorganizmaların, büyümek için ihtiyaç duydukları su miktarını sınırlaması, yüksek asit oranı, düşük nitrojen (aminoasit) içeriği sayılabilir.

Balda mikroorganizmaların üremesine engel olan hidrojen peroksit ve güçlü antioksidanlar mevcuttur. Pinocembrin (sadece balda bulunur), pinobaxin, chrisin ve galagin baldaki bazı antioksidanlardır. Antioksidanlar sağlıklı yaşamak için özellikle tüketilmesi gerekir. Antioksidanlar, hücrelerde oluşan metabolizmanın zararlı yan ürünlerini temizleyen bileşiklerdir. Ayrıca balda fruktoz ve glikoz gibi şekerler , magnezyum, potasyum, kalsiyum, sodyum klorür, kükürt, demir ve fosfor gibi mineraller B1, B2, C, B6, B5 ve B3 vitaminleri, ayrıca az miktarlarda bakır, iyot, demir ve çinko da bulunur.

Balın havadan nem çekebilme özelliği, iyileşmeyi hızlandırarak yara izi kalmasını önler. Çünkü bal, yaranın üzerini yeni deriyi oluşturan epitel hücrelerin büyümesini hızlandırır ve büyük yaralarda bile bal kullanıldığında doku nakli yapılması ihtiyacı ortadan kalkabilir. Balın dokuya yapışmaması pansuman sırasında rahatlıkla dokudan ayrılması pansuman işlemini rahatlatan bir faktördür.

Balın yüksek ozmolaritesi lenf sıvısını çeker ve bu lenf sıvısı içinde çözülmüş olarak bulunan nutrisyonel maddeler rejenerasyon dokusunu besler. Hem kendi içeriği hem de çektiği lenf sıvısı nedeniyle yeni kılcal damarların oluşumunu hızlandırır, derinin bağ dokusunun yerini alan fibroblastların büyümesini teşvik eder ve kolajen liflerinin üretimini hızlandırır. Yine bal osmolarite sebebiyle dokulardan su çekerek doku ödemini çözer ve antienflamatuar bir etki oluşturur.

Yaranın etrafındaki şişkinliğin azalması kan dolaşımını artırır; böylece iyileşme süreci hızlanır.

Yara kokusu bakterilerin aminoasitleri yıkmasıyla oluşur. Baldaki düşük aminoasit oranı bakterilerin şekeri tercih etmesine yol açar ve bu kimyasal sürecin sonucu kokmayan laktik asit oluşur.

İşte bal mucizesinde destekleyici olarak tedavi edilebilen hastalıklar : Unutmayalım ki; bu BAL karışımları direkt tedavi için değil,devam eden tedavileri desteklemek amacı iledir.

Yatak yaraları ( Dekübit ülserleri)
Artrit
Bağışıklık sistemi
Diş ağrısı
Hazımsızlık ve grip
İdrar kesesi enfeksiyonları
Bazı Kanser türleri
Kalp Hastalıkları
Kısırlık
Kolestrol
Mide ağrıları ve gaz
Saç dökülmesi
Sivilceler ve deri
Soğuk algınlığı
Yaşlılık
Yorgunluk
Zayıflama

Ayrıca Kutsal Kitabımız Kur’an da da konu ile ilgili aşağıdaki bilgiler bulunmaktadır:

Efendin dişi bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda, insanların kurdukları kovanlarda evler edin.

16 Nahl Suresi 68

Kuran, arının yaptıklarını anlatırken, fiilin dişi formunu kullanmaktadır. Arapça’da fiiller dişiye ve erkeğe göre farklı çekilirler (Başka birçok dünya dilinde de bu böyledir). Arının yaptıkları anlatılırken fiilin dişi formunun kullanılması Kuran’ın saydığı eylemleri dişi bal arısının yaptığını göstermektedir. Bu yüzden ayeti “dişi bal arısı” diye çevirmek daha doğrudur. Dişi bal arısının yaptıkları Kuran’da şöyle tarif edilmektedir: (Arapça’da arının erkeği ve dişisi aynı şekilde yazılır, bu kelimenin ayrıca dişisi yoktur.)

1 Evini (kovanını) inşa etmesi (68. ayet)

2 Bal özünü toplamak için doğadaki faaliyeti (69. ayet)

3 Bal yapması (69. ayet, bir sonraki bölümde inceledik)

Kuran’ın saydığı bu üç faaliyeti de dişi arı olan işçi arılar gerçekleştirmektedir. Bu yüzden Kuran’da arıdan sonra gelen fiile dişilik takısı eklenmiştir. Kuran’ın saydığı bu faaliyetler ile erkek arıların hiçbir ilişkisi yoktur. Dişi olan işçi arılardan daha iri yapılı ve kocaman gözlü olan erkek arıların tek görevi genç ana arıyı döllemektir. Yaz sonunda bu görevini yerine getiren erkek arılar dişi arılar tarafından kovandan atılır ve dişi arıların bakımıyla yaşamaya alışkın oldukları için çok geçmeden açlıktan ölür.

Kuran’ın indiği dönemde insanların kovan içindeki iş bölümünün detaylarından, işçi arıların dişi olduğundan, kovanı inşa etmenin, bal yapmanın, bal yapmak için meyvaların özünü toplamanın dişi işçi arıların görevi olduğundan haberleri yoktu. Bu yüzden Kuran’ın dişi arının görevlerini sayarken fiili dişiye göre çekmesi ve erkek arıları bu görevlerden dışlaması mucizevi bir ifadedir.

ARI BİR MATEMATİK PROFESöRü MüDüR?

Kuran’da dikkat çekilen dişi bal arısının yaptıklarını iyice incelediğimizde arının kabiliyetlerine şaşmamak elde değildir. Arının yaşayacağı evini (kovanını) oluşturması, bu evin içindeki petekleri inşa etmesi matematiksel bir deha gerektirmektedir.

Bal arıları milyonlarca yıldır peteklerini altıgen yapmaktadır (On milyonlarca yıl öncesine ait arı fosillerinden bu anlaşılmaktadır). Acaba neden bu şekil dikdörtgen, beşgen, sekizgen değil de altıgendir? Bunu araştıran matematikçiler birim alanın tamamen kullanılması ve en az malzemeyle petek yapılabilmesi için en ideal şeklin altıgen olduğunu ortaya koydular. Petekler üçgen ya da dörtgen olsaydı, boşluksuz kullanılabilecekti. Fakat altıgen hücreler için kullanılan malzeme üçgen ya da dörtgen için kullanılan malzemeden daha azdır. Diğer birçok geometrik şekilde ise kullanılmayan bölgeler ortaya çıkacaktı. Sonuç olarak altıgen hücre, en çok miktarda bal depolarken, yapılması için en az balmumu gereken şekildir.

Dişi (işçi) arıların bu çalışmalarında en çok ilgi çeken durumlardan biri onbinlerce işçi arının her birinin, birer tuğlacığını bıraktığı bu yapının, geometrik ölçülere bütünüyle uyabilmesidir. Matematikçiler verilen belirli miktardaki balmumuyla yumurtadan çıkacak kurtçukları içine alabilecek daha geniş bir yer yapılamayacağını ispatlamışlardır. Böylece işçi arılar belirli miktardaki gereçle, gereken büyüklükteki bir yapının en ekonomik biçimde nasıl yapılabileceğini göstermektedirler.

Antoine Ferchault adındaki bir Fransız böcek bilgini, bunu “Arılar problemi” diye tanınan bir geometri problemi olarak ortaya koymuştur. Bu problem şudur: “Tabanı birbirlerine göre eğimi aynı olan üç çeşit eşkenar dörtgen ile kapanmış düzgün altıgen bir dik prizma verilsin. Bu prizmanın toplam yüzey alanının en küçük değerde olması için eşkenar dörtgenler arasındaki açılar ne olmalıdır?” Biri Alman, biri İsviçreli, biri de İngiliz olan üç tanınmış matematikçi bu problemin çözümüyle uğraştılar ve şu sonuca vardılar: 70° 32′ (70 derece ve 32 dakika). Gerçekten de bu, dişi bal arılarının yaptığı petek gözeneklerinin açısının tamı tamına aynısıdır.

İşçi arılarımız peteğin yapımına birkaç farklı noktadan başlarlar. İş ilerledikçe peteğin gözenekleri orta yerde birleşir. Bu durumda kaynaşma noktasındaki peteklerin açıları yine kusursuzdur. Bu işçi arıların peteğin yapımına rastgele koyulmadıklarını, başlangıç ve bitiş noktaları arasındaki uzaklıkları, arkadaşları olan diğer işçi arılarının pozisyonlarını önceden çok ince bir şekilde hesapladıklarını ortaya koyar. En usta matematikçiler bile arının hesabının kusursuzluğunu 70° 32′ (70 derece ve 32 dakika)’yı hesaplayarak ortaya koymaktadırlar. Fakat bu matematik profesörlerine elinize bir cetvel alın, bu açıları tam tutturarak bir altıgen çizin desek, hele hele bu hesapları yapan üç profesöre üçünüz ayrı yerden başlayarak altıgenler çizin, ortadaki altıgenler de tam düzgün, kusursuz olsun desek hiç şüphesiz bu kadar ince bir çizimi beceremezlerdi. Görülüyor ki arı, hem büyük bir teorisyendir, hem de müthiş bir pratisyendir. Teoride hesaplanması çok zor olanı hesaplamış, pratikte ise bizim el ve gözlerimizle tayin edemeyeceğimiz hassaslıktaki ölçüleri tutturmuştur. (Kuran’ın matematiksel mucizelerinden bahsedeceğimiz kitabımızın ikinci kısmının, KUM15 bölümünde “arı”dan bahseden sure ve ayetlerdeki matematiksel kodu, arının kromozom sayısına işaretleri inceleyeceğiz. Arının yaratılışında arıya matematikçi özellikleri veren Allah, arıdan bahsettiği sure ve ayetlerde de matematiksel mucizeler oluşturmuştur.)

Altı hafta yaşayabilen arılar tüm bu hesapları ve uygulamaları nasıl gerçekleştirmektedir? Arıların bu yaptıklarını “içgüdü” diye niteleyip, tüm bu harikalıkları tesadüfen oluşmuş gibi göstermek Yusuf suresinin 40. ayetinin işaret ettiği gibi isimlendirmelerin arkasına sığınmaktır. İçgüdü kelimesi, sadece bir isimlendirmeden ibaret olup aslında hiçbir açıklama ortaya koymayan bir terimdir. Kuran arıya vahyedildiğini söyleyerek, arının tüm bu yaptıklarının, Allah’ın proglamlaması ve düzenlemesinin sonucunda olduğu ortaya koymaktadır. altı haftada en zeki canlı olan insan “1,2,3” diyerek, üçe kadar saymayı bile beceremez… Arının tüm bu yaptıklarının ne arı tarafından öğrenildiğini, ne de tesadüfen oluştuğunu söylemek mümkündür. Açıkça bellidir ki arıyı Yaratan, arıyı bütün özellikleriyle beraber yaratmış, tüm bu matematiksel problemleri halletmiş ve arıya en mükemmel uygulamaları yaptırmıştır. Yine bu Yaratıcı, arıya kendi ihtiyaçlarından fazla bal yaptırtarak, insanlara nimetlerini göstermektedir.

71 Görmezler mi ki kudretimizle nice hayvanları yarattık da onlara sahip olmaktadırlar.

72 Onları kendilerine boyun eğdirdik. Bir kısmına binmekte, bir kısmını yemektedirler.

73 Onlarda kendileri için daha nice yararlar ve içecekler vardır. Hala şükretmiyorlar mı?

36 Yasin Suresi 71-73

Eski Yunan tıbbında olduğu kadar Ayurvedik tıpta da Bal, asırlarca hayati ilaç olarak kullanılmıştır. Bugünün bilim adamları birçok hastalıkların tedavisinde Balı çok etkili bir ilaç olarak kabul etmişlerdir. Bal her türlü hastalıkta herhangi bir yan etkiye sebep olmaksızın kullanılabilmektedir. Bugünün tıp ilmi, balın tatlı olmasına karşın doğru dozlarda alındığında şeker hastaları için tehlikeli olmadığını kabul etmektedir. Kanada da yayımlanan ünlü Weekly World News dergisinin 17 Ocak 1995 tarihli sayısında batılı araştırmacılar tarafından bal ve diğer bazı bitkisel karışımlar ile tedavi edilen hastalıkların listesini yayınlamıştır.

Bu konularda daha ayrıntılı bilgi almak için lütfen kliniğimiz ile irtibata geçiniz.