KÖK HÜCRE NAKLİ MUCİZE YARATIYOR
Sağlıklı bir vericiden alınan ve tüm kan hücrelerinin ilk hali olan kemik iliği kök hücreleri, bir başka insanın bedeninde ölümcül bir hastalığın kesin tedavisi olabiliyor. Bu şifanın gerçekleşmesi için ise daha fazla kişinin gönüllü kemik iliği vericisi olması gerekiyor.
Türkiye’de kemik iliği bağışının çok düşük seviyede kaldığına dikkati çeken Bayındır Hastanesi Söğütözü’nden Hematoloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Ifran, kök hücre nakli ile ilgili bilinmesi gereken her şeyi anlatıyor.
İnsan bedenindeki tüm yapıların kökenini oluşturan ve kendi kendilerini hızla yenileme yetenekleri bulunan kök hücreler, bazı kanser tipleri dahil birçok hastalığın tedavisinde umut oluyor. Kök hücreler, kemik iliğinden ya da yeni doğan bebeğin kordon kanından alınabiliyor. Yaygın olarak ‘kemik iliği nakli’ ifadesi kullanılsa da aslında bahsedilen ‘kök hücre nakli’…
Kök hücre nakli hakkında bilgiler veren Bayındır Hastanesi Söğütözü’nden Hematoloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Ifran, şunları söylüyor:
“Pıhtılaşmayı sağlayan, oksijen taşıyan ve vücut savunmasını oluşturan kan hücrelerinin yapımı, tüm hayat boyunca, insan vücudundaki yassı kemiklerin içinde, özellikle leğen ve göğüs kemiklerinin içinde kemik iliği sayesinde devam ediyor. Kemik iliğinde bulunan kök hücreler, çeşitli yöntemlerle toplanarak kemik iliğinin kendisine ait hastalıklar (lösemi tipi kanserler-kemik iliği yetmezliği) ile Talasemi benzeri kan yapımının bozulduğu hastalıklarda kullanılabiliyor.
Kök hücre nakli, allojeneik nakil ve otolog nakil olmak üzere iki şekilde yapılıyor. Kişinin akrabalarından ya da akraba dışı kişilerden yapılan kök hücre nakline allojeneik nakil; hastanın kendi kök hücrelerinin toplanıp tedavi tamamlandıktan sonra tekrar kendisine verilmesine otolog nakil adı veriliyor. Kök hücre naklinde verici sıkıntısı yaşanması nedeniyle komplikasyon riski yüksek olmasına rağmen yarı uyumlu nakiller de yapılabiliyor. Hastanın annesi, babası ya da yetişkin yaştaki çocuğundan yapılan bu tür nakillere ise haploidentik nakil deniliyor. Özellikle allojenik nakilde radyoterapi de işin içindeyse, üreme çağında olan kadın ve erkeklerin üreme hücreleri zarar görebiliyor. Bu nedenle bu kişilere sperm ve yumurta saklama şansı sunuluyor. Otolog nakilde ise genellikle böyle bir risk bulunmuyor.”
Doç. Dr. Ahmet Ifran, kök hücre naklinde kan grubu uyumunun gerekmediğini ancak doku antijenlerine moleküler düzeyde bakılarak tam uyum arandığını belirtiyor.
TEDAVİNİN İLK ADIMI HASTAYI NAKİLE HAZIRLAMAK
Tedavinin ilk adımının hastayı nakile hazırlamanın oluşturduğunu söyleyen Doç. Dr. Ahmet Ifran, bunun için önce mevcut hastalığı yok etmek ve hastanın kendi kemik iliğini ortadan kaldırmak için yüksek doz kemoterapi, bazen de kemoterapinin yanı sıra radyoterapinin uygulandığını ifade ediyor ve sözlerine şöyle devam ediyor:
“Vericiden allojenik nakil olarak alınan kök hücreler, hastanın toplardamarından veriliyor ve kök hücreler kemik iliğini bulup oraya yerleşiyor. Verilecek kök hücre miktarına hastanın kilosuna göre karar veriliyor ve kilogram başına yaklaşık 2,5 milyonun üzerinde kök hücre naklediliyor. Yaklaşık iki hafta içinde kemik iliğinde, hastaya bir ömür boyu yetecek kadar kan yapımı başlıyor. Bu duruma ‘engraftman’ yani ‘kemik iliğinin tutması’ deniliyor. Kök hücreler burada hem kendilerini çoğaltıyor hem de yeni kök hücre üretiyorlar. Bu sağlam kök hücreler hastalığın tedavisini de sağlamış oluyor. “
LENFOMADA KÖK HÜCRE NAKLİ ÖNEMLİ
“Lenf sisteminin kanseri olan lenfomanın hızlı ilerlediği durumlarda kemoterapinin ardından kök hücre nakli uygulamak gerekebiliyor”diyen Doç. Dr. Ifran, bu durumda otolog nakil yöntemine başvurulduğunu belirtti.
Doç. Dr. Ifran, şöyle devam etti:
“Otolog nakil aslında tam bir kök hücre nakli değil. Burada amaç, hastaya normalde tolare edemeyeceği kadar yüksek dozda kemoterapi vermek oluyor. Ancak yüksek doz tedavi verirken kemik iliğinin de etkileneceği göz önünde bulundurularak öncesinde kemik iliği alınarak saklanıyor. Yüksek doz kemoterapinin ardından ise hastaya kendi kemik iliği tekrar naklediliyor.’’
Doç. Dr. Ifran, lenfomanın bazı tiplerinde hastalığın nüksetmesi halinde allojeneik nakilden de yararlanılabildiğini söyledi.
BİRDEN FAZLA KEZ VERİCİ OLUNABİLİYOR
Bulaşıcı hastalığı, kan hastalığı, aktif viral hastalığı ve kronik hastalığı bulunmayan gönüllülerin verici olmak için kemik iliği bankalarına başvurmaları gerektiğini kaydeden Doç. Dr. Ahmet Ifran, şunları dile getirdi:
“Burada vericinin kan ya da tükürük örneği alınarak doku tiplendirilmesi yapılıyor, sonuçlar veri olarak saklanıyor ve tüm dünyadaki kemik iliği bankaları ile de paylaşılıyor. Verilerin sisteme girilmesinden sonra herhangi bir zamanda, dünyanın herhangi bir yerinden bu verilere uygun kemik iliğine ihtiyaç duyulabiliyor. Böyle bir ihtiyaç duyulduğunda vericiye
haber verilerek, hala gönüllü olup olmadığı soruluyor. Yanıt olumlu ise nakil işlemi gerçekleştiriliyor. Verici, sağlıklı olduğu sürece 55 yaşına kadar birden fazla kez verici olabiliyor. Nakil işleminin kimden kime yapıldığıyla ilgili bilgiler ilk bir yıl boyunca gizli tutuluyor. İki tarafın da kabul etmesi halinde bir yıl sonra verici ile alıcı tanıştırılabiliyor.”
NAKİLDEN ÖNCE HASTALIĞIN KONTROL ALTINA ALINMASI GEREKİYOR
Kök hücrelerin, hastanın kanından ya da kemik iliğinden toplanabildiğini söyleyen Doç. Dr. Ifran, toplanan kök hücrenin vericiye nakledilmesi için önce hastalığın kontrol altına alınması gerektiğini ifade ediyor. Hastada aktif lösemi varken kök hücre nakletmenin sonucun çok daha başarısız olmasına neden olduğunu belirterek, şunları anlattı:
“Bunun için önce hastalığın kontrol altına alınması gerekiyor. Nakilden hemen önce, yaklaşık 5-6 gün süren kemoterapi ya da kemoterapi ile beraber radyoterapi uygulanarak mevcut kemik iliği yok ediliyor. Ardından vericiden alınan kök hücre hastaya naklediliyor. Hastanın bağışıklık sistemi ilaçlarla baskılanarak, yeni kök hücrelerin yeşermesine zaman tanınıyor. Bu dönem sona erdikten sonra ise hasta sağlığına kavuşmuş bir şekilde daha normal bir hayata dönebiliyor. Tüm bu işlemler yaklaşık 30-40 gün sürüyor. Bunun yaklaşık 20 günü ise hastanede geçiyor. Nakilden sonraki ilk 6 ay boyunca her ay kontroller yapılıyor. 6 aydan sonra kontrollerin arası 2 aya çıkıyor. Sonrasında ise önce kontroller yılda bir, sonra iki yılda bir olarak devam ediyor.”
TEDAVİDE FARKI ‘İYİ BAKIM’ YARATIYOR
Doç. Dr. Ahmet Ifran, kök hücre naklinde başarılı sonuçlar elde etmenin, işlem sonrası hastanın nasıl bakıldığı ile yakından ilgili olduğunu belirterek, ‘’Sonraki dönemde hastayı enfeksiyondan korumak, doğru ve yeterli beslenmesini sağlamak, evde uygun bakımı verebilmek için ailesine de eğitim veriyoruz. Kemik İliği Merkezi’ne gelen bir hastaya ve yakınlarına yapılacak işlemin ne olduğu, nelerle karşılaşılabileceğinin yanı sıra sonrasında neler yapılması gerektiği, ev bakımına ait bilgiler, odanın düzeni, hangi sıklıkla havalandırılacağı gibi detaylı bilgiler de veriliyor” diyor.
BAŞARI ORANI YÜZDE 50-60 ARASINDA DEĞİŞİYOR
Başarılı bir kök hücre naklinde, başka bir tedavi yolu bulunmayan löseminin tamamen ortadan kalkma ihtimali yüzde 50-60 oranında olduğunu dile getiren Doç. Dr. Ifran, bir kanser türü için bu rakamın çok yüksek olduğunu vurguluyor.
“TÜRKİYE’DE BAĞIŞ SAYISI YETERLİ DEĞİL”
Kan ve organ bağışının yetersiz olduğu Türkiye’de kemik iliği bağışının da çok düşük seviyede kaldığına dikkati çeken Hematoloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Ifran, gönüllü verici olmanın sosyal bir sorumluluk olduğunu vurguladı.
Doç. Dr. Ifran, sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Kardeşler arasında kök hücre uyumu sadece yüzde 20-25 oranında görülüyor. Bu uyum bulunamadığında akraba dışı verici aranmaya başlanıyor. Bunun için de Türkiye’de ve dünyadaki kemik iliği bankaları ile iletişime geçiliyor. Türkiye’de İstanbul ve Ankara üniversitelerinde iki kemik iliği bankası bulunuyor ancak bağış sayısı yeterli değil. Gönüllü sayısı ne kadar artarsa uygun verici bulma şansı da artıyor.”