Genel SağlıkHABERLER

“SICAK HAVANIN TADINI ÇIKARAYIM” DERKEN KENE HASTALIĞINA YAKALANMAYIN

Güneşin kendisini daha fazla gösterdiği, havaların iyiden iyiye ısındığı bu aylarda, baharın ve güzel havanın tadını çıkarmak isteyenleri yine kötü bir sürpriz bekliyor. Yavaş yavaş yurdun farklı bölgelerinden kene hastalığı ile ilgili haberler gelmeye başladı; çünkü Kırım Kongo Kanamalı Ateşi(KKKA) özellikle bahar ve yaz aylarını seçiyor.

Memorial Hastanesi Klinik Laboratuvarlar Koordinatörü Doç. Dr. Kenan Keskin, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hakkında bilgi verdi.

KKKA denilen hastalık, aslında kenelerin bir enfeksiyonudur

Bu hastalığa neden olan “Nairovirus” adında bir virüs’tür. Bu virüs keneler arasında enfeksiyon yaparak yayılır. Virüs, hastalık taşımayan kenelerin hastalıklı konakçıdan kan emmesi sırasında, onlara da bulaşmaktadır. Bu hastalık aynı zamanda kenelerin cinsel yolla bulaşan hastalıklarıdır. Yani keneler arasında yayılma yollarından birisi de kenelerin çiftleşmesi sırasında bulaşma şeklindedir. Bilinen yaklaşık 850 kadar kene türü mevcuttur ve bunlardan 31’inin bu hastalığı bulaştırdığı bilinmektedir. Özellikle “Hyalomma” türüne ait olan henüz erginleşmemiş keneler, virüsü küçük omurgalılardan (tavşan, kirpi, tilki gibi) kan emerken alır ve daha büyük omurgalılara (sığır, koyun, keçi gibi) ve insanlara yine kan emerken bulaştırırlar. Ayrıca kuşlar virüsü taşıyarak virüsün kıtalar arasında yayılmasına sebep olabilirler. Hastalığın Kırım’dan Kongo’ya kadar çok geniş bir coğrafyada yayılmasında da kuşların rol oynadığı düşünülmektedir.

Hastalık ölümcül sonuçlar doğuruyor

Virüs hayvanlarda belirtisiz bir enfeksiyona sebep olurken; insanlarda yüksek oranda ölümle sonuçlanan, kanamalarla seyreden ciddi bir hastalığa neden olmaktadır. Keneler bizim ülkemizde, genellikle Nisan-Ekim döneminde aktiftirler. Bu nedenle bu dönemde hastalığın sıklığında belirgin bir artış olmakta ve salgınlara bu dönemde rastlanmaktadır. Ülkemizde başta Karadeniz ve Orta Anadolu olmak üzere Tokat, Sivas ve Çorum gibi illerle birlikte 22 ilimiz Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi yönünden risk altındadır. KKKA hastalığı, ülkemizde 2002 yılında görülmeye başlamıştır. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, ülkemizde görülen vaka sayısı ve ölümlerin yıllara göre dağılımı, aşağıdaki tabloda verilmiştir:

(Türkiye, 2002-2007) Yıllar Vaka Sayısı Ölüm
2002-2003 150 6
2004 249 13
2005 266 13
2006 438 27
2007 717 33
Toplam 1820 92

Hastalık ilk defa, 1944 yılında Kırım’da tanımlanmış ve adına Kırım Kanamalı Ateşi adı verilmiş, daha sonra 1969 yılında Kongo’da aynı hasatlık görülünce KKKA adı verilmiştir.

KKKA hastalığının temel bulaşma yolları:

1-Virüsü taşıyan kenelerin ısırması ile: Kırsal kesimde yaşayan ve gerek evcil, gerekse vahşi hayvanlarla ilişkisi olan kimselere, ev hayvanları ve sokak hayvanları ile ilişkisi olanlara, kırsal kesimde özellikle çalılıklar ve otların olduğu yerlerde piknik, av veya çeşitli amaçlarla bulunanlara bulaşma olabilmektedir.

2-Enfekte hayvanların kan ve vücut sıvıları ile temas sonucu: Veterinerler, avcılar, kasaplar ve çiftçilerde, meslek hastalığı olarak görülebilir. Ayrıca bu hayvanların etlerinin hazırlanması sırasında ev hanımlarına ve bu işle uğraşanlara bulaşma olabilir.

3-Hasta kişilerin kan ve vücut sıvıları ile temas sonucu: Doktor, hemşire ve sağlık memuru ve laborantlar gibi sağlık görevlileri ile evde hasta bakan hasta yakınlarına bu yolla bulaşma olmaktadır.

Hastalığın bugün için hava yolu ile ya da hastalıklı hayvanların sütleri ile geçtiğine dair bir bilgi bulunmamaktadır.

Kuluçka süresi: Bir kenenin insandan kan emmesi ile hastalık belirtilerinin ortaya çıkması arasında ortalama 2 (1-3) günlük bir zaman geçmektedir.

Yakınmalar: İştahsızlık, baş ağrısı, yüksek ateş, yaygın kas ağrıları, mide ağrısı, kusma ve bazen de ishal şikayetleri ile ani olarak başlar.

Belirtiler: Birkaç gün içinde gözlerde ve yüzde kızarıklık, göğüste noktasal kanamalar, vücutta yaygın cilt altı kanamaları, burun kanaması, dışkıda ve idrarda kan bulunması gibi ciddi kanama bozukluğu bulguları görülebilir. Hepatit (Karaciğer tutulması) gelişimine bağlı olarak ciltte sarılık ve idrarda koyulaşma saptanabilir.

Ağır vakalarda, hastalığın beşinci gününden sonra karaciğer ve böbrek yetmezliği ile akciğer yetmezliği ve santral sinir sistemi bozuklukları gelişebilir. Hastalar genellikle hastalığın 2. haftasında karaciğer, akciğer veya böbrek yetmezliği tablosu ya da DIC (yaygın damar içi pıhtılaşma bozukluğu) nedeni ile kaybedilirler

Mortalite: Hastalığa ait belgelenmiş salgınlar incelendiğinde, hastanede yatan hastalar arasında ölüm oranının %9 ile %50 arasında değiştiği görülmüştür. Bu oran kimi araştırmalarda % 80’lere kadar yükselebilmektedir. Sağlık Bakanlığının verilerine göre ülkemizde görülen, kayıtlı vakalar arasında mortalite oranı % 5,3’tür.

İyileşme, genellikle 10. günden sonra başlar, bazı vakalarda dört haftaya kadar uzayabilmektedir. Ölüm, genellikle hastalığı ağır seyreden hastalarda, hastalığın 2. haftasında gerçekleşmektedir.

Laboratuvar tanısı (hastalığa özgül olmayan testler):

Kan tablosunda bozulma (lökopeni ve trombositopeni)

Karaciğer fonksiyonlarında bozulma

Pıhtılaşma testlerinde bozulma

Laboratuvar tanısı (hastalığa özgül olan testler):

Virüsün kandan ve vücut sıvılarından elde edilmesi

Virüse ait antijenlerin deteksiyonu

Spesifik antikorların deteksiyonu (ELİSA)

Virus genomunun deteksiyonu (PCR)

(ELISA yöntemiyle virüse yönelik IgM türü antikorlar hastalığın 5-7. gününden başlayarak, IgG türü antikorlar ise 10. günden sonra kanda saptanabilirler)

KKKA hastalığı açısından risk grupları (Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı, bir meslek hastalığı olarak kabul edilir)

Tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar

Veterinerler

Kasaplar ve mezbaha işçileri

Sağlık personeli

Endemik bölgelerde kamp ve piknik yapanlar.

Şüpheli temas öyküsü olan kişilerin 14 gün süresince hastalığa ait bulgular ve ateş yönünden takip edilmeleri gerekmektedir.

Tedavi: KKKA hastalığında etken yönelik bir tedavi ajanı olarak ribavirin kullanılmaktadır. Ancak bu ilacın etkinliği istenilen düzeyde olmamakta her zaman etkin bir tedavi başarılamamaktadır. Bu hastalarda esas olarak destekleyici tedavi yapılmaktadır. Bu tedavinin amacı organizma hastalığı atlatana kadar bozulan fizyolojik dengeyi korumak ve hastanın ihtiyacı olan desteği sağlamaktır. Bu amaçla yapılacak tedavi girişimleri arasında; sıvı ve elektrolit dengesinin korunması, pıhtılaşma bozukluğu gelişenlere taze kan ve pıhtılaşma faktörü verilmesi, ağızdan beslenemeyen hastaların uygun yöntemlerle beslenmelerinin sağlanması, yüksek olan ateşin kontrol altına alınması ve şikayetlerin giderilmesi için gereken tedavilerin yapılması sayılabilir.

Korunma: Keneler, 5mm-1.2 cm boyunda, yassı-oval şekilli, 5-6 adet bacağı bulunan, kırmızı-kahverengi, uçamayan ve sıçrayamayan parazitlerdir. Daha çok sık otların ve çalıların bulunduğu yerlerde ve hayvan barınma alanlarında görülürler.

Kırım-kongo Kanamalı Ateşinden korunmak öncelikle hastalığa neden olan virüsü taşıyan kenelerden uzak durmak ile mümkündür. Kene yönünden şüpheli ve tehlikeli olan bölgelerden uzak durulmalıdır. Hayvanlarla gereksiz temaslardan kaçınılmalıdır.

Hayvan barınakları veya kenelerin yaşayabileceği alanlarda, çıplak ayakla dolaşılmamalı, kısa giysiler giyilmemeli, mümkünse açık renkli (kenelerin kolaylıkla fark edilebilmeleri açısından), uzun kollu ve uzun paçalı giysiler giyilmelidir.

Vücut belirli aralıklarla kene yönünden muayene edilmeli, vücuda yapışan keneler kesinlikle ezilmeden ve kenenin ağız kısmı koparılmadan (bir pensle sağa sola oynatarak, çivi çıkarır gibi) alınmalıdır.

Kenelerin üstüne kimyasal dökülmesi, kibrit ile yakılması gibi işlemler kenelerin hastalık etkenlerini aktarma riskini artırabilir. Bu tarz uygulamalardan kaçınılmalıdır.

Ormanlarda çalışan işçilerin ve ava çıkanların lastik çizme giymeleri veya pantolonlarının paçalarını çorap içine sokmaları kenelerden koruyucu olabilmektedir.

Gerek insanları gerekse hayvanları kenelerden korumak için repellent olarak bilinen böcek kaçıran ilaçlar dikkatli bir şekilde kullanılabilir. Repellentler sıvı, losyon, krem, katı yağ veya aerosol şeklinde hazırlanan maddeler olup, cilde sürülerek veya elbiselere emdirilerek uygulanabilmektedir. Aynı maddeler hayvanların baş veya bacaklarına da uygulanabilmektedir.

Hayvan sahipleri hayvanlarını kenelere karşı uygun akarisitlerle ilâçlamalı,

Hayvan barınakları kenelerin yaşamasına imkân vermeyecek şekilde yapılmalı, çatlaklar ve yarıklar tamir edilerek badana yapılmalıdır.

Kene bulunan hayvan barınakları uygun akarisitlerle usulüne göre ilâçlanmalıdır.

KKKA insandan insana bulaşabilmektedir, bu nedenle hastalarla temastan kaçınılmalı, zorunlu olarak temas edenler ise mutlaka gerekli tedbirleri almalıdırlar.

Sağlık personeli bu konuda yayınlanmış rehberlerde belirtilen özel tedbirleri alarak hasta ve şüphelilere yaklaşmalıdırlar.

Hasta ya da şüpheliler yine konuyla ilgili rehberlerde belirtildiği şekilde izole edilmelidir.

Hasta kimse veya hayvana ait şüpheli eşyalar, vücut sıvıları, çıkartılar ve cesetlerin dezenfeksiyonunda, % 0,5 klor çözeltisinde 5 dakika tutulması gerekir. Kirli yüzeyler veya tekrar kullanılması gereken malzemelerin dezenfeksiyonu için ise % 0,05’lik klor çözeltileri kullanılmalıdır. Klor solüsyonu, cilt ve gözler için tahriş edici olduğundan dikkatli kullanılması ve uzun süre maruz kalmaktan kaçınılması gerekmektedir. Dezenfeksiyon için bazı başka yöntemler ve ajanlar da bulunmaktadır, ancak en kolay temin edilebildiği ve her yerde bulunabileceği için klor solüsyonu (çamaşır suyu) kullanılması önerilir.

Tanı için laboratuvara örnek gönderileceği zaman yine konuyla ilgili rehberlerde belirtilen tedbirler eksiksiz olarak alınmalı ve örnekler belirtilen şartlara uygun olarak laboratuvara gönderilmelidir.

Bütün bu bilgilerden sonra başta sıralamış olduğumuz sorulara herkes kendi şartları içerisinde cevaplar bulabilir ve nasıl davranması gerektiği konusunda bir sonuca varabilir düşüncesindeyim.