SAĞLIK EĞİTİMİSağlık Yönetimi

SON MU VERELİM? İŞBİRLİĞİNE DEVAM MI EDELİM? (VAKA ÇALIŞMASI)

Özel Cihan ve Önol Hastaneleri “birlikten kuvvet doğar” ilkesiyle işbirliği yapma kararı alırlar. Zaman ilerledikçe talep etmiş oldukları krediyi alıp teknolojik donanımlara harcama yaparlar. Fakat “Önol Hastanesi”nde ünlü bir yatırımcının tıbbi bir hata nedeniyle hayatını kaybetmesiyle işler değişir ve “Önol” Hastanesi’nin doluluk oranı düşer, hastane prestij kaybına uğrar. Bu durumda neler yapılmalıdır? Sağlık Eğitimcisi Asuman Ayşenur Uğur tarafından hazırlanan örnek vakamızda sorunun yanıtı aranıyor.

Özel Cihan ve Özel Önol Hastaneleri bir sene önce “birlikten kuvvet doğar” ilkesiyle işbirliği yapma kararı alırlar. Bir yıllık süre zarfında; satın alma faaliyetlerinde ortak hareket ederek tasarruf sağlamayı başarırlar.

Önol Hastanesi’nde kapasitesinin üzerinde çalışan laboratuvarda ciddi sıkıntılar yaşandığından bu sıkıntıların önüne geçmek adına Cihan Hastanesi’nin tam kapasiteyle çalışmayan laboratuvarından yararlanılır.

Poliklinik hizmetlerinde hasta yoğunluğundan dolayı gelen talepleri geri çevirmek zorunda kalan Cihan Hastanesi, hastalarını Önol Hastanesi’ne yönlendirir.

Nadir de olsa, zorunlu durumlarda bazı ameliyatlar da bir diğer hastanede yapılır.

Hizmet içi eğitim, ortak çalışmalarla hazırlanıp sunulmakta ve böylece iki hastane personelinin de kaynaşması ve takım ruhunu hissetmesi sağlanmaktadır.

Bu noktalarda, hizmetler ortak kullanılarak eldeki kaynaklar verimli birşekilde değerlendirilmeye çalışılır ve herşey bir sene öncesine göre daha iyi gitmektedir.

Bu olumlu gelişmelerin ardından da düşük faizle, talep edilen kredi alınır ve bu kredi hizmet alanını genişletmek ve kaliteyi artırmak adına yüksek teknolojik donanımlara harcanır.

Teknolojik donanımlar sonucunda hastaneye alınan cihazların bilinçli kullanılması için Cihan Hastanesi’nin organizasyonuyla her iki hastanenin sağlık personelinin eğitimine önem verilir, bu doğrultuda hastane içinde ve dışında eğitimler düzenlenir.

Fakat Önol Hastanesi’ne 1 ay önce gelen Dr. Cenk Bey ve ekibi bu yeni cihazları doğru birşekilde kullanmak için ciddi bir eğitimden henüz geçmemişlerdir ve diğer sağlık çalışanlarının yardımıyla cihazlara uyum sağlamaya çalışmaktadırlar. Zira Cihan Hastanesi hafta içinde geciken bir dizi eğitimin yapılacağını bildirmiştir.

İki hastanenin ortakları ve başhekimleri olağan toplantılarından birini Önol Hastanesi’nde yaptıkları gün, toplantı esnasında, iki gün önce kalp krizi nedeniyle Önol Hastanesi’ne yatırılan ülkenin önde gelen yatırımcılarından Tahir İvrindi’nin hayatını kaybettiği haberi ulaşır.

Toplantı hemen durdurulur ve durum hakkında detaylı bilgi almak için Önol Hastanesi’nin Başhekimi Dr. Tevfik Bey ve Cihan Hastanesinin Başhekimi Dr. Ali Rıza Bey, Tahir İvrindi’nin doktoru Cenk Bey’le görüşmek için yola çıkarlar. Bu arada her iki başhekim medyanın yoğun ilgisiyle karşılaşırlar. Basın mensupları Tahir İvrindi’nin tanınmış biri olmasından dolayı olayla ilgili birçok soru yöneltirler. Fakat Dr. Tevfik Bey, Tahir İvrindi’nin doktoru Cenk Bey’le en kısa zamanda bir basın toplantısı düzenleyeceklerini söyleyerek yoluna devam eder.

Bu arada iki gündür, Tahir Bey’in sağlığıyla ilgili gelişmeleri yakından takip eden ve kendisi de hekim olan bir yakını, “hastanın ölümüne tıbbi bir hatanın yolaçtığındanşüpheleniyorum” açıklamasını yapar ve olayın takipçisi olacağını söyler.

Bunu duyan Önol Hastanesi Başhekimi Dr. Tevfik Bey, yıllar önce hastanenin bir malpraktis olayından dolayı yüklü bir tazminat ödediğini ve hastanenin doluluk oranının aniden ne kadar düştüğünü anımsar.

Tahir İvrindi’nin ölümüyle ilgili araştırma bir süre sonra sonuçlanır. Günler süren sorgulamalardan sonra Dr. Cenk Bey’in yeni cihazlardan birini yanlış kullanmasından dolayı komplikasyon geliştiği ve bu nedenle hastanın ölümüne yol açıldığı anlaşılır.

“Hekim Sorumluluk Sigortası” da olmadığı için hem hekim hem de hastanenin ciddi finans sorunu yaşamasına neden olacak bir tazminat ödenmesi gerekmektedir.

Bu durumda Cihan Hastanesi ortakları ve başhekimi olayın medyada da çok geniş birşekilde yer almasıyla Önol Hastanesi’ni ve dolayısıyla kendilerini maddi ve manevi açıdan zor günlerin beklediğini anlarlar. Nitekim ilerki günlerde ülke çapında tanınmış bir kişinin malpraktis nedeniyle hayatını kaybetmiş olmasının neden olduğu prestij kaybıyla beraber hasta kaybını da hissetmeye başlarlar. Önol hastanesinde doluluk oranı düşer ve bu, haliyle diğer hastaneye de yansır.

Fakat olayın başka bir boyutu da vardır. Eğitimlerin organizasyonundan sorumlu olan Cihan Hastanesi eğitimi geciktirmiştir. Önol Hastanesi de bu nedenle karşı hastaneyi suçlamaktadır. Eğitim organizasyonlarında karşılıklı güvenle yola çıkıldığından herhangi bir yaptırım uygulanamıyordu. Sonuçta iki hastane arasında sorunlar çıkmaya başlar ve Cihan Hastanesi bu durumda hesapları yeniden gözden geçirerek işbirliğine son vermenin daha iyi olacağı önerisini getirir. Önol Hastanesi yetkilileri ise ciddi bir halkla ilişkiler çalışmasıyla kısa zamanda eski günlerine döneceğine ve iki hastane açısından önceden yakalanan doluluğun tekrar sağlanacağına inanmaktadırlar.

Bu durumda siz olsaydınız hangi doğrultuda kararlar alırdınız?

Önol Hastanesi’nin prestijini yeniden kazanması için neler yapardınız?

Cihan Hastanesi’ne, eğitim organizasyonunda yaptığı gecikmeden dolayı ne tür bir yaptırım uygulanması gerekirdi?

İşbirliğine devam edecek olsaydınız neden devam ederdiniz ve gelecekte işbirliği noktasında stratejinizde değişiklik yapar mıydınız?

İşbirliğine neden devam etmezdiniz? İşbirliği bozulduğu taktirde iki hastaneye de neler önerirdiniz?

Halkla İlişkiler çalışmasıyla sıkıntı giderilebilir.

Bayındır Hastanesi Genel Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Fatih Kızılcan vaka tartışmasınaşu görüşleriyle katkıda bulunuyor:

Talihsiz olaydan daha çok zarar gördüğü,canı daha çok acıdığı için sürekli kendisini suçlayan Önol Hastanesi’nden ayrılmak böylece de tıbbi hatanın sonuçlarının kendisini etkileme riskinden biran önce sıyrılmaya çalışmak kısa vadede akılcı gibi gözükse de, böyle bir durumda stratejik ortağını yalnız bırakan birşirketin ileride kendisine sağlam bir ortak bulmaşansı olmayacaktır ve camiada yalnız kalacaktır. Eğer bir yıldır devam eden işbirliği halk arasında ve camiada iyi biliniyorsa, ayrılsa da bu olayın etkilerinden kurtulamayacaktır. Ayrılma kararı, Önol Hastanesi’nin kendini savunmak için medyada eğitimi üstlenen Cihan Hastanesi eğitimi geciktirdiği için bu olay, başımıza gelmiştir, aslında bu olayda Cihan Hastanesi’nin de sorumluğu vardır.şeklinde açıklama yapmasına yol açabilecektir. Diğer taraftan bu dönemi beraberce atlattıklarında ilerisi için çok sağlam ve güçlenmiş bir ortağı olacaktır. O nedenle birlikte hareketle, yapılacak halkla ilişkiler çalışmalarıyla, her iki hastanede düzenlenecek tıbbi toplantılarla bir süre sonra bu sıkıtının aşılabilmesi mümkündür.

Önol Hastanesi olarak; malpraktisten sorumlu hekimle ilişkiyi kesmek ve bu konuda tıbbi camiada en iyi tanınan kişiyi hastane kadrosuna almaya çalışmak, bunu her iki hastanede gerçekleştirilecek tıbbi toplantılarla hem medyada, hem de tıbbi camiada duyurmak akıllıca olabilir. Daha sonra sadece malpraktis yaşanan konuda değil, diğer tıbbi konuları da içeren tıbbi toplantılara uzunca bir süre devam etmek yararlı olacaktır. Bu toplantılar ve yapılan tıbbi yatırımın buşekilde duyurulmasi aslında bu hastanede iyişeyler yapılıyor düşüncesinin belirmeye başlamasına yarayacaktır.

Önol Hastanesi’nin eğitimin gecikmesi nedeniyle bu olaydan Cihan Hastanesi’ni sorumlu tutması tutarlı değildir. Çünkü, eğitimin takibi ve denetimi Önol Hastanesi’nin de sorumluluğundadır ve eğitimi tamamlanmamış aletleri kullanıma açmak ise tamamen Önol Hastanesi’nin sorumluğundadır. Bu nedenle, bu konuda bir yaptırım uygulanması söz konusu olamaz. İşbirliğinin bozulması halinde zaten her iki hastanenin de yoğun halkla ilişkiler çalışmalarına ve tıbbi toplantılar düzenleyerek tanıtıma ihtiyacı vardır. Bunları birlikte düzenlemeleri daha yararlı olacaktır. İşbirliği bozulsa da, bozulmasa da Önol Hastanesi’nin kadro çalışması yapması gerekecektir.

Fırtınaların önemi yok, yeter ki pusulanız olsun

Medical Park Hospital Hastanesi Başhekimi Dr. Tansel Turan vaka tartışması hakkında düşüncelerinişöyle dile getiriyor:

Geçtiğimiz günlerde günlük gazetelerden birinde okuduğum bir başlık beni oldukça etkiledi. Ekonominin geleceğiyle ilgili yorum yapan bir yazar “Fırtınaların önemi yok, yeter ki pusulanız olsun” diyordu. Gerçekten çok hoş bir söz; olumlu da algılanabilir, olumsuz da… Pusulan yoksa yanarsın….

Anladığım kadarıyla Özel Önol ve Cihan Hastanelerini, bırakın pusulayı, filika, can yeleği, hatta yanlarına yedek su bile almadan yola çıkmışlar…Belki başta herşey çok hoş gitmiş, o dönemde de önlem almak akıllarına gelmemiş… Ama işler ters gitmeye başlayınca….

Aslında bu öykü pek de yabancı olduğumuz bir öykü değil, bildik, kanıksanmış bir öykü…

Dilerseniz üç ayrı senaryo ile inceleyebiliriz vakamızı ;

a) Gerçekten böyle bir olgu olsa ve olgu güzel yurdumda olsa “ne olur”?
b) Aslında baştan itibaren nasıl bir birliktelik olmalıydı ve böyle bir olguda ne yapmalıydılar?
c) Bu olguya tam yetki ile müdahale gücümüz olsaydı “şimdi ne yapardık”?

Önce birinci senaryoyu inceleyelim; hiç bir temel olmadan, hiçbir hedef belirlemeden hatta belki de belli bir amaç da olmadan sadece karlı iş yapmak amacıyla bir birliktelik oluşturulmuş. Bir takım manipulasyonlarla kar da edilmiş ancak çıkan ilk olumsuz rüzgarla (kimin ne kadar suçlu olduğunun bilinmediği) takke düşmüş kel görünmüş…

Bundan sonra ne olacak? Önce ardı ardına toplantılar yapılacak, herkes birbirini suçlayacak. Toplantılarda başta ciddi ve yaslı bir hava esecek, konu satır satır incelenecek ancak hiç kimse biz “baştan ne hata yaptık” sorusunu sormayacak derken toplantılar alevlenecek, suçlu aranacak. Olgunun bütününe değil kişiye odaklanılacak.

Öncelikle doktor suçlanarak “ne hali varsa görsün” olacak. Doktor işten uzaklaştırılarak, mahkemelerle, tazminatla başbaşa kalacak. Bu arada basından olayı duyan TTB ve Sağlık Müdürlüğü de konu ile ilgili soruşturma başlatacak. Cihan Hastanesi ilk günlerde konuya ve ortaklıklarına sahip çıkarken, ekonomik problemler, tazminat, hasta sayısında düşüş başladığında olaydan sıyrılmanın yollarını arayacak ve muhtemelen de basit bir bahane bularak ortaklığı sona erdirecek. Yani ortaklık başladığı gibi nedensiz bitecek. Sonra … Sonrası yok öylesine bir öykü işte… Başı da yok sonu da… Kahramanlar değişse de sıkça duyduğumuz bir öykü… Muhtemelen daha da çok duyacağımız bir öykü…

Peki ne olmalıydı. Aslında ikinci senaryonun konusu. Yani herşey yeni başlıyor olsaydı neler yapmak gerekirdi ?

Özel Cihan ve Önol Hastaneleri; birlikteliklerine başlamadan önce, neden birlikte olmak istediklerine karar vermelidirler. Öyle ya bu bir aşk öyküsü değil ki ilk görüşte vurulduk, desinler. Bu stratejik ve ekonomik bir işbirliği. Ticari bir birliktelik. Önce amaç belirlenmeli. Daha sonra ortak vizyon. Sonra da hedefler tek tek ve tüm açıklığıyla ortaya konulup hedeflere ulaşma yolları belirlenmeli. Bu yolda aşılması gereken engeller, destekler tek tek analiz edilmeli (SWAT Analizi) Yani NERDEYİZ ve NEREDE OLACAĞIZ sorularının yanıtları tam ve kesin verilmeli. Bunun aşamaları satır satır takvimlendirilmeli ve bütçelendirilmeli. Yönetim biçimi, karar mekanizmaları, kişiler net olarak belirlenmeli. Hangi konularda, hangi prosedürlerle iş birliği olacak, gelir paylaşımşekli ne olacak, insan kaynakları yönetimi nasıl olacak, eğitim programı, reklam ve iletişim esasları vb.akla gelen detay tüm soruların yanıtı verilmeli. Olabilecek tüm riskleri minimalize etmek için bina sigortası, elektronik eşya sigortası, hekim
sorumluluk sigortası gibi tüm önlemler alınmalı. İşbirliğinin süresi belirlenmeli ve en önemlisi tüm bunlar MUTLAKA YAZILI HALE GETİRİLMELİ ve karşılıklı İMZA ALTINA ALINMALI. İşbirliği ancak ve ancak tüm bunlardan sonra başlamalı. İşbirliği başladıktan sonra sıkça prosedürler ve işleyiş gözden geçirilerek, program revize edilmeli.

Aslında bu dergiyi alıp, yazıyı buraya kadar okuma sabrını gösteren herkesin çok iyi bildiği ve uygulamak için çaba gösterdiği esaslar daha da genişletilebilir, detaylandırılabilir. Belki de zor olan bunları detaylandırmak değil uygulamak esasında ….!

Gelelim son senaryomuza, yani bu aşamadan sonra Önol ve Cihan Hastaneleri ne yapmalı? Biz ne dersek diyelim bu işbirliği bitecek gibi görünüyor. Belki de bu kadar temelsiz başlayan ilişkinin bitirilmesi ve her iki tarafın da kendileri tekrar gözden geçirmesi en doğrusu. Önol tıbbı hatasına sahip çıkmalı ve açık yüreklilikle açıklamalı. İnsanla, sağlıkla uğraşılan bir yerde başarılı müdahalelerin olduğu gibi başarısız olunan müdahalelerin de olabileceğini anlatılmalı münasip dille. İyi bir halkla ilişkiler çalışması ile başarılı çalışmalarını gündeme getirerek sadece hataları ile değil başarıları ile de gündemde yer almalı. Tüm hastane organizasyonunu baştan planlayıp tavizsiz yürütmeli. Tabii ki, tüm bunları Cihan Hastanesi de yapmalı.

Zira olgumuzda her ne kadar kötü çocuk Önol görünse de Cihan da en az onun kadar hatalı bu birliktelikte. Tüm bu süreçlerden sonra eğer hala işbirliği yapmak istiyorlarsa ikinci senaryodaki planlamaya uyarak bir işbirliğine gitmeliler. Hoş kendi organizasyonlarını tekrar gözden geçirip, ellerindeki kaynaklarını doğru kullanırlarsa buna da gerek kalmayacaktır.

İşbirliğine devam edilmeli

Çamlıca Hayat Hastanesi Başhekimi Dr. Namık Kemal Tartanoğlu’nun örnek vaka ile ilgili yorumu iseşöyle:

Sözü geçen hastaneler arasındaki işbirliği düşüncesi özünde doğru bir düşünce ve uygulamadır. Ama anlaşıldığı kadarı ile, yapılan işbirliği sadece sözlü bir anlaşma ve iyi niyet temelinde başlatılmış ve sürdürülmüştür. Hasta doluluğu, laboratuvar işleyişi, ameliyatların paylaşılması, cihaz alımı veya yenilenmesi ve eğitim gibi bir hastanede olması gereken normal işleyiş mekanizmaları üzerinde bir anlaşma yapılmış, sözlü ama işletmelerdeki herhangi bir kriz ortamında nasıl bir yol izleneceği ya da “kriz yönetiminde işbirliği” konusu düşünülmemiş veya askıda bırakılmıştır.

Yaşanılan krizde, Cihan Hastanesi, eğitimi geciktirmesinden dolayı önemli bir sorumluluğa sahipse de, kenara çekilip olaya seyirci kalması ve hatta bu olaydan kendi çıkarı için yararlanması mümkün görünmektedir.

Cihan Hastanesi için işbirliğini bozmak kısa vadede yararlı olabilir. Ülkemizde gelecekle ilgili planlar yapmanın zorluğunu göz önüne alarak, Cihan Hastanesi, kısa vade yararlara yönelebilir. Önol Hastanesine güvensizlik nedeni ile gitmeyen hastaları Cihan’a çekmek ve yine hasta azlığı dolayısı ile Önol’dan ayrılacak doktorları ve diğer kalifiye elemanları Cihan’a almak, kendi poliklinik, ameliyathane ve yatak kapasitesini arttırarak büyümek, günümüz piyasalarında işletmeler arasında normal kabul edilen davranışşekillerindendir.

Ama uzun vadede, işbirliğine devam etmek ve yaşanılan krizi atlatmak için birlikte düşünmek ve çabalamak çok daha doğru bir karar olacaktır. Sonuçta yaşanan olay her hastanenin başına gelebilecek bir olaydır. Bu tür krizlerle uğraşmakta önemli bir deneyimdir. Ortak çaba harcanması, bu deneyimi de paylaşmayı getirecektir ki, her iki hastane içinde bu, en büyük kazanım olacaktır. Ayrıca aynı bölgede, birbirine çok yakın hastaneler eğer yapısal özellikleri de uygunsa, işletim ve hizmet politikalarını ortak hale getirdiklerinde, zaman içerisinde bölgenin bir sağlık merkezi haline gelmesi mümkündür.

Önol Hastanesi, prestijini doğru uygulamalarla zaman içerisinde mutlaka kazanacaktır. İyi hekimlik ilkelerine ve tıbbi etiğe daha çok önem vererek ve akıllıca uygulanacak halkla ilişkiler faaliyetleri ile bu zaman süreci daha da kısaltılabilir. Bu tür krizlerde özellikle hastanenin mevcut hasta potansiyelinin korunması daha ön planda düşünülmeli ve portföydeki hastalarla dürüst ve olabildiğince açık bir iletişim kurulmalıdır. Sonuçta yaşanan olay, kötü niyet veya işletmenin aşırı kar dürtüsünden kaynaklanmış bir olay değildir ve bu durum açıkca ortaya konabilir. Hatayı üstlenmek, bir erdem olduğu kadar krizden kısa zamanda çıkmanın da bir yöntemi olabilir.

İki hastane arasında yazılı bir sözleşmeden bahsedilmediği için, olaydaki Cihan Hastanesi ile ilgili hatalara yönelik bir yaptırımdan bahsetmek mümkün değildir. Cihan Hastanesinin işbirliğine devam etmesi ve dolayısı ile kriz yönetimini üstlenmesi bence yeterli ve akılcı bir yaptırımdır.

İşbirliğine devam edilmesi halinde yapılacak ilk iş, işbirliği yapılacak her türlü konunun ve bu konularla ilgili gerek olumlu ve gerekse olumsuz her türlü olasılıktaki davranış kurallarının yazılı olarak belirlenmesi ve karşılıklı mutabakatla resmileştirilmesi olmalıdır. Ayrıca, bu olayda ön plana çıkan, insan kaynakları ve bunların her türlü eğitimi konusunu çok daha titizlikle ve ortak zeminde uygulamak stratejik yönden önemli bir karar olacaktır. Diğer yandan; hastane işletmeciliğinde karşılaşılabilecek olası kriz konularının önceden saptanması ve önlemlerin alınması da geleceğe yönelik önemli bir karardır.

Yasal prosedür açık ve belirgin olmalı

Dünya Hastanesi Genel Müdürü Dr. Abidin Özçelik’in vaka üzerine düşüncelerişu yönde:

Konu çok çarpıcı ve güncel. Bundan birkaç ay öncesi İstanbul’daki 10 civarında hastane kalitelerini arttırmak, gelir gider düzeyini daha uygun bir zemine çekmek v.b nedenler ile böyle bir proje denediler. Sonuçlarını takip etme fırsatım olmadı ama bildiğim kadarı ile gerçek başarı yakalanamadığı için proje sona erdi.

Şunu hemen belirtmeliyim ki bu tür birlikteliklerde yasal prosedürün çok açık ve belirgin olması yetki ve sorumlulukların iyi belirlenmesi gerekmektedir. Kriterler yerine getirilirse Cihan ve Önol Hastanelerinin birlikte davranmaları ilk günlerde olduğu gibi özellikle satın alma konusunda ciddi yararlar sağlayacaktır. Ancak vakanın başlangıcında tartışılan poliklinik, laboratuvar ve ameliyathane hizmetlerinde istenilen düzeyde başarı elde etmek hastanelerin konumları (birbirine yakınlık ve uzaklık) ile yakınen ilgili olacaktır. Birbirinden uzak olan iki hastanenin poliklinik hizmetlerini paylaşmaları mümkün olmayıp ancak hekim konsültasyonları konusunda yardımcı olabileceklerdir.

Bu işbirliğinde en önemli konular önem sırasına göre, eğitim, satın alma, biomedical ve diğer teknik hizmetler olacaktır. Yanlış anlaşılmaya neden olmamak için yeni alınan tıbbi cihazların kullanım eğitimlerinin satıcı ve yetkili firmalar tarafından verilmesi gerektiğini ve bu eğitimi almamış kişilerin tıbbi cihaz kullanmalarının doğru olmadığının altını çizmekte yarar görüyorum.

Kanımca diğer önemli konu Tahir İvrindi’nin ülkenin önde gelen yatırımcılarından birisi olmasının çok önemli olmadığı, ülkede yaşayan her yurttaş kadar veya herhangi bir yurttaş kadar önemli olduğudur. Ülkedeki sağlık güvencesinin tüm yurttaşlara aynı oranda önem verilmesinin ülkenin sosyal bir devlet olması gerektiğidir. Kısaca bu noktaları özetledikten sonra vakada sorulan yanıtların cevaplarışöyle olacaktır:

Bu işbirliği sağlam zeminlere oturtulmuş, hukuksal altyapısı iyi yapılmış ise işbirliği devam etmelidir. Olayın nedeni tam ortaya çıkarılıp, ilgililer hakkında gerekenleri yaparak yurttaşlara doğru bilgi verip, bu tür olayın bir kez daha yapılmaması için gerekli önlemleri alarak bölge halkından özür dileyip yoluma devam ederdim. Eğitimin gecikmesi Cihan Hastanesi’nde ya da Önol Hastanesi böyle bir işbirliği yapmasaydı kendi eğitimcilerinden de kaynaklanabilirdi. Önemli olan kimin yapmadığı değil, neden yapılmadığı ve neden eğitimsiz kişilerin o tıbbi cihazı kullandığıdır. İki hastanenin ön anlaşmalarında konuya bir açıklık getirilmiş ve bu tür gecikmelerde uygulanacak yaptırımlar net birşekilde açıklanmış ve bu gecikme de yazılı olarak kanıtlanmış ise tabi ki müeyyide uygulanmalıdır.