Genel SağlıkHABERLER

UYKU KİMLİĞİNİZİ BİLİYOR MUSUNUZ?

Yaşamın üçte biri uykuda geçiyor. Uyku, yorulan ve yıpranan sinir sisteminin bakıma alındığı bir dinlenme dönemi. Bu süreç boyunca, gün içinde öğrenilenler ayıklanıp depolanıyor ve beyin bir sonraki güne hazırlanıyor. Hisar Intercontinental Hospital Nöroloji Uzmanı Dr. Nilay Değirmenci, kişiden kişiye uyku süresinin farklılık gösterdiğini vurguluyor ve uyku ile ilgili şu bilgileri veriyor:

Uyku, vücudun çevreyle iletişiminin geri döndürebilir bir şekilde, geçici ve periyodik olarak kaybolması durumu olarak tanımlanabilir. Uyku monoton bir süreç değildir. Yapılan çalışmalarda uykunun değişik evrelerinin olduğu saptanmıştır. Kısacası uyku, pasif ve monoton bir süreç olmaktan çok, kendi içinde belli bir düzeni olan etkin ve değişken bir süreçtir.

Zinde olmak, sağlıklı olmak, yeni bir güne gülerek başlamak için deliksiz uyku uyumak büyük önem taşımaktadır. Ama uykunun vücudun dinlenmesinin dışında inanılmayacak kadar çok fonksiyonu bulunmaktadır. Örnek vermek gerekirse; vücut ısısı uykuda düşüyor, kalp hızı ve solunum sayısında azalma olurken büyüme hormonu salınımı artıyor. Kısacası uyku, insan vücudunun restorasyonu için çok önemli bir dönemdir.

Hisar Intercontinental Hospital Nöroloji Uzmanı Dr. Nilay Değirmenci, “ne kadar uyumalıyız?” sorusunun cevabının görceli olduğunu belirtiyor ve şu bilgileri ekliyor: Uyku süresinin genetik etkenlerin etkisiyle kişiden kişiye 4 saat – 11 saat arasında değiştiği bilinmektedir. Ancak, bu süre genetik geçişe göre bazı kişilerde doğuştan daha kısa, bazı kişilerde ise daha uzun olabilmektedir. Ayrıca insanların yatma zamanı ve sabah uyanma zamanı da değişkenlik gösterir. Bazı kişilerin erken yatıp erken kalkma özelliğinde olması, bazı kişilerin ise geç yatıp, geç kalkma özelliğinde olması dikkati çeker. Bütün bu özellikler bir patolojiyi göstermez. Önemli olan kişinin uykudan uyandıktan sonra dinç uyanması ve günlük aktivitesi sırasında aktif olabilmesidir.

Uykuda en çok merak edilen konulardan biri de rüya kavramıdır. Uykunun evreleri dediğimiz evrelerden REM dönemi, rüya görme dediğimiz bir dönemdir. Bu dönemde beyin elektriksel aktivitesi tamamen değişmekte, göz küresi hareketleri dışında tüm vücut kaslarında mutlak gevşeme söz konusu olmaktadır. Rüya görme ve rüyaların hatırlanması için kişinin REM döneminden uyanması özellikle gerekmektedir. Gece içinde defalarca REM dönemine girildiği halde sabah kalkıldığında rüya görülmemiş olması, sağlıksız bir uykunun belirtisi olmaktan ziyade tam tersine REM döneminden sık sık uyanmaya neden olan kötü kalitede bir uykunun belirtisidir.

İnsan organizmasının sağlığındaki rolü tartışılmaz olan uykuyla ilgili yaşanan en ufak bir sorun yaşamı alt üst etmeye yetmektedir. Bu nedenle uyku bozukluğu yapan nedenleri tespit etmek ve çözüm bulmak insan sağlığı için çok büyük bir önem teşkil etmektedir. Uyku ile bozukluklar üç gruba ayrılmaktadır. Uykusuzluk (Insomnia), aşırı uyku hali ve parasomni olarak sınıflanmaktadır.

Uyku gereksinimi kişiden kişiye değişiklik gösterir. Sürekli olarak kişi için gerekli olan süre ve kalitede uyku uyuyamama durumunu uykusuzluk olarak tarif edebiliriz. Uykusuzluk, kadınlarda erkeklere göre daha sıktır ve yaşla artış gösterir. Uykusuzluk kendisini uykuya geçmede zorluk, uyuduktan sonra uyanma, sabah gereğinden erken uyanma şeklinde gösterebilir. Uykusuzluk durumu bazen geçicidir ve birkaç hafta devam edip sonra düzelebilir. Bazen ise kronik bir hal alabilir. Uzun süreli uykusuzluğun en sık nedeni psikiyatrik nedenler olmakla birlikte, ilaç, alkol kullanımı, uyku ritminin bozulması gibi nedenler sayılabilir.

Aşırı uyku halinin olmasında özelikle uykuda solunum problemi, narkolepsi düşünülmedir. Narkolepsi, çevresel ve gençlik faktörlerinin rol oynadığı bir uyku bozukluğudur. Her yaşta ortaya çıkabilirse de genellikle 20-30 yaşlarında ilk belirtileri verir. Bu hastalarda gün içerisinde, 10-30 dakika süren, önlenemeyen uyku atakları vardır. Ayrıca katapleksi denilen düşme şeklinde ataklar, uyku başlangıcında ve uyanırken ortaya çıkan kısa süreli felçler, uykuya geçerken oluşan halüsinasyonlar klinik tabloya eşlik eder. Tedavisi mümkün bir hastalıktır. Uykuda solunum problemleri ise üst solunum yolu direnci ve uyku-apne sendromu olarak ikiye ayrılır. Uyku apne sendromu; uyku sırasında çok sayıda genellikle 30’dan fazla kısa süreli (10 saniyeden az) solunum durması (apne) ile seyreden uyku bozukluğudur. Üst solunum yolu direnci ise apnelerden çok sık aralıklı solunum eforu denilen ve uyanıklık reaksiyonuna neden olan uyku bozukluğudur. En sık nedeni büyük bademcikler, burundaki deviasyon, çene anormallikleri ve üst solunum yolu infeksiyonları gibi sebeplerdir. Şişman hastalar, zayıflatıcı diyet programına alınmalı, varsa uyku apnesinin diğer nedenleri ortadan kaldırılmalıdır. Bunlarla sonuç alınamayan hastalarda, solunum yollarına devamlı pozitif basınç veren aygıtlarla tedavi gibi diğer yöntemler kullanılmaktadır.

Parasomniler başlığı altında çeşitli uyku bozuklukları tanımlanmıştır. Bunları şöyle sıralanabilir:

• Tedavisi mümkün huzursuz bacak hastalığı: Huzursuz bacak hastalığı genellikle 11 ile 50 yaş üzerindeki kişilerde görülür. Olguları üçte biri ailevi özellik gösterir. Hastalar, genellikle yattıklarında ayaklarında huzursuzluk hissederler. Ayaklarını hareket ettirerek, bazen kalkıp dolaşarak bu huzursuzluğu gidermeye çalışırlar. Bunlar hastada kısa bir süre rahatlık sağlar. Ancak, hastada uykuya geçmede zorluk, kesintili uyku gibi uyku bozukluklarına yol açar. Bu nedenle tedavisi gerekir.

• Diş gıcırdatması: Sık görülen bir uyku bozukluğudur. Devamlı olgularda diş, diş eti, ve çene problemlerine yol açabilir. Stres durumlarından sonra artar.

• Uyurgezerlik: Genellikle uykunun ilk saatlerinde görülür. Ailevi özellik gösterebilir. Özellikle 5-12 yaş arasındaki çocuklarda daha sık görülür. Bu yaştaki çocukların yüzde 15’inde en az bir kez görülebilir. Bazen çocuk yürümez, kalkar, yatakta oturur, tekrarlayıcı hareketler yapabilir. Psikiyatrik bozukluklarla birlikte seyretmez. Daha seyrek olarak erişkinlerde de görülebilir. Uykuda konuşma, bazen uyurgezerliğe eşlik eder. Uyurgezerlik, genellikle atak sırasında hastanın kendisini yaralamasına neden olmaz, fakat koruyucu tedbirlerin alınması gerekir.

• Uykuda yatağını ıslatma: Çocuklarda sık görülen bir problemdir. Beş yaşına kadar bir bozukluk olarak değerlendirilmemelidir. 5 yaşında erkek çocukların yüzde 15’inde, kız çocukların yüzde 10’unda görülür. Ailevi özellik gösterebilir. Psikolojik ve davranışsal problemler, bu hastalığın ortaya çıkmasında rol oynar.

• Gece korkuları: Çocukluktaki gece korkuları genellikle uykunun ilk 1-2 saatinde görülür. Bazen uyurgezerlik ile birlikte olabilir. Çocuk ağlama ile uyanır. Yüzünde şaşkınlık ve korku ifadesi vardır. Bu dönemde çocukla sözlü ilişki kurulamayabilir. 15-30 dakika içinde tekrar uykuya geçer. Sık tekrarlayan gece korkuları tedavi gerektirir.

Kişinin uyku bozukluğunun olduğunu anlamak için, birkaç belirtiye dikkat etmek yeterli olacaktır. Sabah yorgun uyanıyor, unutkanlık, yorgunluk, konsantrasyon bozukluğundan yakınıyorsanız, son zamanlarda daha çabuk sinirleniyorsanız, kolay kilo veremiyorsanız, tansiyonunuz kolaylıkla düzenlenemiyorsa, altında yatan neden bir uyku bozukluğu olabilir.

Yukarıdakilere benzer şikâyetleriniz varsa bir nöroloji uzmanına başvurmanız gerekmektedir. Teşhiste, görüntüleme yöntemleri, beyin dalgalarını kaydedip incelenmesini sağlayan EEG yöntemi ve uyku laboratuvarında hastanın uykusunun izlenmesini sağlayan polisomnografi gibi tetkikler kullanılarak uyku bozukluğunuzun nedeni tespit edilmelidir.

Uzm. Dr. Nilay Değirmenci
Nöroloji
Hisar Intercontinental Hospital