Genel SağlıkHABERLER

GUATR’IN ZEHİRLİSİ YOKTUR

Bir tiroit hastalığı olan guatr, Türkiye’de oldukça yaygın bir şekilde görülüyor. VKV Amerikan Hastanesi’nden Endokrinoloji Uzmanı Dr. Tahir Haytoğlu, 1994 yılında getirilen tuzlara iyot koyma zorunluluğunun ardından önümüzdeki nesillerde guatrın azalacağını belirtiyor.

Guatr, aslında kelime anlamı olarak ‘Büyük tiroit’ anlamına geliyor. VKV Amerikan Hastanesi Endokrinoloji Uzmanı Dr. Tahir Haytoğlu, guatrın kadınlarda erkeklere göre daha sık görüldüğünü hatta 40-50 yaş arası kadınlarda erkeklere oranla üç kat daha fazla olduğuna dikkat çekiyor. Bunun nedeninin kadınlardaki üreme çağındaki hormonlarının tiroitler üzerindeki etkisi olduğunu belirten Haytoğlu, multinodüler guatrda ise 60-65 yaşlara gelindiğinde kadın erkek farkının azaldığını söylüyor. Haytoğlu, ‘Tıbbi anlamda tiroiti büyüten her şeye biz guatr dediklerini belirtiyor.

Guatrın çeşitleri

“Tiroiti büyüten değişik değişik hastalıklar olabilir. Tamamı büyürse buna difüz guatr denir. Tiroitin içerisinde küçük nodüllerin oluşturduğu tiroit büyümesine de multi nodüler guatr denir. Ancak halk arasında guatr olarak tarif edilen hastalık multi nodüler guatrdır. Multinodüler guatr tiroit fazlalığı ile seyrediyorsa buna ‘toksik multinodüler guatr’, tiroit değerleri normal seyredene ise nontoksik multinodüler guatr denir. Toksik multinodüler guatr, halk arasında zehirli guatr olarak bilinen türdür. Orada zehirden kastedilen tiroit fazlalığı durumudur. insanlar korkuyla bahsederler oysa konu, sadece tiroit içerisinde çok sayıda nodüle bağlı tiroit bezi büyümesidir.”

“Guatr bazen belirti göstermeyebilir”

“Tiroit sorunları, çarpıntı, terleme, huzursuzluk, saç dökülmesi büyümesi bazı rahatsızlıklar yaratır. O yüzden de toksik multinodüler guatr kişide bazı şeylerin ters gittiğinin belirtisini verir. Nontoksik multinodüler guatr daha sessiz seyreder, belirti vermeyebilir.”

Guatrın iyot eksikliği olan bölgelerde daha fazla görüldüğünü belirten Haytoğlu, ‘Ülkemizde 1994’te kadar tuzların iyotlanması zorunlu değildi. 1994’ten sonra bütün tuzlar artık iyotlu. O nedenle özellikle toprağında iyotun az olduğu iç Anadolu Bölgesi, Karadeniz’in doğusu, Doğu Anadolu’nun bazı bölgeleri iyot eksikliği olan bölgelerdir. Bu bölgelerde sıklıkla büyük tiroitleri olan insanlarla karşılaşılır. Önümüzdeki nesillerde iyotların tuza eklenmesi ile beraber bu oran azalacak’ diyor.

En kesin tedavi ameliyat

Haytoğlu, guatr hastalarının tedavisinde öncelikle problemin nasıl tespit edildiğine baktıklarını söylüyor: ‘Hastanın bir şikayeti mi var, yoksa başka bir sebepten dolayı hasta genel muayeneden geçerken saptanan bir durum mu öncelikle bunu ayırt etmek lazım. Eğer hiçbir şikayeti yokken tesadüfen bulunmuşsa hiçbir şey yapmayıp tiroit içerisindeki nodülleri takip ederek büyüyüp büyümediğini değerlendiriyoruz. Ama hastanın şikayeti varsa bu şikayetinin sebebinin tiroitten kaynaklanıp kaynaklanmadığını ayırt etmeye çalışırız. Çünkü önce kişinin şikayetini ortadan kaldırmak önemli. Genel olarak guatr ile gelen hastada ilk değerlendirme olarak tiroit fonksiyonlarına bakılması, kan tahlillerinin yapılması lazım. Ultrasonografi ile de nodüllerin yapısı hakkında daha detaylı bilgi toplamaya çalışırız. Gerek duyarsak tiroit sintigragfisi çekilmesine karar veririz. Tiroit fazlalığının hangi nodül ya da nodüllerden geldiğini ayırt etmeye çalışırız. Çünkü zaman zaman tiroit bezinde nodülmüş gibi yapılar oluşabilir. Bunların gerçekliğini ayırt etmek için kan tahlilleri yaparak tiroit antikorlarına bakarız. Tiroit fazlalığı ile seyreden bir durum varsa bunu kontrol altına almak gerekir. Nihai tedavi radyoaktif iyot tedavisi veya cerrahi tedavi olabilir. ilaç tedavisi geçici bir durumdur.’

VKV Amerikan Hastanesi’nde iyot odaları var

VKV Amerikan Hastanesi’nde radyoaktif tedavilerde kullanılan iki tane iyot odası bulunuyor. Dr. Tahir Haytoğlu, “Radyoaktif iyot tedavisinde doz önemli. Evde de alınabilir. Ama eğer hasta tiroit kanseri sonrası bir tedavi alıyorsa yüksek dozda iyot verilebilir. Onların özel iyot odalarında misafir edilmeleri gerekir. Ama nodüler durumlarda radyoaktif oranlar daha düşüktür. O durumda hastaya yeteri bilgi verilerek evine gönderilir” diyerek tedaviler arasında en kesin tedavinin cerrahi tedavi olduğunun altını çiziyor.

“Elbette her ameliyatta olduğu gibi bu ameliyatlarda da belli riskler var. Bu riskler iyi ellerde oldukça düşüktür. Yüzde 1-4 arasında değişen komplikasyonları vardır. Tiroit ameliyatlarında iki tane önemli risk vardır. Bir tanesi ses telleriyle ilgilidir. Ses tellerine giden sinirler tiroit bezi içerisinden geçer. Bu sinirler ameliyat esnasında hasar görebilir. Böyle bir durumda kişide kalıcı ses kısıklığı olabilir. Bir diğer komplikasyon da tiroitlerin yanında oturan paratiroit bezleri dediğimiz vücut kalsiyum dengesini sağlayan bezler de alınırsa vücutta kalsiyum dengesi bozulabilir. Ameliyatlardan sonra kişide karıncalanmalar, uyuşmalar görülebilir. Eğer kalıcı bir sorun ise bunun tedavisi çok zor. Ömür boyu kişinin kalsiyum alması gerekir. Bu nedenlerle ameliyata bu tür riskleri gerçekten göze almaya değer durumlarda karar veriyoruz.”

VKV Amerikan Hastanesi
Endokrinoloji Uzmanı
Dr. Tahir Haytoğlu