SAĞLIK EĞİTİMİSağlık Eğitimi

ÖZÜRLÜLERİN İSTİHDAMI

Employment of Disabled People

Increasing the participation of disabled people, who form 10% of world population, in the economic and social life has been a concern for all of the countries. In our country there is a number of regulations aiming the improvement of employment of disabled. Requirement of employing certain number of disabled workers for employers who employs more than a certain number of workers and putting an obligation of providing training on the Institute of Employment and Employee Exploration for the disabled are the main measures that had been taken. However as the problems are far from being solved, new measures must be taken on that problem. Governments have an important role on this context.

Dünya nüfusunun yaklaşık %10 unu oluşturan özürlülerin ekonomik ve sosyal yaşama katılmaları tüm ülkelerde üzerinde durulan bir husustur. Ülkemizde de çeşitli yasal düzenlemeler özürlülerin istihdamını sağlamaya yöneliktir. Belirli sayıda işçi çalıştıran işverenlere belirli oranlarda özürlü işçi istihdam etme zorunluluğu getirilmesi ve İş ve İşçi Bulma Kurumunun mesleki eğitim vermekle yükümlü tutulması alınan önlemlerden başlıcalarıdır. Ancak bu konuda çeşitli sorunlar yaşanmakta, ilave önlemlere gerek duyulmaktadır. Bu açıdan devlete önemli görevler düşmektedir.

Anahtar Kelimeler

Özürlüler, özürlülerin istihdamı, özürlülerin mesleki eğitimi, özürlülerin rehabilitasyonu.

Dünya nüfusunun %10 unun özürlü olduğu göz önüne alındığında bu insanların ekonomik ve sosyal hayata uyumu önemli bir sosyal politika konusu olarak gündemdedir. Gerçekten özürlüleri bir insan hakkı olan çalışma hakkından yoksun tutmak önce insancıl açıdan sonra da sosyal hukuk düzeni bakımından kabul edilmez bir durumdur. İş sahibi olmak, başarı göstermek ve bu sayede onurlu bir yaşam sürmek tüm insanların olduğu gibi özürlülerin de hakkıdır (Kutal, 1978, s:321). Bunu sağlamak ve amaca ulaşmaya katkıda bulunmak Devletin görevleri arasında yer almaktadır. Sosyal devlet özelliği taşıyan devletler özürlüleri görmezlikten gelemez. Nitekim sosyal devlet anlayışı gereği tüm dünyada eğitim ve istihdam politikalarında özürlü işgücüne özel bir yer ve statü tanınmaktadır. Özellikle ülkemiz gibi hızlı nüfus artışı ve işsizliğin hakim olduğu gelişmekte olan ülkelerde bu konu daha fazla önem taşımaktadır.

Özürlülerin ekonomik yaşama katılmaları “çalışma hakkı”nın bir uzantısı olarak İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesinde, Avrupa Sosyal Haklar Temel Yasasında ve Uluslararası Çalışma Örgütünün sözleşmelerinde düzenlenmiştir. Ayrıca UÇÖ’nin 88 sayılı sözleşmesinde “iş için başvuran özürlülerin ihtiyaçlarına tatminkar (memnuniyet verici) bir biçimde cevap vermek üzere önlemler alma görevi üye devletlere verilmiştir (Kutal, 1993, s:32). Türkiye’de de “çalışma hakkı” Anayasada yer almış, ayrıca 50.maddede “bedeni ve ruhi yetersizliği olanların çalışmaşartları bakımından özel olarak korunacağı” öngörülmüştür. Yine 61 maddede “Devletin sakatları koruyacağı ve topluma uyum sağlamalarını sağlayıcı önlemleri alacağı ve bu amaçla gerekli teşkilat ve tesisleri kuracağı” öngörülmüştür. Ayrıca 1475 sayılı yürürlükteki İş Kanunu özürlülerle ilgili düzenlemelere yer vermiştir. Özürlülerin çalıştırılması ile İş ve İşçi Bulma Kurumu tarafından mesleğe yöneltilmeleri ile ilgili düzenlemeler yapılması öngörülmüştür.

Ancak ülkemizde özürlülerin istihdamı açısından sadece yasal düzenlemelerden birşeyler beklendiği, özürlülerin istihdamından önce ve sonra yapılacak düzenlemeler konusu üzerine yeteri kadar eğilinmediği söylenebilecektir.

Yasal düzenlemeler bakımından kota yöntemi öngörülmüş, özürlülerin istihdam edilmeleri doğrultusunda yararlanılan tekniklerden sadece biri olan bu yöntemden yararlanılmıştır. Kota yöntemi, özel ve kamu kesimi ayırımı yapılmaksızın yasalarda belirlenen sayıda istihdam kapasitesi bulunan işverenlere, yine yasalarda saptanan oranlarda özürlü çalıştırma yükümlülüğünün getirilmesine ilişkin istihdam tekniğidir. Kota oranları, bir ülkenin endüstriyel yapısı ile özürlülerin istihdam edilebilirlik oranları göz önünde tutularak belirlenmektedir (Altan, 1998, s:26-27)

Ülkemizdeki özürlülerin istihdam edilebilmelerinde kota yönteminden yararlanılmaktadır. İlgili yasal düzenlemeler aşağıdaki tarihsel gelişmeyi izlemiştir.

İşverenlere özürlü çalıştırma yükümlülüğünün getirilmesi ilk kez, 1967 yılında yürürlüğe giren 854 sayılı Deniz İş Kanununun 13.maddesinde söz konusu olmuştur. Bu maddede “Bu konunun kapsamına giren işveren veya işveren vekilleri işyerlerinde iş kanununun ve bununla ilgili tüzüğün bu konuda koyduğu hükümler, ölçüler veşartlara göre sakat (ve eski hükümlü) çalıştırmak zorundadır” denilerek, özürlü çalıştırma yükümlülüğü ile ilgili ayrıntılı hukuki düzenlemeler 931 Sayılı İş Kanunu ile bu kanun hükümlerine göre çıkartılacak tüzüğe bırakılmıştır. Ancak 931 Sayılı İş Kanununun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi üzerine söz konusu tüzüğün hazırlanıp yürürlüğe konulması gecikmiştir. Ardından 1971 yılında kabul edilen 1475 Sayılı İş Kanununun 25 Maddesi’nde, özürlü çalıştırma yükümlülüğüne ilişkin hükümler hemen hemen aynen yar almıştır. Farklı olarak özürlülerin nitelikleri ile işe alma usul ve esaslarının hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmüştür. Bu doğrultuda hazırlanan yönetmelik “Sakat ve Eski Hükümlülerin Çalıştırılması Hakkında Yönetmelik” başlığı altında 1972 yılında yürürlüğe konulabilmiştir. Böylece Deniz İş Kanununun 13.Maddesi ve 1475 Sayılı İş Kanununun 25.Maddesinde yer alan özürlü çalıştırma yükümlülüğüne ilişkin hükümler, ancak bu tarihten sonra uygulanabilir hale gelmiştir. Fakat 1974 tarihinde bu yönetmelik, 1983 yılında da 1475 Sayılı İş yasasının 25.Maddesinde bazı önemli değişikliklerin yapılması gereksinimi duyulmuştur.

Bu yeni düzenlemelerle, özürlüler ile eski hükümlülere ilişkin hükümler birbirinden ayrılmıştır. Böylece 1987 yılında halen uygulanmakta olan “Sakatların İstihdamı Hakkındaki Tüzük” hazırlanarak yürürlüğe konmuştur. Bu tüzüğe göre “bedensel bir özürü %40’ın üstünde ve %70’in üzerinde olup bir işte verimli olarak çalışması sağlık kurulu raporuyla belgelenenler ve zihinsel ve ruhsal hastalıkların çalışmalarına engel olmadığı sağlık kurulu raporuyla belirlenmiş olanlar” bu tüzük anlamında özürlü sayılacaklardır. Daha sonra bu tüzük hükümlerinde 1989 yılında bazı değişikliklere gidilmiştir. Son olarak 30.05.1997 günü 572 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile, 1475 Sayılı İş Kanunu’nun 25.maddesi hükümlerinde öngörülen kota oranları 01.01.2001 gününden geçerli olmak üzere yükseltilmiş ve sakat sözcüğü özürlü sözcüğü ile değiştirilmiştir. Bu KHK’ya göre 1475 sayılı yasadaki %2 oranı %3 olarak değiştirilmiştir. Söz konusu maddenin ikinci bendi “Çalıştırılacak özürlü sayısının tesbitinde, bu kanuna tabi işyerlerinde çalışan işçilerin sayısı esas alınır. %3’ün hesaplanmasında yarıma kadar olan kesirler dikkate alınmaz. Yarım ve daha fazla kesirler tama çıkartılır” denilerek yeniden düzenlenmiştir. Bu Kanun Hükmündeki Kararnamedeki hukuki düzenlemesi 01.01.2100 tarihinde geçerli olmak üzere yürürlüğe gireceği hükme bağlanmıştır.

Bugün geçerli olan düzenleme ile İş Kanununun 250 Maddesi 50 veya daha çok işçi çalıştıran işvereni, %2 oranında özürlü kimseyi meslek, beden ve ruhi durumlarına uygun bir işte çalıştırmakla yükümlü tutmaktadır. Bu düzenlemenin amacı, toplumda özürlüleri işe alma yoluyla, bunları sosyal devlet ilkesinin gereği olarak insan onuruna yaraşır yaşam olanaklarının yaratılmasıdır. Üstelik tüm ülke işgücünden yararlanma düşüncesi özürlülerin işe alınmasını zorunlu kılmaktadır (Centel, 1992, s:102-104).

Ancak özürlülerin yasal düzenlemeler ışığında çalıştırılması bakımından somut bir başarı sağlandığını söylemek güçtür (Altan, 1998, s:28-29). Bu alandaki sayısal veriler, bu konuda yapılmış olan çalışmalar kota uygulamasında başarılı olunamadığını göstermektedir. Diğer taraftan özürlü istihdam edilmesinde özel kesime göre kamu kesiminin daha duyarlı olduğu, bu karşılık özel kesim işverenlerinin yasal düzenlemelere çoğu kez uymadıkları gözlenmiştir. Özürlülerin istihdam edilmelerine ilişkin yasal düzenlemelere aykırı hareket eden işverenler, 1475 Sayılı İş Kanununu 3493 Sayılı Kanunla değişik 98.Maddesinin c bendine göre, çalıştırmakla yükümlü olmalarına karşın çalıştırmadıkları her bir özürlü için her ay 500.000.-TL para cezası ödemek zorundadır. Bu yaptırım hiç kuşkusuz çok yetersizdir ve geciktirilmeksizin yükseltilmelidir. Öte yandan parasal yaptırımlarla oluşacak fonlar özürlülerin korunmasına yönelik politikaların finansmanı yönünden ayrı bir önem taşımaktadır.

Ancak zorlayıcı hükümler ve cezai yaptırımlarla özürlü istihdamının arttırılması her zaman sağlanamaz. Çünkü tıbbi ve mesleki yönden rehabilite edilmeyen özürlüler için yasal yaptırımlar yeterli bulunmamaktadır (İşveren, 1998, s:26). Yasal yaptırımlar yanandı özürlü istihdam eden İşyerlerine başta vergi ve sosyal güvenlik konularında teşvikler getirilmelidir. Devletin özürlüleri önce tıbbi, sonra mesleki rehabilitasyona tabi tutması ve bu aşamalardan sonra korumalı işyerinde istihdam edilmeleri sağlanmalıdır (İşveren, 1998, s:26).

Gerçekten özürlü istihdamının arttırılmasında iş vemeslek kazandırıcı eğitim büyük önem taşımaktadır (Sayın, 1996, s:377). Bu açıdan İş ve İşçi Bulma Kurumunun yeterli hizmeti sağladığı söylenemez. Bu açıdan kurumun kaynak, personel ve altyapı açısından yeniden yapılanması sağlanmalıdır.

Çeşitli sosyal politikalarla, özürlülerin çalışma yaşamında yer alabilmeleri için bazı tekniklerden yararlanılmaktadır. Gelişmiş ülkelerde genellikle özürlüler istihdam edilmeden önce, yeterli ve gereğince korunmaktadır. “İşe girebilme önceliği”, “evde çalıştırma”, “korumalı istihdam”, “ülke genelinde seçilecek tüm yada bazı işlerin yalnızca özürlülerin istihdamı için ayrılması” özürlülerin istihdam edilmesinde yararlanılan tekniklerden sadece bazılarıdır. Onlara kira yardımında bulunmak,düşük faizli krediler vermek, vergi bağışıklıkları tanımak gibi önlemlerle de özürlülerin daha farklı bir alanda bağımsız iş kurup, çalışabilmelerine yardımcı bulunmaktadır (Altan, 1998, s:30-31).

Ülkemizde olduğu gibi yalnızca %2, %3 gibi zorunlu istihdam tekniğinden yararlanılarak özürlülerin istihdam sorununun çözüleceği düşünülemez. Yukarıda değinilen tüm hususlardan yararlanılması, hem özürlülerin istihdam edilebilmelerine ve hem de zorunlu istihdam sisteminin daha yararlı biçimde uygulanmasına yardımcı olacaktır. Ayrıca özürlülerin eğitimi ve mesleki eğitimi büyük önem taşımaktadır. Sakatları korumak için tartışmasız devletin görevidir. Yalnızca işverenlerden bu sorunun çözümünü bunu beklemek adaletli değildir. Devletin daha aktif olarak bu soruna eğilmesi kaçınılmazdır.

YARARLANILAN KAYNAKLAR
1- 1- Ali Kemal Sayın: “Yasal Açıdan Sakat İşçi Kavramı Ve Bu İşçilerin Mesleki Rehabilitasyonu”, Sebahattin Zaim’e Armağan, İktisat Fakültesi Mecmuası, s:373-380.
2- 2- Gülten KUTAL: “Özürlülerin Ekonomik Yaşama Katılması Sorunu”, BASİSEN Dergisi, Mart, 1993, s:32-33.
3- 3- İŞVEREN, “Özürlülerin İstihdamı”, İşveren Dergisi, c:XXXVI, S:8, Mayıs, 1998, s:26-27.
4- 4- Metin KUTAL: “Engelli ve Eski Hükümlülerin Sosyal Hukuk Alanında Korunmaları”, İktisat ve Maliye, C:XXV, S:7, Ekim 1978, s:321-326.
5- 5- Tankut CENTEL: İş Hukuku, c:1, Bireysel İş Hukuku, Kazancı Yayını, İstanbul, 1992, s:102-104.
6- 6- Ömer Zühtü Altan: “Kota Tekniği ve Kota Oranlarının Yükseltilmesinde Ülkemizde Daha Çok Sakatın İstihdam Edilebilmesine Yardımcı Olabilir mi: Mercek Dergisi, MESS, Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası, Nisan 1998, s:25-33.

Doç.Dr. Ayşe ÜNAL
Uludağ Üniversitesi
Karacabey MeslekYüksekokulu
Öğretim Üyesi
Uludağ Üni. İİBF Dergisi
CİLT: 17 SAYI: 3 GÜZ DÖNEMİ EKİM 1999