İNMEDE İLK 4 SAAT HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR
İnme, dünya genelinde ilk, Türkiye’de ise üçüncü sakatlık nedeni arasında yer alıyor.
Yaş ilerledikçe artan inme riskinde, yaşam tarzı önemli rol oynuyor. Diyabet, sigara kullanımı, yüksek kolesterol ve aşırı kilo inmeye neden oluyor. Memorial Şişli Hastanesi İnme Rehabilitasyon ve Araştırma Merkezi Başkanı Doç. Dr. Yakup Krespi, inme ve tedavisi hakkında bilgi verdi.
İnme aniden ortaya çıkıyor
İnme bir hastalık değil, durumdur. Aniden ortaya çıkan ve hiçbir habercisi olmayan bir beyin fonksiyonu kaybıdır. Bu durum, halk arasında felç olarak adlandırılmaktadır ki kısmen doğrudur. Hasta o sırada konuşamazsa, konuşma fonksiyonu; yutamazsa, yutma fonksiyonu; göremezse, görme fonksiyonu felç olur. Kısacası beynin bir fonksiyonu kaybolduğunda ortaya felç çıkar. Ani felçle gelen hastaların yüzde %80-85’inde damar tıkanması sorunu görülmektedir. İnmeye yol açan riskler; kol ve bacakta güç kaybı, ani konuşma bozukluğu, ani görme kaybı, ani duyu kaybı, baş dönmesi, dengesizlik, çift görme, baş ağrısına bağlı olarak bulantı ve kusma şeklinde sıralanabilir.
Kalp krizi ve inme arasında yakın ilişki var
Kalp krizi riski, genç yaşta; inme riski, daha ileri yaşta ortaya çıkmaktadır. Kalp krizi geçiren bir hastada inme riski; inme geçirmiş bir hastada, kalp krizi geçirme riski yüksektir. İnme geçiren bir hasta iyi tedavi edilmez, riskleri iyi bir şekilde azaltılmaz ise, kalp krizi geçirme ve kalp krizinden hayatını kaybetme riski de artar. Aynı şekilde kalp krizi geçirmiş bir hastanın riskleri iyi yönetilmezse, yaslandıkça inme geçirme riski artacaktır. Bazı kalp rahatsızlıkları inme riskini direkt artırmaktadır. Bunlardan biri, kalpteki ritim bozukluklarıdır. “Atrial Fibrilasyon” denilen ritim bozukluğu, kalpteki pıhtı gelişmesine zemin hazırlamakta, inme riskini de yükseltmektedir. Bu nedenle ritim bozukluğunun erkenden tanınması, varsa da kan sulandırıcı ilaçlarla inmenin engellenmesi gerekmektedir.
İnme tedavisi zamanla bir yarış
İnme tedavisinin karşısında duran en büyük engel bireylerdir. Genellikle inmenin tedavi edilebildiği bilinmediği için hastaların hastaneye ulaştırılmasında çok geç kalınmaktadır. İnme tedavisinde başarılı olunması için tıkanan damarın en kısa sürede açılması gerekir. Bu, ya toplardamar yoluyla verilen bir pıhtı eritici ilaç tedavisi ya da kalpte olduğu gibi anjiyografik yöntemle, tıkalı damarın açılmasıyla yapılır. Eğer zamanında müdahale edilmezse, açılan damarın bir hükmü kalmıyor. Hatta damar geç açılmışsa, beyinde kanama riski de artıyor. Pıhtı eriticinin inme geçirildikten sonraki ilk 4,5 saat içinde, anjiyografik tedavinin ise ilk 8 saatte hastaya mutlaka uygulanabilmiş olması gerekiyor. Toplardamar yoluyla yapılan ilaç tedavisi ilk 1,5 saatte gerçekleşirse, tedavi edilen üç hastanın birinde; ilk üç saatte yapılırsa, 7 hastanın birinde; ilk 4,5 saatte yapılırsa, 11 hastanın birinde felç ortadan kalkar.
İnme uykuda yakalıyor
İnmelerin önemli bir kısmı uyurken ortaya çıkıyor. İnmenin ne zaman gerçekleştiği bilinmediği için tedavi de zorlaşıyor. Bu nedenle inme belirtileri ortaya çıktığında, hasta yalnız değilse, yanındaki kişiye önemli görevler düşüyor. Yüzdeki felci anlamak için hastanın gülümseyip, dişlerini göstermesi istenebilir; bu şekilde yüzün bir tarafa kayıp kaymadığı görülebilir. İki kolunu havaya kaldırması söylenebilir; eğer biri erken düşerse sıkıntı var demektir. Kişi ayağa kalkmaya çalışırken kalkamıyor, konuşmakta güçlük çekiyor ve düzgün cümle kuramıyorsa felç geçiriyor demektir. Bütün bu belirtilerin farkındaysak beklememeli, vakit kaybetmeden hastayı tam teşekküllü bir hastaneye götürmeliyiz. Hastanın yüzüne su serpmek, başını soğuk suyun altına tutmak gibi işlemlerle vakit kaybedilmemelidir. Eğer ambulansın gelmesi uzun sürecekse, kendi arabanızla hastanın olabilecek en kısa sürede hastaneye götürülmesi gerekmektedir.
Doğru zamanda doğru tedavi hastayı eski yaşantısına kavuşturuyor
İnme geçirmiş bir hastanın şanslı kabul edilebilmesi için ilk 4,5 saatte “tedavinin yapıldığı” hastaneye ulaştırılması gerekmektedir. Doğru zamanda doğru tedaviler alan bir hasta, %70 eski yaşantısına geri dönebilmektedir.