Genel SağlıkHABERLER

OBEZİTE GENÇLERİ TEHDİT EDİYOR

Temeli çocuklukta atılan obezite, Türkiye’de de gün geçtikçe hızla yayılıyor. VKV Amerikan Hastanesi Endokrinoloji, Diyabet ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü’nden Dr. Tahir Haytoğlu, önümüzdeki 10-20 yıl içinde obezite nedeniyle ortaya çıkan diyabet, hipertansiyon ve kalp – damar hastalıklarının daha çok görüleceğinin altını çiziyor.

Obezite ve onun sonucunda erişkin yaşlarda görülen kronik hastalıklar (Diyabet, Hipertansiyon, kalp-damar hastalıkları) gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de son yıllarda hızla artmaktadır. Obezitenin temelleri çocuklukta atılıyor. Türkiye’de 20 yaş üstü erişkinlerin %20-25’inde obezite mevcut. Fazla kiloluları da kattığımızda toplumun %40-45’inin kronik hastalıklar açısından risk altında olduğunu görüyoruz. Bunu da etrafımızda her geçen gün artan diyabetli hasta sayısı, genç yaşlarda kalp krizi ve ona bağlı ölümlerin görülme sıklığının artışı dolayısıyla hepimizin gözlemlemesi mümkün.

Obezite tanımlaması vücut kitle endeksi (VKİ) hesaplanarak yapılıyor. Ağırlığın kilogram cinsinden alınıp, boyun metre cinsinden karesine (kg/m2) bölünmesiyle elde ediliyor. VKİ’si 18,5-25 arası olanlar normal ağırlıklı, 25-30 arası fazla kilolu, 30 ve üzeri ise obez olarak sınıflandırılıyor. Bu sınıflandırma diyabet, tansiyon, kalp gibi kronik hastalıklar riski açısından yapılıyor. VKİ sınıfı arttıkça risk de artıyor.

Obez çocukları ileri yaşlarda bekleyen tehlikeler: Obezite sonucu görülen problemleri, metabolik problemler, anatomik problemler, psikolojik, dejeneratif ve neoplastik (tümoral) problemler olarak ana başlıklar altında sınıflandırmak mümkün. Metabolik problemler arasında tip 2 diyabet, hipertansiyon, yüksek kolesterol, yağlı karaciğer (Non-alkolik Steatohepatit [NASH]), safra taşları, polikistik over sendromu, tromboembolik olaylar (damar içi pıhtılaşma durumları) sayılabilir. Anatomik olarak obeziteye bağlı obstrüktif uyku apnesi, gastroösöfagial reflü (mide yanması), reflü bağlantılı astım, pseudotumor cerebri (baş ağrıları), ortopedik problemler, deri enfeksiyonları, idrar kaçırma (stress incontinence) ve yaralanmalar sayılabilir. Psikolojik olarak depresyonun, panik atakların ve yeme bozukluklarının (bulimia vs.) obezitede daha sık görüldüğünü biliyoruz. Dejeneratif hastalıklar olarak artritler, vertebral disk hastalıkları (sırt ağrıları), sol ventrikül hipertrofisi (kalp büyümesi), aterosklerotik kalp hastalıkları ve diyabete bağlı komplikasyonları saymak mümkün. Son olarak obezite ile bağlantılı görülebilen tümoral (neoplastik) hastalıklar olarak rahim, yumurtalık ve meme tümörleri, kolon polip ve kanserleri, pankreas tümörleri ve de böbrek tümörü ile Non-Hodgkin’s lenfomasını saymak mümkün. Tümoral hastalıklarda sadece obezitenin sebep olduğunu söylemek zor olsa da, obez insanlarda bunların belirgin bir şekilde daha sık görüldüğü biliniyor.

Obeziteden korunma / obezitenin önlenmesi: Gebelikte sağlıklı beslenme (yeterli protein alımı ve annenin aşırı kilo alımının önlenmesi), gebelikte ortaya çıkan diyabetin iyi tedavisi ve anne sütü kullanımının özendirilmesi (en az 3-6 ay) ve katı gıdaların erken verilmesinden kaçınılması yaşamın erken safhalarında uygulanabilecek korunma yöntemlerini içerir. Okul öncesi ve okul çağı çocuklarda beslenme alışkanlığı içinde sebze ve meyvelere önem verilmesi, meyve suyu ve diğer şekerli içeceklerden kaçınılması önem kazanıyor. Aktivitenin özendirilmesi ve de televizyon, bilgisayar gibi haraketsiz kalınan durumların kısıtlanması gerekmektedir. Davranışsal olarak da çocuklar için yiyeceklerin ödül veya cezalandırma aracı olarak kullanılmaması, doygunluğun ötesinde yemenin özendirilmemesi (tabağında yemek bırakma, tabağını temizle vb), ebeveyn olarak örnek teşkil edilmesi (sebze, meyve tüketimi, televizyon karşısında fazla zaman geçirmemek ve düzenli fiziksel aktivite yapmak gibi) önleyici önlemler olarak sayılabilir.

Ülkemizde obezite tehdidi: Türkiye’de kadınlarda obezite erkeklere oranla 1,5-2 misli daha fazla görülüyor. Önümüzdeki 10-20 yıl içinde diyabet, hipertansiyon ve kalp – damar hastalıkları daha çok görülecek. Erken yaşlarda insanlar en üretken çağlarında ya ölecek ya da bu kronik hastalıklarla mücadele etmek için uzun süreli (belki de yaşam boyu) ilaç kullanmak durumunda kalacak. Bu sorunun altında yatan etkeni kaldırmak, etkisini azaltmak için erken yaşta, çocuklukta önlemlerin alınması gerekir. İnsanların beslenme ve yaşam tarzı konusunda bilinçlenmesi ve sağlıklı seçimler yapması, bunu da talep etmesi gerekir.

VKV Amerikan Hastanesi
Endokrinoloji, Diyabet ve Metabolizma Hastalıkları
Dr. Tahir Haytoğlu