DEHA HASTALIKLARI 3: KATARAKT
Katarakt hastalığından mustarip olan çok önemli iki ressam var. Biri Van Gogh, diğeri de Monet… VKV Amerikan Hastanesi Göz Hastalıkları Kliniği Şefi Doç. Dr. Osman Oram, Katarakt’ın bu iki sanatçının eserleri üzerinde ne gibi etkileri olabileceği hakkında bilgi veriyor.
Katarakt hastalığı sizce Claude Monet’nin sanatını nasıl etkilemiş olabilir?
1912-1922 yılları arasında her iki gözünde ilerleyen katarakt nedeniyle oluşan görme değişimleri Claude Monet’nin bu dönemde yaptığı eserleri etkilemiştir. Bu etkiyi katarakta bağlı oluşan görme keskinliğinde azalma ve bulanık görmenin yanı sıra renk algılamasındaki değişimler ortaya çıkarmaktadır. Monet, bu dönemde renklerin kendisi için eski yoğunluğunda olmadığını, renkleri ayırmakta zorlandığını ve resimlerinin giderek daha karanlık olduğunu ifade etmiştir. Bu dönemdeki bazı resimlerinde renkleri gördüğü tonlara göre değil, tüplerin üzerinde yazan isimlerine göre seçtiği dahi düşünülmektedir. Monet’nin kataraktının en ileri düzeye ulaştığı 1922 yılına yakın dönemde yaptığı resimlerdeki kırmızı-turuncu veya yeşil-mavi ton hakimiyeti daha önceki dönemlerde yaptığı eserlerden farklılık göstermektedir. Bu dönemde yapılan iki Japon Köprüsü resminden birincisinde turuncu tonu, ikincisinde ise mavi tonu öne çıkmakta, Monet’nin katarakt nedeniyle iki resim arasındaki önemli ton farkını aslında büyük oranda fark edemediği düşünülmektedir. Monet’nin 1923 yılında geçirdiği katarakt operasyonundan sonra yaptığı resimlerde ise ilk dönemlerine benzer renk özelliklerine geri dönüş gözlenmiştir.
Peki ya Van Gogh? Katarakt onun sanatını nasıl etkilemiş olabilir?
Yaşlılık kataraktında bir yandan görme bulanırken, diğer yandan da özellikle mavi renkte azalma, sarı renkte artma şeklindeki renk görme bozukluğunu görmekteyiz.
Diabetik kataraktta ise, loş ortamda normale yakın görmeye karşın, ışıklı ortamda azalan ve ışıkların etrafında halolar görmeyle karakterize görme yakınması belirgindir. Diabetik kataraktta özellikle ışıklı cisimlere bakarken ortaya çıkan görme bozukluğu dikkat çekicidir. Diabetik kataraktta ise, özellikle ışıklı cisimlere bakarken ortaya çıkan görme bozukluğu dikkat çekicidir.
Loş ortamda normale yakın görmeye karşın, ışıklı ortamda azalan ve ışıkların etrafında halolar görmeyle karakterize görme yakınması belirgindir. Yaşamının ileri yıllarında, gelişen kataraktına bağlı olarak, ünlü ressam Van Gogh’un da tıpkı Yıldızlı Gece resminde olduğu gibi yıldızları halolu olarak resmetmiştir. Ayrıca Van Gogh’un bir çok resmindeki sarı hakimiyeti de dikkat çekicidir.
Katarakt nedir?
Göz küresi içerisinde görme fonksiyonunda önemli rol oynayan saydam bir mercek bulunmaktadır. Göz içindeki bu merceğin saydamlığını kaybetmesine ve opaklaşmasına katarakt adı verilir. Tüm dünyada en sık görülen görme kaybı nedenidir. Özellikle geri kalmış ülkelerde birinci sıradaki körlük nedeni olmasına karşın tedaviyle geri döndürülebilir bir görme kaybı nedenidir.
Katarakt’ın sebepleri ve belirtileri nelerdir?
Katarakt en sık ilerleyen yaşa bağlı olarak ortaya çıkar; ileri yaşlarda her insanda katarakt gelişimi görülebilir. Ek olarak, diabet, hipoglisemi gibi metabolik hastalıklarda, delici ve veya künt göz travmalarında, kortizon gibi bazı ilaçların uzun süreli kullanımında, göz içi iltihabı ve yüksek miyopi gibi bazı göz hastalıklarında, anne karnında geçirilen toksoplazma ve kızamıkçık gibi bazı enfeksiyonlarda, Down sendromu gibi bazı sendromlarda katarakt ortaya çıkabilir.
Kataraktın en önemli belirtisi görme keskinliğinin giderek azalmasıdır. Görmedeki azalmaya ek olarak özellikle gece görülen ışıklarda dağılmalar ve gözlerde kamaşma, genel olarak ışık hassasiyetinde artış, ileri yaşlarda gözlük ve lens numaralarında belirgin değişmeler, renk algılamasının giderek bozulması, çift görme diğer katarakt belirtileri arasında sayılabilir.
Katarakt hastalığı nasıl teşhis edilir?
Katarakt, bugün göz muayenesi için tüm göz kliniklerinde yaygın olarak kullanılan biomikroskop adı verilen cihazla çok erken dönemde bile kolaylıkla teşhis edilebilmektedir. İleri dönemde mercekte opasitenin artmasıyla ve beyazlaşmayla kataraktın varlığının dışarıdan çıplak gözle bakılarak dahi anlaşılabilmesi mümkündür.