SAĞLIK EĞİTİMİSağlık Yönetimi

GELECEĞİN HASTANELERİ NASIL OLMALIDIR ?

Türkiye’nin sosyo ekonomik gelişmesine oranla Sağlık ve Eğitim sektörleri geri kalmıştır. Yaşama ümidi 66 yıl, bebek ölümleri binde 50 olan sağlık göstergeleri bunu açıkca ortaya koymaktadır. Kişi başına harcanan sağlık gideri, GSMH’nın %4’ü (Batı ütkelerinde %8-12) gibi düşük düzeylerde bulunmakta, nüfusun %30’u sağlık sigortası kapsamı dışında kalmaktadır.

Ülkede mevcut hastane yataklarının %95’i Sağlık Bakanlığı, SSK, Üniversiteler ve diğer kamu kuruluşlarına aittir. Hastane yönetimindeki aksamalar nedeni iie tedavi sırası bekleyen çok hasta olmasına karşın yatak işgal oranı %57’ler civarındadır. Sağlık Bakanlığı verimliliği sağlamak amacıyla hastanelerin özerkleştirilmesi ve özelleştirilmesi için reform çalışmaları yapmaktadır.

Uzmanlaşmanın artması, yüksek teknoloji araçlarının tedavi kurumlarında öncelikle kullanılması sağlık harcamalarında devamlı artışa neden olmaktadır. Tedavi harcamalarının kontrol altında tutulabilmesi için hükümetler ve ödemeyi yapan kuruluşlar hastanelere baskı yapmaktadırlar. Bir çok batı ülkesinde hastanın tedavisi hastaneye yatırılmadan önce, yapılacak tedavi çeşidi, süresi ve harcama tutarları masrafları karşılayan kuruluşla tedaviyi yapacak kurum arasında varılan anlaşmalarla yapılmaktadır. Sağlık masraflarını kontrol eden Managed Care (Yönetimli Hasta Bakımı) sistemi teşhis tedavi ve bakım hizmetlerinin kısa bir süre içine sığdırılmasını gerektirmektedir. Bu nedenle, tetkikler ayaktan yapılmakta, ameliyat edilen hastalar aynı gün taburcu edilmekte veya yatış günü kısaltılmaktadır (Day Surgery).

Bu yaklaşımın en iyi örneklerini ABD (Cleveland, Mayo, Boston, Colombia, California v.b.)’de görmek mümkündür. Day Surgery, hastanenin içinde, hastaneye bitişik veya satelit bir bölüm olarak yapılandırılmaktadır. Modern sağlık kuruluşu planlamalarında ferah bir mekan, düzenli iç trafik akışı,doktor, operatör, hemşire, destek hizmet personeli, yüksek teknoloji uzmanları ve yöneticilerinin görüşlerinden yararlanılması gerekmektedir.

Hastane konusunda ise, ulaşım kolaylığı, toplumun sosyo ekonomik yapısı ve yaş gruplarının önceden belirlenmesi gerekmektedir. Günlük yaşam ihtiyaçları (otopark, lokanta, alışveriş v.b)’nı sağlayacak kuruluşlara yapılanmada yer verilmelidir.

Yaşam süresinin artması ile kalp damar, akciğer hastalık oranları da artmaktadır. Yoğun bakım birimlerinde, koroner arter hastalıkları, kongestiv kalp yetmezlikleri, beynin damar hastalıklarına bağlı tıkanma ve kanamalar, kalp damar cerrahisi vakalarına yatak ayırmak gerekmektedir. Ortopedi, plastik cerrahi,göz hastalıkları, KBB, üroloji bölümlerinde genellikle yoğun bakıma gerek yoktur. Fakat uzman kadro ve modern tıbbi malzeme ihtiyaçları fazladır. Kadın hastalıkları ve doğum bölümünde ise, riskli gebelik ve kısırlık konularının önem artmaktadır. Çocuk hastalıkları bölümünde ise zamanından evvel doğan az kilolu veya problemli bebekler için yoğun bakım birimi gerekmektedir.

Hastane yataklarının cerrahi ve iç hastalıkları dallarında gruplaştırılarak tahsisinin yapılması yatak işgal yüzdesini artıracaktır. Örneğin, ortopedi, beyin ve sinir cerrahisi, plastik cerrahi v.b. cerrahi branşlarına sabit sayıda yatak tahsisi yerine ortak bir yatak sayısı planlanmalıdır. Aynışekilde genel cerrahi, üroloji, oftalmaloji, kulak, burun, boğaz, cerrahi yataklar, kalp damar cerrahisi ve göğüs cerrahisi guruplandırmaları yapılabilir. İç hastalıkları dallarında da genel dahiliye, nöroloji, nefroloji aynı grup yatakları paylaşılabilirler.

Devlet İstatistik Enstitüsü İstatistikleri (1995) Türkiye nüfusunun gençlik yapısının yaşianmaya doğru gittiğini göstermektedir. Doğurganlık hızı azalmış ve 0-4 yaş grubu, 59 yaş grubundan daha dar bir orana düşmüştür. Nüfus artış oranı %1.7 olarak hesaplanmaktadır. Gelecek on sene içinde, çocuk hastanelerinde önemli yatak işgaline neden olan bağırsak hastalıkları, beslenme bozuklukları ve enfeksiyon hastalıkları yerini yeni doğanla ilgili sorunlara bırakacaktır. Yeni yapılacak hastanelerde çocuk servislerinin bu olguya göre planlanması gerekmektedir.

Sağlık merkezinin hastane, klinik ve otel gibi üç ayrı birimde oluşması idealdir. Klinik birimin içinde yer alan görüntüleme ve değişik laboratuar hizmetlerini içeren alt yapı, ayaktan gelen ve yatan hastaların rutin, akut ve acil başvurularında kullanılacak araç ve gereçlerle donatılmalıdır.

Tıbbi tetkiklerde devamlı gelişen otomasyon, digital görüntüleme olanakları, teşhislerin uzak mesafelerden dahi yapılabilmesi, elektronik posta gibi teknolojik kolaylıklar hastaların yatırılarak teşhis, tedavi ve bakımının yapılması yerine bu işlemlerin ayaktan tamamlanmasını sağlamaktadır. Hastaların ameliyattan bir iki gün önce yatırılıp tetkiklerinin tamamlanması yerine ameliyat olacağı gün hastaneye yatırılması birçok Batı ülkelerinin ııygulamalarına girmiştir. Ameliyat sonu bakımlarda hastanın fizik-tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinin zamanlama ve uygulanmalarında erken taburcu edilme olasılığını artırmaktadır.

Sağlık sorunlarının ayaktan çözümlenir bir duruma gelmesi, hastanelerin yönetimi ve fiziki yapısında da değişimi beraberinde getirmektedir. Elektronik donanım sistemi, hasta dosyaları ve Rontgen filmleri arşivleme ihtiyacını ortadan kaldır-maktadır. Komplike olanlar hariç tüm laboratuar ve görüntüleme tetkikleri hastanın uzun mesafelere taşınmasına ihtiyaç kalmadan yapılabilmelidir. Modern iletişim araçları ve “On-Line” bağlantıları, uzak mesafede bulunan doktorların hastane ile kolay iletişimini sağlamaktadır. TV Konferansları, uzakta bulunan bir uzman doktor ile konsültasyon olanağı yaratmaktadır. Tüm bu yenilikler, büyük hastaneler yerine kolay ulaşılıp beklemeden hizmet alınabilen yüksek teknoloji ile donatılmış az yataklı, kompakt hastanelere ihtiyaç olacağını göstermektedir.

Hastane yönetimi organizasyonu bir işletme yapısı içinde daha verimli ve etkili çalışır. Bir hastane genel müdürünün, yönetim anlayışı, sorumluluğu ve koordinasyonu altında tıbbi yönetici, başhekim, başhemşire ve teknik müdürden oluşan bir idari kadronun işbirliği

içinde çalışmalıdır. Sağlık, alt yapı ve destek hizmet fonksiyonlarının devamlı iyileştirilmesini sağlayacak bir Kalite Güvence sistemi hastanenin bütünü içinde yer almalıdır.

Geleceğin hastaneleri, birçok sağlık problemi için ilk başvurulacak yer özelliğini taşımalıdır. Acil servis, gündüz cerrahisi, poliklinikler, rehabilitasyon olanakları, mental klinikler, aile ve toplum sağlığı, ve koruyucu hekimlik poliklinikleri olan devir hızı yüksek, az yatak kapasiteli hastane olmalıdır. Özel arabası olan bireyler için park yeri alanı ulaşım kolaylığı düşünülmelidir.

Bununla beraber, yaşlı hastalar, özürlüler, anneler ve çocuklar, ruhsal bozukluğu olan hastaların toplu taşıma araçlarını kullanacağı düşünülürse hastane yerinin iyi seçilmesi gerekmektedir. Hastanenin iyi bir enformasyon teknolojisi donanımı ve serbest çalışan doktor grupları ile bağlantısı olmalıdır. Ağır travma geçiren hastalar ise bu hastalar için özel donanımlı olan hastanelerce tedavi edilmelidir.