DEPREM FOBİSİNE YENİLMEYİN!
BRSHH Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. K. Fatih Yavuz, eğitimli psikoterapistler ve değişime istekli danışanların elbirliği ile devam edecek bir psikoterapi süreciyle deprem korkusunun duygusal, fiziksel ve zihinsel belirtilerinin ortadan kalkacağını, ve rahatsızlığın tekrarlama ihtimalinin çok daha az olacağını söyledi.
Ülkemizin deprem kuşağında olması ve ‘büyük deprem’in yakında olacağı yönündeki tespitler, pek çok kişide deprem korkusunu körüklüyor. Özellikle 17 Ağustos depremine tanık olanlar, aradan yıllar geçmesine rağmen hala deprem korkusuyla yaşıyorlar. Peki nedir bu deprem korkusu? Deprem korkusuyla başa çıkılabilir mi, yoksa bu korkuyla yaşamaya devam mı edeceğiz?
Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları E.A. Hastanesi (BRSHH) Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. K. Fatih Yavuz, depremin de diğer doğal afetler gibi hepimizde yoğun olumsuz duygulara yol açabileceğini, gerekli olan derecenin üzerindeki abartılı korkunun ise ‘deprem fobisi’ olarak adlandırıldığını söyledi. Yavuz, bu yoğun korkunun ilaçlarla ya da psikoterapi yöntemiyle tedavi edilebileceğini vurguladı.
Bizzat yaşayanlarda risk daha yüksek
Deprem fobisinin diğer fobilerle benzer özellikler taşımakla birlikte bazı yönlerden farklılıklar içerdiğini aktaran Yavuz, şöyle devam etti: “Diğer fobiler daha çok bireyin kendisinin tehlikeyle karşı karşıya bulunduğu bir durum ile ilgili olmaktadır. Deprem gibi doğal afetlerle ilgili fobilerde ise korkulan durum kişinin ailesini, yakınlarını, çevresini hatta toplumu da içerisine alan çok daha kapsamlı ve dehşet verici bir özelliğe sahiptir.”
Gerçekleşen bir deprem sırasında o bölgede bulunup bizzat depremi yaşayan kişilerde travma sonrası stres bozukluğu olarak adlandırdığımız rahatsızlığı yaşama riskinin daha yüksek olduğunu aktaran Dr. K. Fatih Yavuz; her bireyin kendi iç dünyasında depremle ilgili farklı düşünceleri, hayalleri ve yorumları olduğunu belirterek deprem korkusuna eşlik eden belirli ortak bulguları şöyle sıraladı:
Deprem korkusuna eşlik eden bulgular
—Depremden bahsederken veya bir depremle karşılaşıldığında çok yoğun kaygı ve korku yaşanması,
—Bu kaygı ve korku ortaya çıktığında bu duyguları kontrol altına almak için çaba gösterilmesi ancak yine de kontrol edilemediğinin düşünülmesi,
—Yoğun kaygı ve korku nedeniyle yaşam kalitesinin ve işlevlerinin bozulması,
—Depremle karşılaşmamak için kaçınma davranışlarının sergilenmesi veya depreme karşı alınması gereken her önlemin mutlaka yerine getirilmesi gerektiği düşüncesi.
Dr. K. Fatih Yavuz, kişilerin deprem korkusuna eşlik eden titreme, terleme, baş dönmesi, sallanma, kalp çarpıntısı, kalp hızında artış, baş ve vücut ağrısı gibi birçok fiziksel belirtiyi yaşayabileceğini belirterek, “Duygusal olarak kişi sürekli olarak depremin olacağına yönelik beklenti kaygısı içerisinde bulunur. Zihinsel olarak ise devamlı olarak depremle ilgili düşünme, deprem dışında başka konulara odaklanamama, sürekli olarak depremle ilgili kötü sonuçların ortaya çıkacağına dair düşünceler, kabuslar, bayılacağı veya kontrolü kaybedeceğine yönelik düşünceler eşlik edebilir” diye konuştu.
İlaç ve psikoterapi tedavisi
İlaçların deprem korkusunun tedavisinde kullanılan etkili bir yöntem olduğunu ifade eden Yavuz, şunları kaydetti: “İlaç kullanan ve bu tedaviden fayda gören kişi depremle ilgili bir yoğun korku ve kaygı hissetmemekte ve bu yoğun duygulara eşlik eden fiziksel şikayetleri de ortadan kalkmaktadır. Ancak kişinin deprem riski ve zararları hakkındaki abartılı inançları hala devam etmektedir. Deprem korkusunun tedavisinde etkili olan bir diğer yöntem ise bilişsel-davranışçı psikoterapilerdir. Bilişsel ve davranışçı müdahaleler olarak iki kısımda uygulanan bu yöntemle kişiler olası bir deprem ile ilgili gerçekçi olmayan inanışları ve düşüncelerini test etme ve bunların yerine daha gerçekçi bir şekilde düşünebilme imkanına kavuşurlar.”
Dr. K. Fatih Yavuz, eğitimli psikoterapistler ve değişime istekli danışanların elbirliği ile devam edecek bir psikoterapi süreciyle deprem korkusunun duygusal, fiziksel ve zihinsel belirtilerinin ortadan kalkacağını, kaçınma davranışlarının sonlanacağını ve rahatsızlığın tekrarlama ihtimalinin çok daha az olacağını da sözlerine ekledi.