Genel SağlıkHABERLER

İNSÜLİN DİRENCİ; NORMAL KİLOLULAR DA TEHLİKEDE!

Vücudumuzun temel yakıtı olan şeker (glukoz) kullanılabilmesi için çoğunlukla “insülin” denilen hormona ihtiyaç duyar. Bunun istisna olduğu durum beyin dokusudur. Beyin insüline ihtiyaç duymadan glukozu kullanır. İnsüline direnç ise vicudun insülin hormonunun şekeri düşürmesine verdiği yetersiz yanıttan dolayı olmaktadır. Bu durum sıklıkla fazla kilolu olmak ile ilintilidir. Yağ dokusu arttığında, özellikle karın içinde bu artış olduğunda, vücut bu yağlara karşı bir tepki gösterir. Bu tepkinin nedeni yağların olması gereken yerde yani kalça ve basenler gibi cilt altında değil de karın içerisinde olmasındandır. Tepki bir mikrobun vücuda girmesi veya bir kesik olduğunda verilen gibidir. Fakat bu tepki uzun süreli ve düşük düzeyde olmaktadır.

Direnç gelişiminde sorumlu doku kim?

İnsülin direnci gelişiminde 3 ana sistem rol oynamaktadır. Enerjinin harcandığı “soba” diye benzetebileceğimiz kaslar, vücudun kimya laboratuvarı olan karaciğer ve “depo” olarak kullanılan yağ dokusu. Her ne kadar yapılan araştırmalar bu 3 sistemdeki anormallikleri açıklamaya çalışsa da, sorun kilo fazlalığı, şişmanlıkla sıkı bir birliktelik gösterdiğinden iştah ve doyma merkezlerinin olduğu beyindeki anormalliği çözmeden ” insulin direnci” gelişimini anlamak biraz guç olacaktır.

Genetik yük mu yaşam tarzı mı?

İnsulin direncinin şeker hastalığı, hipertansiyon, kan yağlarının bozulması birlikteliğini ilk olarak tanımlayan Dr.Reaven, normal kilosu olan sağlıklı bireylerde insülin duyarlılığını ölçtü. Bu kişilerin 4’te birinde insülin direncinin olduğunu ve takipler sırasında şeker hastalığı, kalp hastalığı, kanser gelişiminin daha sık olduğunu gözlemledi. Genetik mirasın nsülin direncinin yarısından sorumlu olduğu bilinmekte. Diğer yarısı da “yaşam tarzı” denilen diyet ve egzersizdir. Bir kişinin annne ve babasında insülin direnci olması onun insülin direnci ve sonuçta şeker hastalığı gelişme riski %80 düzeyindedir. Bu riski azaltmanın yolu ise normal kiloda kalmaya çalışmak ve düzenli egzersiz ile mümkündür. Yeni yaptığımız bir çalışmada, insülin direncine sebep olan bir gendeki anormalliğin tüm diyabet hastalarının %10’unda saptandı.

Kontrol grubu olarak kullanılan senyör olimpiyatçılarda (55 üzeri aktif olarak spor yapan ve olimpiyatlara katılan) bu genetik anormalliğin benzer düzeylerde olduğu fakat düzenli ve aktif spor yapmaları nedeniyle şeker hastalığı geliştirmedikleri gözlemlendi.

Lipoatrofi ve lipodistrofi

Yağ dokusu sanılanın aksine sadece bir depo olarak vücutta işlev görmemektedir. Salgıladığı hormonlar ile enerji metabolizmasında önemli rol oynamaktadır. AIDS hastalığının tanısı ile birlikte tedavide kullanılan ilaçlar ciddi düzeyde insülin direncine yol açmış ve bu hastalarda yağ dokusunun kaybı veya bozukluğu gözlemlenmiştir. Yağ dokusu kaybı tüm vücutta olabileceği gibi bölgesel de olabilmektedir. Ciddi düzeyde insülin direnci ve şeker hastalığı saptanan normal kilolu hastalarda lipoatrofi ve lipodistrofi tanıları akılda tutulmalıdır.

Amerikan Hastanesi
Endokrinoloji, Diyabet ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü
Dr. Sinan Tanyolaç