Genel SağlıkHABERLER

‘HASTA BİNA’ HASTA EDİYOR

Araştırmalara göre, tam nedeni tespit edilmese de en sık görülen hasta binalar; okullar, laboratuvarlar, hastaneler, büyük kamu binaları, akıllı ofisler ve yeni yapılmış veya yeni dekore edilmiş evler

Bir binaya girdiklerinde göz ve burun yanması, burun kanaması, ses kısıklığı, nefes darlığı, baş ağrısı, bulantı, kalp çarpıntısı gibi aniden ortaya çıkan şikayetlerden rahatsız olan, yapıyı terk etmelerinden sonra ise bu şikayetleri geçenlerin “hasta bina kurbanı” olabildikleri bildirildi.

Kendisi de “hasta bina” mağduru olan ve küf kaynaklı alerjik astım hastalığına yakalanan Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İmer Okar, Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Görevlisi Dr. Oğuz Özyaral ile birlikte, “hasta binaların neden olduğu hastalıklar” konusunda araştırma başlattı.

Prof. Dr. Okar, binalara bağlı hastalıkların Türkiye’de yeni bir konu olduğunu vurgulayarak, “Binaya bağlı hastalıklar dünyada biliniyor ama Türkiye’de bilinmiyor. Biz bu konuya merakla başladık. Çok sorunlu kişilerle karşılaştık” dedi.

Hasta binaların etkilerinin “göz-burun yanması ve sulanması, burun kanaması, ses kısıklığı, kuru öksürük, boğaz yanması, nefes darlığı, gırtlak yanması, baş ağrısı, sersemlik, baş dönmesi, kuru-kaşıntılı cilt, bulantı, kalp çarpıntısı, kas ve eklem ağrıları, kramplar, kronik yorgunluk, konsantrasyon bozukluğu veya eksikliği, kokulara aşırı hassasiyet, sebepsiz ödem (bacak, eklem, karın), titremeler” olduğunu anlatan Prof. Dr. Okar, şöyle devam etti: “Binadaki insanların hep benzer şikayetleri varsa, tekrarlanıyorsa, bütün bu belirtiler ortam değiştirince yok oluyorsa, belirtilerin nedeni ve etkeni belli değilse, hasta bina kurbanı olunabilir. Hasta binalar, hamilelik problemleri ile kanser gibi hastalıklara da yol açabilir. Son 20 yılda yapılan araştırmalara göre, tam nedeni tespit edilmese de en sık görülen hasta binalar; okullar, laboratuvarlar, hastaneler, büyük kamu binaları, akıllı ofisler ve yeni yapılmış veya yeni dekore edilmiş evler.”

BİNALARA BAĞLI HASTALIKLAR

Prof. Dr. Okar, binalara bağlı hastalıkların önemine işaret ederek, “Bunlar uzun, belirtisiz bir dönemin ardından aniden belirebilir. Çok kısa bir süreden sonra ortaya çıkabilir. Genellikle iç mekan hava kalitesi ile bağlantılıdır. Çevre problemleri de eklenebilir” dedi.

Binalardan kaynaklanan hastalıkların, CO zehirlenmeleri gibi toksik, lejyoner gibi enfeksiyon ve astım, saman nezlesi gibi alerjik hastalıklar olmak üzere 3 bölüme ayrıldığını dile getiren Prof. Dr. Okar, şunları kaydetti: “Çok uzun bir tedavi süresine ihtiyaç vardır. İyileşme dönemi de uzun sürer. Hastalıklar kronikleşebilir ve bina ıslah edilse bile tam düzelme olmayabilir. Teşhis ve tedavi zamana karşı yapılır, ancak çoğu zaman hekimler tarafından belirtiler karıştırıldığı için tedavi geç başlar.”

Menenjit, tüberküloz, Q humması, soğuk algınlığı, nezle, grip, hepatit, lejyoner hastalığı ve kızamığın, iç hava ile bulaşabilen enfeksiyon hastalıkları olduğunu ifade eden Prof. Dr. Okar, havalandırma sistemlerinin en önemli bulaşma yollarından biri olduğuna dikkati çekti.

MANTAR, KÜF, KALORİFER BÖCEKLERİ

Prof. Dr. Okar, bazı yapı malzemeleri, mobilya ve döşemelerde bulunan; insan, hayvan ve bitkilerden de bulaşabilen mantar ve küflerin “hasta bina” belirtilerinin ana etkeni olduğunu belirterek, bunların da alerjilere yol açtığını ve kronik hastalıklar oluşturabildiğini bildirdi.

Virüslerin de hava yoluyla bulaşabildiğini, toplu yaşam ortamlarını ve nemi sevdiğini vurgulayan Prof. Dr. Okar, binalardaki kalorifer böceklerinin ise alerji, astım ve bakteriyel hastalıklara neden olduğunu söyledi. Prof. Dr. Okar, ev hayvanlarının da deri, kıl ve tüy döküntüleri, tükürük ve salyaları, kurumuş idrar veya dışkılarının alerji, bakteri enfeksiyonları ve parazitlere yol açtığını kaydetti.

Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İmer Okar, “hasta binaların çevre etkenlerini” ise şöyle sıraladı: “Çok kullanılan eşyalar, su baskınları, çatlaklar, su tesisatı kaçakları, çatı problemleri, banyo veya mutfak buharları, ev ve süs bitkileri ile toprakları, ıslak çamaşır, soba vb. ısıtıcılar, su birikintileri, izolasyon defektleri, havalandırma sistemleri, nemlendiriciler, drenaj kapları, solunum cihazları ve tedavi ekipmanları, havuz, jakuzi, yapay aydınlatma.”

ÖNLEMLER

Asbest, boyalar, deterjanlar, cam yünü, egzoz ve sigara dumanı gibi çeşitli kimyasallar ile lif yayıcıların da “zararlı çevre etkenleri” olduğunu belirten Prof. Dr. Okar, bunlara karşı önlem olarak “el ve vücut temizliğine, genel hijyen kurallarına, sağlıklı beslenmeye, ağız kapamaya ve bilinçsiz ilaç kullanmamaya” dikkat edilmesi gerektiğini bildirdi.

Prof. Dr. Okar, çevreye yönelik alınması gereken önlemlere ilişkin de şunları söyledi: “Mekanik temizlik yapılmalı, dezenfektan kullanılmalı, yosun ve küfler ile hava filtreleri temizlenmeli, kapalı su devrelerinin bakımı ve temizliği yapılmalı, nem oranı yüzde 40- yüzde 60 arasında tutulmalı, sağlıklı havalandırma uygulanmalı, boya ve badana yenilenmeli, iç mekanlarda ıslak çamaşır asılmamalı, ısıtıcı, aspiratör ve kurutucu tahliye bacaları dışarı verilmeli, nemli zeminlerde halı kullanılmamalı, tavan, duvar ve zeminlerde nem görülmemeli, su birikintisi bulunmamalı, yiyecek artığı ve açıkta çöp olmamalı.”