Genel SağlıkHABERLER

GASTRİTİN SORUMLUSU NE?

1990’lı yıllara kadar pek bilinmeyen helikobakter pilori mikrobu günümüzde mide ve oniki parmak barsağı ülserleri ile kronik gastritin en önemli etkeni olarak olarak kabul ediliyor

Helikobakter pilori ya da kısa adıyla Hp’nin mide kanserinin gelişiminde de önemli bir rolü olduğu biliniyor.

Peptik ülser ve gastrit kanserinin başlıca sorumlusu

HELİKOBAKTER PİLORİ

Helikobakter pilori, onikiparmak bağırsağı ülserlerinin yüzde 90’ında, mide ülserlerinin yüzde 70’inde belirleniyor. Bu nedenle, günümüzde helikobakter pilorinin yok edilmesi ülser tedavisinin önemli bir parçasını oluşturuyor.

Midede veya onikiparmak bağırsağında peptik ülseri bulunanlarda aynı zamanda helikobakter pilori enfeksiyonu da belirlenmişse, bakterinin yok edilmesi amacıyla antibiyotik tedavisinden yararlanılıyor. Acıbadem Hastanesi Kozyatağı Gastroenteroloji Bölüm Şefi Prof. Dr. Nurdan Tözün, Dünya Sağlık Örgütü Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı tarafından helikobakter pilorinin kanserojen bir bakteri olduğunun kabul edildiğini belirterek şöyle diyor: “Yapılan araştırmalarda helikobakter piloriye maruz kalan hastaların mide kanserine yakalanma olasılıkları diğerlerine kıyasla yaklaşık 4 katı fazla. Bu çalışmalar helikobakter pilorinin gastrit kanseri üzerindeki etkilerini ortaya koyuyor.”

PEPTİK ÜLSERDE HELİKOBAKTER PİLORİNİN ROLÜ

Ülserin en büyük nedeni “Helicobakter pilori”. Prof. Dr.Tözün ülser ve helikobakter arasındaki ilişkiyi şöyle açıklıyor: “1990’lı yılların başında yapılan araştırmalar h.pilori ve ülser hastalığı arasındaki bağı ortaya çıkarmıştır. Duodenal ülserlerin yüzde 85 – 100’ünde, gastrit ülserlerin yüzde 70 – 90’ında helikobakter pilori bulunuyor. Özellikle antibiyotik tedavisinin bu hastalığı yenmede etkili olduğunun görülmesi bu ilişkiyi güçlendirmektedir. Bu tedavi uygulanmadan önce sadece asit giderici ilaçlarla yapılan tedavilerle ülserlerin bir yılda tekrarlama olasılıkları % 50-60 iken antibiyotik tedavisi ile bu oran % 1-3 civarına inmiştir. Kuşkusuz ülser oluşumuna yol açan diğer nedenler (romatizma ilaçları ve aspirin kullanımı, alkol, sistemik hastalıklar) da göz önünde bulundurulmalıdır.”

Prof.Dr. Nurdan Tözün “Son zamanlarda ülkemizde, çeşitli durumlarda kontrolsüz ve gereksiz antibiyotik özellikle de metronidazol ve klaritromisin kullanımının tedaviye dirençli helikobakter türlerinin ortaya çıkmasına yol açtığını ,bu nedenle de 2 hatta 3. basamak tedavilerin gündeme geldiğine” dikkati çekiyor.

Başlıca belirtileri

Prof. Dr. Tözün peptik ülserin başlıca belirtilerini sıralayarak, bu belirtileri taşıyanları doktora başvurmaları konusunda uyarıyor:

Mide bölgesinde ağrı, yanma
Geceleri uykudan uyandıran mide ağrısı
Kusma
İştahsızlık ve kilo kaybı
Dışkıda siyahlaşma

MİDE KANSERİ VE HELİKOBAKTER PİLORİ

Mide kanseri, tüm dünyadaki kanserler arasında ikinci sırayı işgal ediyor ve her yıl yaklaşık 650.000 kişinin ölümünden sorumlu olduğu biliniyor. Yapılan araştırmalar helikobakter pilorinin mide kanserine yakalanma riskini arttırdığını ortaya koyuyor. Prof. Dr. Tözün helikobakter pilorinin kronik enfeksiyonunun midede kalıcı, hatta ömür boyu süren kronik gastrite bunun da zamanla çok odaklı “atrofik gastrit” denen özel bir gastrit türüne dönüştüğünü, süregelen bu yangı ve tahrişin de zamanla kansere yol açabileceğini ifade ederek şöyle devam ediyor: “15 yıllık bir süreçte kronik gastrit vakalarının en az yüzde 10’unda kansere ilerleme görülebileceği biliniyor.Birinci derecede akrabalarında mide kanseri olanlarda bu risk daha fazla. Ayrıca sigara, diyet,alınan gıdalardaki nitrojen miktarı ve fazla tuz alımının da bu sürece katkısı oluyor. Bu açıdan bu hastaların dikkatli olması gerekiyor.”

HELİKOBAKTER PİLORİ TANISI

Helikobakter piloriyi tespit edecek birçok test var. Bakterinin antikorlarının varlığını kanıtlamak için kan testleri yapmak bu testlerden en çok kullanılmış olanı. Ayrıca mideden alınan doku parçası ile hızlı üreaz testi ya da patolojik inceleme yapmak; kültürde bakteriyi üreterek helikobacter pilori’yi tespit etmek mümkün. Bu sonuncu test araştırma amaçlı kullanılıyor. Günümüzde tedavi sonrası takipte ya da tarama testi olarak en sıklıkla kullanılan testler ise üre-nefes testi ile dışkıda helikobakter antijen testidir.