Genel SağlıkHABERLER

İNSANLIĞI TEHDİT EDEN SALGIN: OBEZİTE

Dünya genelinde ilk kez aşırı beslenen, kilolu insanların sayısı; yetersiz beslenen, aşırı zayıf insanlarla eşitlendi. Uzmanlar, obezitenin artık bir salgın hastalık olma yolunda ilerlediği görüşünde.

Türkiye’nin en çok okunan dergisi National Geographic Türkiye, Ağustos sayısında dünyayı etkisi altına alan şişmanlık sorununu inceledi…

Sadece ABD’de her yıl 400 binden fazla insan, aşırı kilonun neden olduğu hastalıklardan ölüyor. Yine araştırmalara göre, 35 yıl önce ABD’de obezite hastalarının oranı yüzde 14 iken şimde bu oran yüzde 31. National Geographic Türkiye dergisi, Ağustos sayısında dünya için ciddi bir tehdit haline gelen şişmanlık sorununu inceledi. Dergi, obezite ya da aşırı şişmanlık hakkında doğru bilinen bir çok yanlışa da işaret ediliyor.

Obezite sınırı bir anlamda basit bir matematik işlemin, alınan ve harcanan kalori hesabının sonucunda ortaya çıkıyor. Şişmanlığın ilk kuralına göre, avokadodan zeytine, o anki enerji gereksiniminden fazla olarak yenilen her şey yağa dönüşüyor. Johns Hopkins Weight Management Center’ın (Johns Hopkins Kilo Kontrol Merkezi) yöneticisi Lawrence Cheskin, “Bir kalori, bir kaloridir” diyor; “ister yağdan gelsin, ister proteinden ya da karbonhidrattan”. 1,85 boyunda ve 73 kilo ağırlığında olan Cheskin, hiç kilo sorunu yaşamamış. “Yaşamın adil olduğunu kim söyledi ki?”

Şişmanlığın ikinci kuralı: kalori dengesini koruyamamak. Günlük ortalama 2000 kalorinin sadece yüzde 5 fazlasını tükettiğinizi varsayın. Columbia Üniversitesi Tıp Fakültesi Moleküler Genetik Bölümü Başkanı Rudolph Leibel, “Bu sadece yüz kalori anlamına geliyor ki bu da bir bardak elma suyuna denktir,” diyor. “Ama fazladan alınan o birkaç kalori, aşırı derecede kilo almaya neden olabilir.” İnsan bedenindeki bir kilogramın yaklaşık 7700 kaloriye denk gelmesi nedeniyle o bir bardak meyve suyu bir yılda ağırlığınıza fazladan 5 kilo ekler. Bunun dışında, daha hareketsiz bir yaşam tarzını benimsemeniz halinde -yürümek yerine arabaya binmek, merdiven yerine asansörü kullanmak- günde 100 kalori daha az yakmaya başlarsınız ki bu da size 5 kilo aldırır.

“İnsanların yaktıklarından biraz fazlasını yiyerek şişmanladığını biliyoruz, ama neden böyle yaptıklarını bilmiyoruz,” diyor Leibel. “Aşırı yemenin kasıtlı olmadığı ya da sorunlu bir çocukluk dönemi ile ilişkilendirilemeyeceği inancındayım. Bu bir şekilde genlerin kendini ifade etmesi olarak değerlendirilebilir, ama genlerin kullandığı dil çok karmaşık.”

Michigan Üniversitesi’nden genetik uzmanı James V. Neel, 1960’larda genlerin söylediklerine kulak vermişti. Neel’in “tutumlu gen” varsayımı, bazılarımızın kalori alma ya da yakma konusunda daha tutumlu olmasını sağlayan genler miras aldığımızı ileri sürüyor. Bedenlerimiz besini yağa dönüştürüp sonra da onu korumada çok başarılı. Neel, bu özelliğin kıtlık dönemlerinde atalarımızın hayatta kalmasına yardımcı olduğu görüşünde.

Ancak küresel kıtlıkların yaşanmadığı 21. yüzyıla gelindiğinde kilo almaya neden olan bu genler artık işlevselliğini yitirdi. Evrim bize ihanet ediyor. Belki de hiçbir zaman yaşanmayacak bir kıtlık için yağ depoluyoruz. Johns Hopkins Tıp Fakültesi profesörü Anna Mae Diehl, “Genetik bilimini yeterince anlamış olsaydık” diyor, “doğduklarında insanların genetik parmak izini alıp şöyle diyebilirdik: Ah, bu genler çok iyi. Çok şanslısın. Canın ne isterse yiyebilirsin. Ya da: Zavallı çocuk. Hiç hamur işi yememeli”.

Uzmanlara göre obeziteyi insanlığın sorunu olmaktan çıkartabilecek çözüm yolları ise, genetik biliminin şifreleri çözmesinde yatıyor. Bu yol ise şimdilik çok yakın gözükmüyor.

Makalenin tamamını National Geographic dergisinin sayfalarında bulabilirsiniz.