Genel SağlıkHABERLER

ENGELLİLİK BİR YAZGİ DEGİLDİR, ÖNLENEBİLİR.

1992 yilinda Birlesmis Milletlerin karari ile 3 Aralik “Uluslararasi Engelliler Günü” olarak kabul edilmis; bu karar, 1993 yili Mart ayinda Birlesmis Milletler Insan Haklari Komisyonunun 1993/29 sayili bildirisi ile 3 Aralik Gününün tüm dünyada engellilerin topluma kazandirilmasi ve haklarinin “tam ve diger insanlara esit ölçüde” saglanmasi amaci için çalisilmasi gereken bir gün olarak tüm dünyaya duyurulmustur. O zamandan beri 3 Aralik Uluslararasi Engelliler Günü olarak taninmaktadir.

Engellilik dogustan veya sonradan herhangi bir hastalik veya kaza sonucu bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yetilerini çesitli derecelerde kaybetmis, normal yasamin gereklerine uyamama olarak tanimlanmaktadir. Dünya Saglik Örgütü gelismis ülkelerde nüfusun %10’unu, gelismekte olan ülkelerde ise %12’sini engellilerin olusturdugunu kabul etmektedir. Buna göre dünyada yaklasik 500 Milyon engelli bulunmaktadir. Avrupada fiziksel ve zihinsel engelli sayisi 46 milyondur. Bu rakama hamilelik ve yaslilik nedeniyle fiziksel kisitlilik eklendiginde rakam 130 Milyonu bulmaktadir.

Ülkemizde Devlet Istatistikleri Enstitüsü tarafindan 2002 yilinda gerçeklestirilen Türkiye Engelliler Arastirmasi’nin verilerine göre ülkemizdeki engelli nüfusun toplam nüfusa orani % 12.29 (erkeklerde % 11.10, kadinlarda % 13.45) olarak saptanmistir. Engelli nüfusun %1.25’ini ortopedik engelliler, %0.38’ini dil ve konusma engelliler, %0.60’ini görme engelliler, %0.37’sini isitme engelliler, %0. 48’ini zihinsel engelliler olusturmaktadir. Kisinin çalisma kapasitesi ve fonksiyonlarinin engellenmesine neden olan, sürekli bakim ve tedavi gerektiren süregen hastaliklara bagli engellilik orani ise toplam nüfusun yüzde 9.7’sini olusturmaktadir. Süregen hastaliklar arasinda en çok yeti yitimine yol açanlar hastaliklarin basinda biri ruhsal hastaliklar gelmektedir.

Ülkemizde engellilere iliskin sayisal veriler yetersizdir. Bu nedenle ancak Dünya Saglik Örgütünün belirledigi %10’luk orana göre yaklasik 8.5 milyon engellinin oldugu kabul edilmektedir. Bir ailenin ortalama dört kisiden olustugunu öngörürsek engelliligin, ülkemizde yaklasik 30 milyon insani etkiledigini, bunun da ülke nüfusunun %40’ina denk düstügünü söyleyebiliriz. Ülkemizde zihinsel engelliligin yayginligini gösteren veriler yoktur. Yine Dünya Saglik örgütünün Yaklasik 1,5 Milyon kisinin de degisik düzeylerde zihinsel engelli oldugu öngörülmektedir.

Engellilik sadece bu sorunu yasayan kisiyi degil, ailesini ve yakin çevresini de ekonomik, sosyal ve psikolojik olarak etkileyen önemli bir sorundur. Çocuklarda süregen hastalik, zihinsel veya bedensel engelliligin olmasi aileler için oldukça örseleyici ve stres yaratan bir durumdur. Arastirmalar zihinsel veya bedensel engelli çocuga sahip anne-babalarin (özellikle annelerin) engelli çocuga sahip olmayan anne-babalara göre daha çok stres altinda olduklarini ve anksiyete düzeylerinin daha yüksek oldugunu göstermistir. Zihinsel veya bedensel Engelli çocuga sahip olan annelerde bedensel yakinmalar, depresyon ve anksiyete bozuklugu ve alkol bagimliligi gibi ruhsal bozukluklari daha sik görülmektedir.

Engelliligin nedenleri arastirildiginda, büyük çogunlugunun kaçinilabilir ve önlenebilir nedenler oldugu görülmektedir. Genetik etkenler, akraba evliligi, gebelik sirasinda yasanan sorunlar (hastaliklar, ilaç kullanimi, radyasyona maruz kalmak, alkol ve madde ve madde kullanimi, beslenme bozukluklari) gibi sorunlar tümü önlenebilir süreçlerdir. Dogum sonrasinda kazalar, insan eliyle bilerek yada kaza sonucu olusan psikososyal travmalar, dogal felaketler engellilige yol açmaktadir. Engelliligin bir yazgi olmadigi, gelistirilecek sosyal politikalar ve her alanda korucu-önleyici uygulamalari içeren düzenlemelerle önlenecegi açiktir.

Ülkemizde son yillarda okuma-yazma bilmeyen nüfusun azaltilmasi konusunda ve egitim düzeyinin yükseltilmesi konusunda oldukça önemli asamalar kat edilmistir. Ancak genel nüfusun göstergeleriyle engelli nüfusun göstergeleri arasinda çok büyük uçurumlar vardir. Genel nüfusta okuma yazma bilmeyenlerin orani yaklasik %12.9′ dir. Bu oran engellilerde yaklasik %36, süregen hastaligi olanlarda yaklasik %25’dir.

Son yillarda yapilan çalismalarda engelliligin yayginlasmasinda yoksullugun dogrudan etkisi oldugu gösterilmistir. Yoksulluk, engelliligin hem nedeni hem de sonucudur. Yapilan arastirmalar, dünyanin her yerinde engellilerin çok büyük çogunlugunun toplumun yoksul kesimlerinden geldigini, Ayrica engellilik issizligi de yol açarak bu bireylerin toplumsal yasamla bütünlesmesini ve kendine yeterligini saglamasini, ardindan üretken bir birey olarak yasamini sürdürmesini engellemektedir. Egitim sisteminin, engellileri dislayan bir anlayisi içermesi, engelli bireylerin esenlendirilmesi (rehabilitasyon) iliskin gereksinimlerin yeterince karsilanamamasi da engellilerin toplumla bütünlestirilmesinin önündeki en büyük engellerden birisidir. Özellikle çalisma yasaminda engellilere yönelik ayrimcilik yapilmaktadir. Engellilerin isgücüne katilmalari ile ilgili verilere bakildiginda yaklasik %80’inin isgücüne dahil olmadigi, yasamlarini sürdürmek için baskalarinin destegine muhtaç olduklari ancak % 19’unun çalisarak kendi geçimlerini saglayabilir durumda oldugu görülmektedir. Ortopedik, görme, isitme, dil ve konusma ile zihinsel engelli olanlarin yaklasik %52’sinin, süregen hastaligi olanlarin ise yaklasik % 36’sinin sosyal güvencesi bulunmamaktadir ve bu durum engellilerin yeterli tedavi ve rehabilitasyon almalarini engellemektedir.

Engelliler özellikle toplumun kendisine yönelik olumsuz tutumlardan dolayi kendine içe kapanma, ise yaramama, yetersizlik duygusu, güvensizlik, endise, korku, ümitsizlik gibi duygular yasayabilirler. Sonuç olarak etkinliklere katilmama, çekingenlik, yalniz kalma egilimi gösterebilir, daha çok bireysel etkinliklere yönelebilir ve uyum sorunlari yasayabilirler. Ayrica yasadiklari kayip duygusu, buna iliskin öfke ve çaresizlik ruhsal sorunlarin ortaya çikmasini kolaylastirma ve daha da pekistirme gücüne sahiptirler. Tüm bu sorunlar engellilere yönelik gelistirilen saglik ve sosyal politikalarda dikkat edilmesi gereken konulardir.

Ülkemizde engellilere yönelik yapilmis yasal düzenlemeler incelendiginde; engelliligin önlenmesi, engellilerin saglik, egitim, rehabilitasyon, istihdam, bakim ve sosyal güvenligine iliskin sorunlarinin çözümü ve engellilerin her bakimdan gelismelerini ve önlerindeki engelleri kaldirmayi saglayacak tedbirlerin alindigi görülmektedir. Ancak bunlar yetersizdir. Ayrica bu yasal düzenlemelerin yasama geçirilebilmesi için gerekli olan mali kaynak, mali kaynaklarin dagilimi, yasal düzenlemelerin sagladigi haklara ulasim ve bu alanda hizmet verenlerin sayi ve nitelik açisindan yeterliligi konusunda önemli sorunlar bulunmaktadir.

· Gerek kamu gerekse özel binalarin çogunda, giris, merdiven ve asansörlerin, toplu tasima araçlarinin, yol, üst geçit ve kaldirimlarin bedensel engellilerin yasamini kolaylastiracak düzenlemelerden yoksun oldugu,.

· Zihinsel engellileri için düzenlenen egitim kosullarinin okul, sinif, ögretmen sayi ve kalitesinin gereksinimi karsilamaktan uzak oldugu ,

· Süregen psikiyatrik hastaliklari olan kisilerin çalisma, bakim, barinma ve tedavi takibi gibi gereksinimlerinin yeterli karsilanmaktan uzak oldugu,

Bu nedenle engellilerin insani kosullarda ve ayrimciliga maruz kalmadiklari bir yasama ulasmalarini saglamak için gelistirilmis yasal düzenlemelerin ve yasal düzenlemelere uygun kurumsal yapilarin en kisa zamanda olusturulmasini, buna iliskin sosyal politikalarin gelistirilmesini, kamusal bir hizmet olarak yasama geçirilmesini, bu alana ayrilan bütçenin yeterli düzeye getirilmesini talep ediyoruz.

Dr. Seref Özer
Türkiye Psikiyatri Dernegi Genel Baskani
Türkiye Psikiyatri Dernegi Merkez Yönetim Kurulu adina