ALZHEIMER RİSKİ YAŞ İLERLEDİKÇE ARTIYOR
Özellikle unutkanlık belirtisi ile baş gösteren Alzheimer hastalığı, 60 yaşından sonraki dönemlerde sıklık gösteriyor. Amerikan Hastanesi Nöroloji Bölümü’nden Dr. Bülent Kahyaoğlu kesin olarak bir tedavisi olmayan hastalıkta diğer tıp dışı tedavi yöntemleri ile birlikte erken tanının hastanın sosyal çevreye kazandırılması açısından önemli olduğunu belirtiyor.
Alzheimer hastalığı nedir?
Alzheimer hastalığı halk arasında bunama olarak bilinen, tıp dilinde demans olarak adlandırılan bir hastalık tablosudur. Bunama sebepleri içinde en sık görülen hastalıktır. Hastalık, her yaşta görülebilir ama özellikle 60 yaşından sonraki yaşlarda görülme sıklığı artış gösterir. Kişinin aklını kullandığı bütün alanlarda ilerleyici bir kayıpla giden hastalık tablosudur.
Hastalığı tetikleyen nedenler nelerdir, stresi de bu nedenlerden biri olarak sayabilirmiyiz?
Alzheimer hastalığının kesin nedeni bugünkü bilgilerimize göre bilinmemektedir. Hastalık oluşumunun, belirli genetik eğilimleri taşıyan bireylerde çevresel etmenlerin yardımı ile geliştiği düşünülmektedir. Çevresel etmenlerden en çok suçlananlar; besinlerle geçen ağır metal zehirlenmeleri, viral enfeksiyonlar ve radyoaktivite olarak sayılabilir. Bu faktörlerden hiç birini tek başına neden olarak doğrulayan bir çalışma yoktur, ancak sözkonusu faktörler genel sağlığı bozarak her çeşit hastalıkta olduğu gibi Alzheimer’e da uygun zemini hazırlarlar. Stres genel anlamda bağışıklık sistemini baskılayarak her tür hastalık gelişimini kolaylaştırır. Alzheimer da kronik bir hastalık olarak başlangıç ve gelişim dönemlerinde stresten son derece etkilenir.
En belirgin belirtileri nelerdir?
Başlangıçtaki belirtiler çeşitli olabilir. Hastalık, kişinin eğitim, sosyoekonomik ve gündelik uğraşları ile ilişkili olarak daha önce yapabildiği şeyleri yapamaması şeklinde kendini gösterir. Genel anlamda ilerleyici unutkanlık herkesin dikkatini çeker. İsim ve küçük eşyaların yerlerini unutmak gibi doğal yaşlanma unutkanlıklarını aşar ölçüde unutkanlıklar başlar. Unutkanlık kişinin günlük ilişkilerini etkiler boyuta ulaşır. Kişilik değişiklikleri, alınganlıklar ve başkalarını suçlayıcı ifadeler kullanmalar başlangıç belirtileri olabilir. Alışverişte para üstü alıp vermede ya da alınacak şeylerin unutulmasında yaşanan zorluklar giderek artar. Yön bulma duyusunun bozulması ile yakın çevre dışındaki yerlerde kaybolmalar kendini gösterir. Hastalığın daha ileri evrelerinde, yeni şeyleri öğrenmede yaşanan zorluklar nedeniyle gazete okuma, televizyon seyretme gibi gündelik işlevler yapılamaz hale gelir. Hastalar yapamadıkları ve giderek uzaklaştıkları bu uğraşları “Hep aynı şeyler var, sıkılıyorum, zaten istemiyorum” diyerek geçiştirme eğilimindedirler.
Hastalık kimlerde ve ne sıklıkla görülür?
Cins ayrımı yapmadan her yaş diliminde görülebilir, ancak yaşlanma ile birlikte görülme sıklığı artar. 40 yaşında 100.000’de 40 olan sıklık, 60 yaşında 140, 80 yaşının üstünde 10.000’e kadar çıkar. Damar sertliği öyküsü olan ve tansiyon, şeker, kolesterol yüksekliği olan kişilerde beyin damar yaşlanmasının hızlanması nedeniyle görülme sıklığı ve şiddeti artar. Genetik yatkınlık olmakla birlikte ailede yakın bireylerin Alzheimer olmaları diğer bireylerin riskini çok fazla artırmaz.
Nasıl teşhis edilir?
Hastalığın tanısı klinik olarak konulur. Tedavi edilebilir bunama nedenlerinin uygun laboratuvar görüntüleme yöntemleri ile dışlanması sonucu, gerek nörolojik muayene gerekse nöropsikolojik testler yardımı ile hastanın tablosu isimlendirilir. ‘PET’ ismi verilen beyin hücrelerinin glukoz kullanma hızını ölçen özel bir test yardımı ile özellikle başlangıç evresinde beyin metabolizması değerlendirilerek doğru tanının erken dönemde konulması sağlanabilir.
Hastalıkta erken tanının önemi var mıdır?
Hastalığın tedavisinde kullanılan ve elimizde şu anda bulunan ilaçlar ilerlemeyi durdurucudur ama iyileştirici değildir. Bu nedenle ne kadar erken dönemde tanı konur ise hem ilaçlardan yararlanma, hem de sosyal çevrenin düzenlenmesi açısından yararlı olur.
Hastalığın evreleri nasıl seyreder?
Hastalığın evrelerinin gelişimi tümüyle kişiseldir. Bazı insanlarda çok hızlı seyir gözlenirken bazılarında oldukça yavaştır. Bütün sinir sisteminde görülen dejeneratif hastalıklarda, hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasından önce uzun süreli belirti vermeyen bir dönem vardır. Bu dönemlerde gözden kaçabilecek küçük değişiklikleri yakalamak tanı ve tedavi açısından önemlidir. İleri evrelerde tedavi ve bakım kalitesi sürecin gidiş hızını ve sonunu belirler.
Hastalığın tedavisi var mıdır, varsa nasıldır?
Özellikle erken ve orta evrelerde kullanılmak üzere iki grupta sınıflandırılan ilaçlar vardır. Bu ilaçlar hastalığın ilerlemesini yavaşlatma etkisine sahiptirler. Henüz belirtileri geri çevirecek ilaç yoktur. Bu ilaçların tek başına ya da birlikte kullanımı ile kişiye ve evreye özel tedavi düzenlenir. Özellikle orta ve ileri evrelerde hastanın kendine olan bakımı ve beslenmesi de bozulacağı için, bunların izlenmesi gereklidir. Sağlıklı ve düzenli beslenme, diğer hastalıklardan mümkün olduğunca korunma ve yatağa bağlı hale gelmiş hastalarda özel bakım hizmeti çok önemlidir. Alzheimer hastaları; beslenme bozuklukları, enfeksiyonlar ve nedeni tam olarak bilinmeyen nedenlerle yaşıtlarına göre daha erken ölürler.
Havuç suyu kürünün iyileştirici etkisi var mıdır?
Nedeni iyi bilinmeyen ve kesin tedavisi olmayan tüm hastalıklarda çeşitli tıp dışı tedavi yöntemleri denenmektedir. Bilimsel olarak hasta grupları üstünde denenip etkinlikleri kanıtlanmayan bu yöntemler kullanılarak, hastaların tek tek mucizevi iyileşmeleri umulur. Havuç suyu da bunlardan biridir.
Alzheimer genetik bir hastalık mıdır ya da bulaşıcı mıdır?
Bulaşıcı değildir. Genetik yatkınlığı olan kişilerde görülür. Ama kuşaktan kuşağa çok net geçişi yoktur.
Yakalanmamak için alınabilecek önlemler var mıdır? Varsa nelerdir?
Vücut ve zihin sağlığını mümkün olduğunca zinde tutmak çok etkilidir. Özellikle damar sertliğine yol açabilecek aşırı kilo, tansiyon yüksekliği, şeker yüksekliği, hareket azlığı, kolesterol yüksekliği gibi nedenler hastalığa zemin hazırlar. Sağlıklı beslenme, temiz havada bol egzersiz ve özellikle zihni açık tutacak her türlü çalışmaya katılmak koruyucu olarak etkilidir. Yaş ne olursa olsun yeni şeylerin merak edilerek öğrenilmesi zihin sağlığı için çok önemlidir.
Amerikan Hastanesi
Nöroloji Bölümü / Nöroloji Uzmanı
Dr. Bülent Kahyaoğlu