SAĞLIK EĞİTİMİSağlık Ekonomisi Ve Pazarlama

TÜRKİYE’DE SAĞLIK SİSTEMLERİ

SAĞLIK HİZMETLERİNDE CUMHURİYET’TEN SONRAKİ DEĞİŞİKLİKLER

•Bazı hastalıklarla ( verem, sıtma, trahom) dikey programlar doğrultusunda mücadele verilmesi (koruyucu sağlık hizmetlerine yönelik programlar)
•Numune hastanelerinin kurulması
•Behçet Uz Dönemi sağlık merkezlerinin oluşturulması, kırsal alana sağlık hizmetlerinin ulaşması çalışmaları
•SSK’nın kurulması (1950)
•Sosyalizasyon Kanunun Çıkarılması (Nusret Fişek Tarafından 1961)
1961 Sosyalizasyon kanunu; Türkiyeyi nüfusa ve hastalık yapısına göre sağlık grup başkanlıklarına ayırmayı hedefler. Sosyalizasyon örgütlenme modeli olarak çok başarılı olmasına rağmen idari bölünmeyi esas almaması nedeniyle başarısızlıkla karşılaşmıştır.
1980’de İhtilal hükümetinin kararıyla altyapısı hazır olmaksızın tüm ülkenin bir gecede sosyalizasyon kapsamına alınması, SSK’ nın, Üniveristelerin kendi hastanelerini kurması, hekim ve hemşirelerin böyle bir modele göre yetiştirilmemesi ve politik nedenlerle destek bulamaması gibi etkenler bu sistemin başarısızlığını etkileyen diğer faktörlerdir.
• 1971’de tam gün yasası
• 1980’de mecburi hizmet kanunu
• 1987’de sağlık hizmetleri temel kanunu
• 1989 Ulusal Sağlık Politikası çalışmalarının başlaması
• Yeşil Kart Kanunu

TÜRKİYE’DE FİNANSMAN

GSMH: Bir ülkede bir yıl içerisinde üretilen mal ve hizmetlerin toplamıdır.

Resmi rakamlara göre Türkiye GSMH’nın %4’ünü sağlığa ayrılmaktadır.

Ancak resmi olmayan rakamlara göre GSMH’nın %6’sı sağlığa aktarılmaktadır ve bu yeterli düzeydedir. Yaşanan sorun, kaynakların verimli kullanılmamasıdır.

Kamu kaynaklarının,
%33′ ü Sosyal Güvenlik Primleri
%17’si Kamu Bütçesi
%50 Vatandaşın bütçesidir.
Paranın %98’i Tedavi Edici Sağlık Hizmetlerine
%’2si Koruyucu Sağlık Hizmetlerine gitmektedir.
Ülkemizde Sağlık Hizmeti Finansman Kaynakları;
Vergiler ( direkt ve indirekt )
Sosyal güvenlik Sigortları (SSK, Bağ-Kur; Emekli Sandığı)
Özel Sağlık Sigortaları
Gönüllü Kuruluşlar
Cepten Harcamalar..vs
Ülkemizde Sağlık Hizmetini Sunanlar;
S.Bakanlığı, SSK, Üniversite, Diğer Kamu, Özel, Kızılay, Vakıf, Askeriye, Eczaneler, Özel Poliklinikler, Muaynanelerdir.
Türkiye’de toplam yatakların %5’ini özel hastane yatakları oluşturmaktadır.

Cepten yapılan harcamaların çok önemli bir kısmı Eczaneler, Ö.poliklinikler ve Muaynanelere gitmektedir.

Ülkemizdeki mevcut sistemi hakkaniyet İlkesine göre değerlendirmdiğimizde;
•Sağlık Hizmetlerinin sunumnda kırsal-kentsel eşitsizliği vardır. Kırsal alanda yaşayan bireyler sağlık hizmetlerine ulaşamamaktadırlar.
•Yaklaşık 25 milyon kişi sosyal güvenceden yoksundur. Dolayısıyla hakkaniyetden bahsetmek mümkün değildir.
Mecut Sistemi verimlilik İlkesine göre değerlendirdiğimizde;
•Sistemin çok başlı olması (Sağlık Bakanlığı, SSK, Askeriye, İçişleri Bakanlığı, Özel …vs)
•Bu aynı ülkenin kaynağı bunu birlikte nasıl kullanabiliriz mantığının yerleşmemesi
•Paranın geldiği yerde ve paranın dağıtıldığı yerde çok parçalı bir yapının olması
•Sağlık Hizmetlerinde standartların olmayışı, gibi nedenler verimsizliğe yol açmıştır.
Etkilik İlkesine göre değerlendirdiğimizde ise;
•Türkiye’de sağlık hizmeti alan kişilerin hizmeti aldıktan sonra ne duruma geldiğini gösteren göstergelerin olmaması nedeniyle, etkilik hakkında bir yargıda bulunamayız. Tıbbi sonuçlar ölçülmeden tıbbi yönetimden bahsedilemez. Etkilikten bahsedebilmek için tıbbi müdahalelerin, hastanın sağlığını olumlu yönde etkilediği bilgisine sahip olmak gerekir.

ULUSAL SAĞLIK POLİTİKALARI ÇALIŞMALARINDA ÖNERİLEN MODEL

Ulusal Sağlık Politikaları Çalışmalarına göre önerilen model Bölge Sağlık İdareleri modelidir. Buna göre; Türkiye coğrafi özelliklerine göre belirli bölgelere ayrılıyordu. Hastaneler her bölgede bir üniversite hastanesi olacakşeklide yapılandırılacak ve özerkleştirileceklerdi.

BSİ Sistemi; Askeri hastaneler dışındaki tüm hastaneleri belirli standartlara uygun hale getiriyordu. SSK, Sağlık Bakanlığı Hastaneleri ayrımı ortadan kalkıyordu. Bu durumdada sağlık hizmet üreticileri tek bir elde toplanmış olacaktı. Böylece kamu hastaneleri de özerkleşecek ve varlıklarını devam ettirmek için verimli olmak zorunda kalacaklardı. Devletin denetleme fonksyonu artırılacaktı.

Sağlık personeli ise, bölgenin sosyo-ekonomik durumuna ve daha önceden poanlandırılmış olan bölgelere göre ücret alacaktı. Hastalar doktorlarını seçebiliyorlardı, ancak bir yıl o doktoru değiştirme imkanları yoktu. Aile hekimi ise kişi başına ücret alarak kendi maaşını belirliyordu. Doktora yapılacak ödemeyi kişi başına ve coğrafi ekonomik dağılıma göre daha yüksek poan vererek gerçekleştirmek, sistemde verimliliği sağlayacak unsurlardı.

Ancak bu sistemin başarılı olarak işlemesi için, nitelikli sağlık İnsan kaynağına, Sağlık enformasyon sistemine (kayıt tutulması için) ihtiyaç vardı.

Bu proje Özal’ın vefatı nedeniyle hayata geçirilemeden sonlanmıştır. Türkiye’de halen merkeziyetçi yapıda işleyen kamu hastaneleri, yeni ihlale yasasının getirdiği yükümlülüklerden ve İMF’ye yapılan taahütlerden dolayı, özerkleşme yolunda önemli adımlar atmak zorundadır.

Serdar Savaş