Genel SağlıkHABERLER

AFT:

İstanbul Üniversitesi, Dişhekimliği Fakültesi, Ağız, Diş, Çene Cerrahisi Anabilim Dalı

Aft, hakkında birçok klinik ve laboratuvar deneylerin yapıldığı, ağzın tekrarlayan, ağrılı ülserleri ile karakterize yaralarıdır. Aft en yaygın ağız yaralarından biridir. Toplumda görülme sıklığı %10-20 arasındadır ve kadınlarda erkeklerden daha fazla görülmektedir. İnsanların %25’inde tüm yaşantıları boyunca iki veya daha fazla kere aft meydana gelebilir. Öğrenciler gibi seçilmiş gruplarda oran %50’den fazladır. Aftın teşhisi hastanın öyküsü ve klinik bulgularla konmaktadır. Bununla beraber özellikle yetişkin hastalarda aniden aft görülmeye başlarsa, daima muhtemel sistemik sebep akla getirilmelidir. Aftın teşhisinde özel laboratuar testleri yoktur. Biyopsi nadiren özellikle ağız kanseri gibi, bazı yaraların ayırıcı tanısı için alınabilir. Yaralar ağızda sınırlı olabildikleri gibi birçok organ veya sistemi de etkileyebilirler. Bu yüzden aftlar birçok hastalığın da habercisi olabilirler. Örneğin Behçet hastalığının, kansızlığın, vitamin eksikliklerinin, mide barsak hastalıkları, alerji, stres, beslenme bozuklukları nedeniyle kişilerin ağzında aft çıkıyor olabilir. Bu yüzden mutlaka hastaların hekime gidip aftın neden çıktığının bulunması ve o hastalığın tedavi edilmesi gerekir. Zaten bu hastalık tedavi edilirse aftlarda iyileşecektir. Bazen aftlar ağız kanseriyle de karışabilir. Birçok ağız kanseri aftlara benzerlik gösterebilir. Uzun süreli ve yer değiştirmeyen yaralarda ağız kanserinden şüphe edilmesi gerekir. Aft görünümlü yaralar ağız kanserinden iyi ayırt edilmediği takdirde tedavi için çok geç kalınmış olabilir. Bu yüzden bu tip yaraları mutlaka hekime göstermek gerekir. Yoksa ağız kanseri için geç kalınmış olabilir. Aftlar grimsi-sarı ve hafif kabarık kenarlı ve yuvarlak ülserler şeklindedir. Ağızda kalma süresi, birkaç günle iki hafta arasında değişir, fakat en sık rastlanan süre 10 gündür. Daha sonra iz bırakmadan iyileşirler. Aftlar ağrılıdır, özellikle dilde çıkarsa, konuşma ve yutkunma zorluğu yaratır. Aftların neden kaynaklandığı tam olarak açıklığa kavuşmadığı için kesin bir tedavisi de yoktur. Bu yüzden tedavide esas amaç; semptomları, tekrarları ve yaraların ağızda kalma süresini azaltmaya yöneliktir. Birçok araştırıcı aftlarda kaygı ve stresin rol oynayabileceğini göstermişlerdir. Bilindiği gibi, aft oldukça ağrılı, tekrarlarla seyreden ve sadece semptomatik tedavisi olan bir hastalıktır. Bizim kliniğimizde de aftların sebebi ve tedavisi ile birçok çalışma yapılmış, hala da devam eden çalışmalarımız vardır. Genellikle biz hastalardan önce tam kan sayımı, folat, demir ve türevlerinin ve B12 vitamininin serum seviyelerini istiyoruz. Çok detaylı bir muayene yapıyoruz ve gerekirse biyopsi alıyoruz. Doğru kullanıldığında, yani yaralar daha yeni çıkmaya başladığında kullanılırsa, hala en etkili ilaçlar topikal kortikosteroidlerdir. Ancak son zamanlarda, beta-glukan, aloa vera, hyaluronik asit, sülfirik asit gibi çeşitli maddeler içeren nanoteknoloji ile üretilmiş çeşitli ağız pomadları piyasaya sürülmüştür. Bunların birçoğunun tekrarları önlemese bile ağrıları giderdiğini gözlemekteyiz. Sonuç olarak aftları çıkan hastalar mutlaka hekim kontrolüne gidip bu yaraların herhangi bir başka hastalığın habercisi mi yoksa bir ağız kanseri mi olup olmadığının muayenesi yapılması ve tedavisi için de uygun bir ilacın tavsiye edilmesi sağlanmalıdır.

Doç.Dr.Meltem KORAY
Prof.Dr.Hakkı TANYERİ