ÖdevlerSAĞLIK EĞİTİMİ

UYUŞTURUCU MADDE KULANİMİNİN TARİHSEL SEYRİ

Madde kullanımına bağlı problemler genellikle modern hayatın getirdiği değişikliklere ve strese bağlı olduğu düşüncesi oldukça yaygındır. Geleneksel toplumdan modern ve seküler toplum yapısına geçişin, aile yapısının zayıflayışının, şehir hayatının sosyoekonomik baskısının bunda etkili olduğu üstünde durulur. Bu faktörler bazı psikoaktif madde epidemilerinde etkili olsa da problem oldukça karmaşıktır ve kökeni sanayi devriminden çok öncelere dayanır.

Alkol, opiyum, cannabis, koka yaprakları vb maddelerin tıp dışı amaçlarla kullanımı insanlık tarihinin başlangıcı kadar eskilere dayanmaktadır. Türkiye’de yapılan arkeolojik kazılarda binlerce yil öncesine ait afyon tohumları bulunmuştur. Bütün kıtalarda alkol üretmek için sayısız yol geliştirilmiştir. İnsanlar etil alkol elde etmek için deve ve at sütünden pirince, tahıllardan kaktüse, patatesten bala kadar pek çok değişik maddeyi karbonhidrat kaynağı olarak kullanmışlardır. İçki üretimi o kadar eskilere dayanır ki insanlığın mayayı ilk olarak ekmek yapmak için mi yoksa bira üretmek için mi kullandığı henüz anlaşılamamıştır. Madde bağımlılığı 2000 yıl önceki yazılarda tanımlanmıştır.

Sporadik madde kötüye kullanımı tarihin her döneminde görülmüşse de yaygın ya da epidemik madde bagımlılığı görece yeni bir olaydır. Bu gelişmede rol oynayan başlıca faktörler şunlardır:

1. Belli bölgelerde kullanılan maddelerin tüm dünyaya yayılması.

2. Aynı maddelerin daha saf ve dolayısıyla etkin derivelerinin üretilmesi.

3. Yeni sentetik psikotrop maddelerin üretilmesi.

4. Parenteral kullanım gibi yeni kullanım yollarının geliştirilmesi.

Birçok psikoaktif madde dinsel ve sosyal ritüellerde kullanılmştır. Örneğin sarabin Hiristiyan ve Yahudiler arasında kullanılışı, belli hallusinojenlerin Saman ayinlerinde kullanılışı, tütünün Amerikan yerlileri arasında ritüellerde kullanılışı gibi. Bu tür kullanımlar toplumlara belli maddeleri nasıl kullanacaklarını öğretmekte, muhtemel etkileri ile ilgili bilgilendirmekte ve bu maddelerin kullanımı ile ilgili sosyal sınırlar koymakta idiler. Örneğin alkolü dini törenlerinde kullanmalarına rağmen Yahudiler arasında alkol bağımlılığı oldukça seyrektir. Bunun nedeni Yahudiler arasında sarhoş olmanın çok ayıp karşılanmasıdır. Yani kültür alkolün ne zaman, nerede, ne ölçüde kullanılacağını öğretiyordu. Amerika yerlileri tütünü mukaddes saymakta ve ritüeller dışında kullanımını hoş karşılamamaktaydılar.

Dinler, kültürler ve devletler psikoaktif maddelerin kötüye kullanımı ile mücadele etmişler, bazan başarılı olmuşlar, bazen de olamamışlardır. Bağımlılık yapıcı madde türlerindeki yeni buluşlar, kullanım yollarındaki yenilikler, üretim ve dağıtım yollarındaki gelişmeler problemi çağımızda her zaman olduğundan daha karmaşık hale getirmiştir. Son beş yüzyılda madde üretim ve kullanım yolları bütün dünyaya yayılmıştır. Ulaşım ve ticaretin artması bunda önemli bir rol oynamıştır. Tütün ve daha sonra kokain Amerika kıtasından bütün dünyaya yayılmıştır. Afyon ve esrar da bunun tersine Avrupa’dan Amerika’ya yayılmıştır. Alkol üretimi çok eski çağlardan itibaren dünyanın hemen her yerinde bilinse de daha konsantre ve dolayısıyla etkin alkol üretim yolu olan distilizasyon (viski vb distile içkilerin üretim teknolojisi) Avrupa’dan dünyaya yayılmıştır. Yakarak dumanını içme Amerika kıtasından dünyaya yayılırken, enjeksiyon ile maddelerin beyne en hızlı en yüksek konsantrasyonda iletilmesi 19. yüzyildaki teknolojik gelişim ile oldu. Psikotropik etkisi için üretilmeyen pek çok endüstriyel madde bu amaçla kullanılmaya başlandı. Benzin, aerosoller, boya bileşimleri, temizlik maddeleri, tutkal bunlar arasında sayılabilir. Belki binlerce yıldır kendi kültürlerinde belli maddeleri, belli bir sosyokültürel çerçeve içinde kullanmayı bilen insanlar, bu sayılan gelişmeler sonucunda kültürlerinin nasıl kullanacaklarını kendilerine öğretmediği yeni maddelerle karşılaştılar, önceden bilmedikleri bu maddelerin beyni çok daha fazla etkilemesinin yollarını öğrendiler. Örneğin binlerce yıldır afyonu hap şeklinde alan insanlar son bir kaç yüzyılda sigara şeklinde içmeyi, son yüzyılda da enjekte etmeyi ögrendiler, afyondan en az 10 kat güçlü olan saf eroin ve sentetik opioid türevlerini üretmeye başladılar. Bu yeni kullanım tarzı bir çok yeni sağlık sorunlarına yol açarken bütün dünyada opioid bağımlılığının çığ gibi büyümesine neden oldu. Başka bir örnek de İngiltere’de 2 yüzyıl önce cin ilk üretilmeye başlandığında görülen “İngiliz Cin Epidemisi”dir.

Yeni karşılaılan bir maddeye sosyal bagışıklığın olmamasına örnek olarak, kendi toplumlarında alkolün yasak olduğu müslümanların alkolün kolayca bulundugu ve kullanımının serbest olduğu ülkelerde yaşamaya başlaması verilebilir. Kendi toplumlari içinde iken çok etkin korunmalarına rağmen örneğin göç ile değişik bir topluma girmeleri sonucunda bu kişiler alkolü nasıl kullanacaklarını çocukluklarından beri çevrelerinden öğrenmemiş olduklarından daha kolay alkol bağımlısı olabilirler.

Son 20-30 yılda çoğul madde kullanımıi belirginleşmiştir. Alkol, esrar, opiyat ve sentetik maddelerin 2 ya da daha fazlasının bir arada kullanımı anlamına gelen bu durum çok ciddi sonuçlara yol açmaktadır ve bir çok yerde özellikle gençler arasında yaygındır.

Bugün, Galen’in Roma’da 15 yüzyıl önce tanımladıgı alkol problemlerinin çoğu olurken yeni maddelerin üretilmesiyle yeni problemler ortaya çıkmakta yeni sosyal çalkantılarla yeni epidemiler görülmektedir. Modern teknoloji de tabloyu karmaşıklaştırmaktadır. Binek hayvanlarının tek ulaşım aracı oldugu devirlerde sarhoş bir sürücünün verebilecegi zarar oldukça kısıtlıydı. Yüksek hızlı endüstri ve tarım araçları, elektrikli aletler, sofistike cerrahi teknikler vb de kullanan kişilerin muhakemesi ve psikomotor koordinasyonunun tam olmaması halinde önemli zararlara yol açabilirler.

1940’lar öncesinde madde bağımlılığı farklı madde türlerine göre dünyanın belli yerlerine sınırlıydı. Hızlı ulaşım ve yüksek mobilite, kültürel difüzyon ve dünya çapında kozmopolitan gençlik kültürünün gelismesi ile madde kötüye kullanımının bütün çesitleri tüm dünyaya yayıldı. Afyon ve eroin kötüye kullanımı bir zamanlar yalnızca Asya ve Kuzey Amerika’da sınırlı iken bugün Avrupa’ya ve bütün gelişmekte olan ülkelere yayıldı. Kokain kullanımı bir zamanlar bir kaç Latin Amerika ülkesinde koka yaprağı çiğneme ve Kuzey Amerika’da sınırlı bir populasyonda ekstre halde kullanım ile sınırlı iken Amerika ve Avrupa’da geniş kitlelere yayıldı. Çin, Hindistan, Orta Doğu ve Afrika’da kullanılan esrar Avrupa, Amerika ve dünyanın diğer yerlerine yayıldı. Sentetik maddeler olan barbütratlar ve benzodiyazepinler bütün dünyada belki de en sık kötüye kullanılan maddeler haline geldiler..

Erkekler geleneksel olarak kadılardan daha fazla psikoaktif madde kullanmalarına rağmen, özellikle gelişmiş toplumlarda kadınlar her alanda eşitliğe ulaştıkça bu ara da kapanmaktadır. Benzer bir şekilde madde kullanmı geleneksel olarak yetişkinlere has iken gençler giderek daha fazla etkilenmektedirler. Başlangıçta bütün maddeler belli bir alt kültür içinde kullanılsa da zamanla toplumun bütün katmanlarına yayılabilirler.

UYUŞTURUCU MADDE BAĞIMLILIĞI

İnsanlarda sakinleştirici, keyif veren veya uyarıcı etkileri olan, giderek daha fazla alma isteği doğuran, bırakıldığında yoksunluk belirtileri doğuran kimyasal maddelere ve ilaçlara uyuşturucu madde adı verilir.Zararlı etkileri bilindiği halde uyşturucu maddelere karşı duyulan sürekli alma isteğinin engellenememesine uyuşturucu madde bağımlılığı denir.

Uyuşturucu maddelerin bir kısmı tedavi amacıyla kullanılır.Bir kısmı ise sadece keyif verici veya uyarıcıetkileri sebebiyle kullanılmaktadır.Tedevi amacıyla kullanılan maddeler de doktor kontrolü dışında sakinleştirtici veya keyif verici etkileri sebebiyle kötü kullanılmakta ve bağımlılığa yol açmaktadır.Uyuşturucu maddeler yıllardır ruhsal duruma olumsuz etkileri olduğu bilinen maddelerdir.Günümüzde en gelişmiş ülkelerden geri kalmış ülkelere kadar çok yaygın olarak uyuşturucu madde kullanılmaktadır.Bazı ülkeler uyuşturucu madde kullanımı ve taşınmasına ağır cezalar uygulamaktadır. Bazı ülkelerde ise bu serbest bırakılmıştır.

A) Uyuşturucu Maddeler Ve Etkileri:

Uyuşturucu olarak kullanılan birçok madde vardır. Bunların kimyasal yapıları birbirinden farklıdır. Kullanıldıklarında merkezi sinir sisteminin farklı bölümlerini etkileyerek değişik belirtilere yol açarlar. Uyuşturucu maddeleri ve özelliklerini aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz.

Afyon, morfin, eroin grubu uyuşturucular:Bu grup uyuşturucular afyon bitkisinden elde edilir. Güçlü ağrı kesici özelikleri vardır. Merkezi sinir sisteminde yatıştırıcı etki yaparlar. Bu maddeler kullanıldığında sakinleşme, neşelenme meydana gelir. Kaygılar ve sıkıntılar kaybolur.Düşünme yeteneği azalır, irade zayıflar.Kişilik bozukluğu, ilgisizlik, ruhsal çöküntü meydana gelir.Kan basıncı düşer, nabız ve solunum sayısı azalır.Göz bebeklerinde küçülme, ağız kuruluğu, bulantı, kusma görülür. Çok kolay bağımlılık yapan maddelerdir. Yoksunluk durumunda burun akıntısı, titreme, terleme, kramplar, panik ve bilinç kaybı meydana gelir.

Esrar:Hint kenevirinden elde edilen bir uyuşturucudur. Merkezi sinir sisteminde yatıştırıcı etki yapar. Özellikleri ve yoksunluk tablosu afyon ve türevlerine benzer. Kullanıldığında rahatlama ve uyuşukluk meydana getirir. Kişi bir rüya alemine dalar, halisinasyon görür. Uzun süre kullanıma bağlı olarak karakter kaybı ve akli durumda bozukluklar meydana getirir.

Barbituratlar ve sakinleştiriciler:Barbituratlar, diazem benzeri sakinleştirici ilaçlar tıpta kullanılan maddelerdir. Bunların doktor kontrolü dışında kullanlması bağımlılığa yol açar. Merkezi sinir sisteminde yatıştırıcı etkisi olan bu maddeler kullanıldıklarında gevşeme, rahatlama ve uykuya eğilim meydana getirirler. Uzun süre kullanıldıklarında karaciğerde kanser, kan dokuda bozukluk meydana gelir.

LSD, Meskalin, PCP:Bu grupta yer alan maddeler hayal gördürücü maddelerdir. Kullanıldıklarında önce neşe, sevinç ve tatlı hayaller görülmesine yol açarlar. Daha sonra endişe, panik, kusma, hafıza kaybı meydana getirirler.Şiddet eğilimine ve ruh hastalıklarına yol açarlar.

Kokain:Koka bitkisi yapraklarından elde edilen bir maddedir. Uyarıcı bir özelliği vardır. Kullanıldığında yalancı bir kuvvet hissi, konuşma isteğinde artma, cinsel uyarı yaratır. Daha sonra ruhsalçöküntü, halisinasyonlar, kalp ve solunum yetmezliği durumlarına yol açarlar.

Amfetaminler:Uyarıcı özelliği olan ilaçlardır. Genellikle doping amacıyla kullanılırlar.Uykusuzluk, aşırı haretlilik ve halisinasyona yol açarlar. Karaciğer hasarına sebep olurlar.

İnhalanlar:Solunum yoluyla çekilen uyuşturucu maddeler, solventerler(çözücüler), yapıştırıcılar gibi maddelere inhalanlar denir.Bu maddeler baş ağrısı, görme bulanıklığı, uyuşukluk meydana getirir. Kısa sürede karaciğer ve böbrek hasarı, bilinç kaybı, kemik iliğinde baskılanma sonucu kansızlık meydana getirirler.

Bu maddelerin etkilerini bir bütün olarak ele alırsak;

FİZİKİ ETKİLERİ

Beyin ve Merkezi Sinir sisteminde : Sigaradan itibaren bütün uyuşturucuların en büyük zararı ve tahribatı beyin ve merkezi sinir sistemi üzerindedir.

Bu sebeple beynin mazrufu olan aklı ve iradeyi işlemez hale getirir. Kişiyi dengeden , normal yaşam ve davranışlardan uzaklaştırırlar.

Beyin ve akıl sağlığının en büyük düşmanı uyuşturuculardır. Bağımlılarda beliren ilk olgu; akıl ve sinir hastalıkları ve arızalarıdır. Delilik , erken bunama , şuur kaybı , uykusuzluk , felçler hezeyan (sayıklama , saçmalama , akıl dışı davranışlar ) hallüsinasyon (vehim , hayal görme , işitme vs. ) lar , zeka ve hafıza kayıpları.En kısa ifade ile: Akıl hastalıkları , zihni ve ruhi karmaşa ve kaoslar.

Sindirim Sisteminde: Bulantı , kusma , karın ağrıları , kabızlık , ishal , mide ve bağırsak spazmları , kanama ve yaraları , gastrit , ülser vs.

Karaciğer ve Böbreklerde: Bu zehirlerin organizmadan atılmasında en ağır görev bu organlara düşmekte olup , karaciğer ve böbreklerde büyük arıza ve tıkanmalara, karaciğerde yetersizlik , yağlanma ,sertleşme (siroz)…

Böbreklerde büyük tahribat , albümin , kan ve idrar çoğalması , tıkanmalar ,ağır böbrek hastalıkları.

Gözlerde: Işık ve mesafede uyumsuzluk , şaşılık gece körlüğü , göz bebeği büyümesi , küçülmesi , göz adele felci bilinen sonuçlar ve tezahürlerdir.

Solunum Sisteminde: nefes darlığı , öksürük , boğulma hissi , bu yolla kalp sıkışmaları , solunum felçleri ve ölümler bilinen olaylardır.

Kan organlarında: Kan ,insan hayatının en önemli organı olup, uyuşturuculardan büyük zararlar görür. Kansızlık ,kan zehirlenmeleri, kan hücrelerinde şekil ve miktar değişiklikleri , kanın korkulu arızası olan pıhtılaşma ve kangrenler başlıca arızalardır.

Zehirlenme: Uyuşturucuların başta gelen olumsuzluğu zehirlenmeler ve bu yolla gelen ölümlerdir. İlk defa olursa HAD , tekerrür ederse “Müzmin Zehirlenme” adını alır.

SOSYAL ve MADDİ ETKİLERİ

Sosyal bir varlık olan insanın çevresi ile uyum içinde olması, akıl ve zihin sağlığı ile mümkündür.

Bu sebeple akli ve zihni hayatın en büyük düşmanı olan uyuşturucular , insanın uyum gücünü zaafa ve iflasa götürmekle onu aileden , toplumdan ve çevresinden kopararak , yalnızlığa , bunalıma ve hemen ardından da sorumsuz, hipisel (hayvani) bir hayata mahkum eder. Bağımlıyı yaşayan bir ölü haline getirir. (Hip Kültür)

Bu sebeple , uyuşturucuların , bağımlıya , aile hayatına , doğacak çocuklara , iş hayatına , aile ve ülke ekonomisine , ferdi ne toplumsal ahlaka (namus ,iffet, şeref , haysiyet v.s.) verdiği zararlar ifadelere sığdırılamaz.

İntiharların , cinayetlerin , her türlü fuhşiyat , gasp ve anarşinin temelinde uyuşturucu vardır.

İç ve dış düşmanların en tahripkar silahı uyuşturucu ve uyuşturucu salgınlarının itici gücü olan uyuşturucu kültürü (hip kültür) dür. Cemiyetleri inkıraza götüren her türlü maddi ve manevi tahribatın temeldeki sebebidir. Bunlar, ayrıca

AİDS, frengi , verem , kanser , kangren ve benzeri bir çok ölümcül hastalığın yayılmasında da en büyük fail uyuşturucular ve bağımlılarıdır.

B) Uyuşturucu Madde Bağımlılığı: Uyuşturucu maddeler fiziksel ve psikolojik bağımlılık meydana getirirler.

Psikolojik bağımlılık:Keyif verici maddeyi belirli aralıklarla alma isteği duyulmasına denir.Kişi maddenin yokluğuna bağlı huzursuzluk duyar.

Fiziksel bağımlılık:Merkezi sinir sistemi hücrelerinin normal görevlerini yapabilmeleri için alışılan maddeye sürekli ihtiyaç duyulmasına denir.Alışılan maddenin alınmaması halinde vücutta ortaya çıkan belirtilere yoksunluk belirtisi adı verilir.Fiziksel bağımlılıkta yoksunluk belirtileri ölüme yol açacak kadar şiddetli olabilir.

Maddenin kullanımıyla duyulan keyif ve mutluluk kişilerde tekrar kullanma isteği doğurmaktadır. Oluşan yalancı hayal dünyasına kavuşmak isteyen kişilerde psikolojik bağımlılık meydana gelmektedir.Uyuşturucu maddeler merkezi sinir sistemindeki reseptör(alıcı) hücreler tarafından alınarak etkilerini gösterirler. Bu reseptörler kısa sürede uyuşturucuya alışır ve normal görevlerini yerine getirebilmek için uyuşturucuya ihtiyaç duyarlar. Böylece fiziksel bağımlılık meydana gelir.Fiziksel bağımlılıkta yoksunluk durumu çok ağırdır.Yoksunlukta psikolojik belirtilerin yanında merkezi sinir sistemine ait belirtiler görülür. Maddenin bulunamaması durumunda bulantı, çarpıntı, baş ağrısı, panik, sıkıntı, terleme, saldırganlık, unutganlık, ishal, kişilik bozuklukları , baygınlık, koma ve ölüm görülebilir.Uyuşturucu maddeler , merkezi sinir sistemindeki reseptörleri etkilediği için bir kez dahi kullanmak bağımlılığa yol açabilir.Bu yüzden merak amcıyla kullanmaktan dahi kaçınmalıyız.

1.Sebepleri

Uyuşturucu madde bağımlılığının sebeplerini üç grupta toplayabiliriz.

Uyuşturucu maddenin yapısal özellikleri:Uyuşturucu maddelerin kimyasal yapıları gereği merkezi sinir sisteminin reseptör hücrelerine bağlanarak etki gösterirler ve bağımlılık yaratırlar. Bu nedenle tedavi amacıyla verilen uyuşturucu nitelikteki ilaçların aşırı ve yanlış kullanılmasıyla da bağımlılık oluşmaktadır. Hekim önerisi ve kontrölü dışında keyif almak veya sakinleşmek amacıyla uyuşturucu özelliğindeki ilaçların kullanılmasına kötüye kullanma adı verilir.Ağrı kesiciler dahil bir çok ilaç hekim önerisi dışında kullanılmakta, bu durum direnç arttırımına(tolerans) ve bağımlılığa yol açmaktadır.Örneğin; kaza veya ameliyat sonucu kullanılan kuvvetli ağrı kesiciler kolaylıkla bağımlılık oluşturabilmektedir.

Kişisel özellikler:Uyuşturucu madde bağımlılığı özellikle gençler arasında hızla yayılmaktadır. Ergenlik dönemi problemleri arasında bocalayan gençler sorunlarının çözümünü uyuşturucularda aramaktadır.Grup arkadaşlarının baskısı, onlara uyum sağlama isteği, merak ve macera tutkusu, yasaklara karşı gelme isteği, sorumluluktan kaçma, başarısızlık ve güvensizlik gibi duygulardan kurtulma gibi nedenlerle kişiler uyuşturucu maddeleri denemektedir.”Nasıl olsa ben alışmam, bir defa denemekten ne çıkar, istediğim zaman bırakırım” gibi düşüncelerle kişiler uyuşturucu bağımlısı haline gelirler.

Çevresel faktörler:Uyuşturucu madde bağımlılığında sosyal çevrenin önemli rolü vardır. Aile içindeki huzursuzluklar, aşırı kısıtlayıcı ve baskıcı tutumlar veya aşırı serbest davranılması, ailede uyşturu kullanan bireyler olması gibi sebepler kişileri uyşturucuya itebilir. Arkadaş gruplarının baskısı veya özendirmesi uyuşturucuya başlamakta etkendir. Özellikle ergenlik döneminde grupların etkisi fazladır. Uyuşturucu satıcılarının hedef kitlesi gençlerdir. Lise ve üniversite gençleri arasında uyuşturucu madde kullanımı yaygınlaştırarak büyük paralar kazanmaktadırlar. Bazı ülkelerde uyuşturucu kullanımına hoşgörüyle bakılmakta ve suç sayılmamaktadır. Bu durum bağımlılığın yayılmasına yol açmaktadır. Ülkemizde uyuşturucu maddelerin üretimi , ithali, alımı, satımı, bulundurulması, alımına yardımcı olunması ve sahte reçeteyle alınması şuçtur ve ağır cezalar uygulanmaktadır. Güçlü ağrı kesiciler ve sakinleştirici ilaçlar da özel reçetelerle satılmakta Saklık Bakanlığı tarafından sıkı şekilde denetlenmektedir.

2.Sonuçları:

Uyuşturucu madde bağımlılığı üç dönemde incelenebilir.

Alışma dönemi : Uyuşturucu maddeyle ilk tanışma dönemidir. Bu dönemde yalancı bir dünyaya dalarak keyif alma duygusu ön plana çıkar. Kişi kararsızdır, uyuşturucuya başlamamak için direnir. İstediği zaman uyuşturucuyu bırakacağını düşünür. Vücutta kalıcı bir fiziksel hasar yoktur.Gerekli tıbbi yardım yapılırsa kolaylıkla uyuşturucuyu bırakabilir.Kişilerde yersiz davranışlar, aşırı neşe ve durgunluk , dalgınlık, unutkanlık arkadaşlardan ayrılarak yeni gruplara katılma gibi değişiklikler uyuşturucu kullanmaya başladığının belirtileridir.

Doyma dönemi:Bu dönemde kişi yaşantısını devam ettirebilmek için uyuşturucu maddeyi kullanmak zorundadır.Artık keyif alma ihtiyacı yoktur.Maddenin yoksunluğunda büyük sıkıntı ve problemler doğmaktadır.Görme bulanıklığı, göz bebeklerinde küçülme, ağız kuruluğu, ellerde titreme, nabız ve solunum sayısında azalma,tansiyon düşüklüğü, kabızlık, hafızada zayuflama, ruhsal durgunluk, dikkatsizlik, irade ve kişilik kaybı, hallüsinasyonlar vardır. Karaciğer, kalp, solunum ve sindirim sisteminde hasarlar ortaya çıkmaktadır.Bağımlının gittikçe daha fazla miktarda maddeye ihtiyacı olmaktadır. Bu dönemdeki bağımlıyı kurtarmak için ciddi bir tedavi gereklidir.

Düşkünlük dönemi:Bu dönemde organlarda ağır hasarlar ve ruhsal çöküntü görülür. Kalp ve solunum problemleri, karaciğer hastalıkları ortaya çıkar. Aşrı zayıflama, kusma, kalp ve solunum yetmezliği görülür. Bağımlının hastalıklara karşı direnci azalır. Zatürre hepatit(sarılık) AIDS gibi hastalıklar meydana gelir. Beyin hasarı, kişilik kaybı, ağır ruhsal problemler ortaya çıkar.Kişi kendine bakamaz ve yardıma muhtaç hale gelir. Madde bulabilmek için her yolu dener, hatta suç işleyebilir. Yaşantısını devam ettirebilmek için aldığı uyuşturucu miktarını arttırmak zorundadır. Uyuşturucu kullanımında aşırı doz alımına bağlı olarak zehirlenme ve ölüm olayı görülebilir.Aşırı doz alındığında başlangıçta husursuzluk, sesli ve ışıklı uyarıcılara karşı aşırı tepki görülür. Hallüsinasyonlar, terleme, bulantı ve kas krampları meydana gelir. İdrar ve dışkı kontrölü kaybolur. Solunum düzensizleşir.Kalp atımı ve kan basıncı düşer. Titremelerle baygınlık, koma ve ölüm meydana gelir.

Uyuşturucu bağımlılığı erken dönemde yakalanıp tedavi edilemez ise kişiyi ölüme sürükleyen bir alışkanlıktır.

C) Uyuşturucu Bağımlılığının Tedavisi

Uyuşturucu bağımlılığının tedavisinde önemli iki nokta vardır:

*Bağımlılının kendisinin tedavi olmaya ve bağımlılıktan kurtulmaya istekli olması.

*Bağımlılığın erken teşhis edilerek tedaviya başlanması.

Uyuşturucu madde bağımlısı istekli ise tedavi şansı son derece yükselmektedir.Aksi halde zorlamayla kişileri bağımlılıktan kurtarmak mümkün değildir. Bağımlının kalıcı organ hasarları, ağır ruhsal problemler oluşmadan teşhis edilmesi tedaviyi kolaylaştırmaktadır.Erken teşhis edilemeyen vakalarda tedavi uzamakta ve iyileşme süreci gecikmektedir.

Uyuşturucu madde bağımlılığının tedavisi:Uyuşturucu madde bağımlılığının tedavisi, tedavi ve rehabilitasyon olmak üzere iki aşamada gerçekleştirilir.

*Tedavi aşmasında kişi bağımlı olduğu maddeden uzaklaştırılarak yoksunluk belirtileri ile savaşılır.Vücut organlarında meydana gelmiş hasarlar tedavi edilir. Bu safhada bağımlı hastanede gözlem altında tutulmalıdır.Yoksunluğa bağlı geçirdiği krizler son derece tehlikeli olabilir.Bu yüzden ölüme ve intihar girişimlerine sık rastlanır.Vücuttan toksit madde uzaklaştırılıp yoksunluk belirtileri kaybolduktan sonra ikinci aşamaya geçilir.

*Rehabilitasyon aşamasında kişilerin ruhsal problemleri çözümlenmeye çalışılır. Tekrar iş gücü kazandırılarak çalışabilecek ve topluma yararlı olacak hale getirilir.Sağlığa zararlı bu alışkanlıklar yerine olumlu hobiler kazanması sağlanır. Kötü arkadaş çevresinden uzaklaşmasına ve kendine destek olacak kişilerle bir arada olmasına çalışılır.Sağlığa zararlı alışkanlıkların tedavisi için hastanelerin psikiyatri bölümlerine veya bu konularla özel olarak ilgilenen gönüllü kuruluşlara baş vurmak gerekir.

* Sağlığa zararlı alışkanlıklardan korunmak, bu zararlı alışkanlıkların tedavisinden çok daha kolaydır. Bu alışkanlıklardan korunmak için alınması gereken önlemler ve aileye, devlete, medyaya düşen görevler;

1. Aileye Düşen Görevler

Uyuşturuculardan korunmada en büyük vazife aileye düşmektedir. Aile toplumun temel çekirdeğidir. En başta anne ve baba , çocuklara örnek olmalıdır. Çocuklar , her türlü sıkıntılarını ve problemlerini öncelikle anne ve babalarına açabilmelidirler. Problemlerin ilk defa aile büyüklerince değerlendirilmeleri şarttır.

Bu konuda gençlerimizin dikkat edecekleri noktalara gelince;

• Gerek sevgiyi ve mutluluğu muhakkak ki kendi yuvalarında aramalıdırlar.

• Kötü arkadaş guruplarından uzak durmaları gerekir. Böyle kişiler davranışlarından , hareket ve sözlerinden anlaşılır.

• Boş zamanları en iyi şekilde (okumak , kültürel ve diğer faydalı faaliyetlerde bulunmak gibi meşguliyetlerle) değerlendirmelidirler.

• Yine gençlik dönemi ; halk arasında söylendiği şekliyle “delikanlılık” devresidir. Bu yaşlarda kişilik icabı, gelecek için her an problem oluşturabilecek hareketlere girilebilir, kararlarda isteksizlik olabilir. Gençler bu hususu daima göz önünde tutmalı büyüklerin uyarılarını dikkate almalıdırlar.

Son olarak gençlerimizi uyuşturucunun içine çeken alt kültürden bahsetmek istiyorum. İçki uyuşturucu , kumar , şans oyunları , sapıklıklar , fuhuş evden kaçma gibi faaliyetlerin tümünü besleyen , ortaya çıkaran ortama “Uyuşturucu Kültürü” adını veriyoruz. Zararlı alışkanlıkların temelinde bu vardır ve bunu önlemek uyuşturucu kültürüyle mücadeleye bağlıdır.

Bu kültürün filizlendiği birahane , pub, diskotek , kahvehane , kumarhane , meyhane ve benzeri yerlerden uzak durmalıdır.

Bira ve “alkolsüz” denilen bira , alkolizm ve uyuşturucu batağının başlangıç basamağıdır.

Yine milli manevi değerlerimiz , yüzyıllardan beri nesilden nesile intikal eden geleneklerimiz uyuşturucu kültürünün panzehiridir. Bu değerlere sarılmak zorundayız.

Doç. Dr. Safa Saygılı (Psikiyatris)

2.Devlete Düşen Görevler

Uyuşturucularla Mücadele Bakanlığı yanında , önemli sorumluluklar taşıyan Milli Eğitim, Sağlık, İçişleri ve Milli Savunma Bakanlıkları başta olmak üzere , bünyesinde eğitim üniteleri ve eğitilmesi gereken genç kitleler bulunduran diğer bakanlıklar ve diğer devlet kuruluşları bu konuda görev ve sorumluluk taşımalı , buna sahip çıkmalı ve bu büyük organizasyonda yerini almalıdır.

Milli eğitimde en azından şunlar yapılmalıdır:

• Orta ve Liselere haftada 1-2 saatlik zorunlu ders getirilmeli ve bu çalışmalar yasal çizgide ciddiyetle sürdürülmelidir.

• Genç öğrencilerle birlikte aileleri de eğitim kapsamına alınmalı. Ailenin ,medyanın da ciddi katkıları sağlanarak , maddi ve manevi kültür değerleriyle güçlenmesi mutlaka sağlanmalıdır.

• Yönetici ve eğiticilerin kötü örnek olması , özenti oluşturması kesinlikle önlenmelidir.

• Okul Yeşilay kolları seçkin öğrencilerle her okulda mutlaka kurulmalı , bunların başına gönüllü ve yetenekli bir rehber öğretmen tayin edilerek , bu öğretmenler uzmanlaştırılmalıdır.

• Uzmanlık çizgisine ulaşan rehber öğretmenler , hem öğrencileri , aynı zamanda ailelerini eğitmelidir. Bu çalışmalar eğitim yılı boyunca ciddi bir şekilde sürdürülmelidir.

• Okullar bu konuda eğitim malzemeleri ve gerekli doküman bakımından yeterli bir zenginliğe ulaştırılmalıdır.

• Doküman yönünden Milli Eğitime , Sağlık Bakanlığı , Medya (bilhassa eğitsel filmlerin hazırlanması bakımından) yardımcı olmalı. Yeşilay’ın maddi destekle bilhassa yazılı ve görsel dokümanlarla bu hizmete gerektiği ölçüde katılması sağlanmalıdır.

• Özel sektör (kurumlar) ve yöneticileri bahis konusu hizmet ve görevlere aynen sahip çıkmalıdırlar.

• Bütün halk kuruluşları ve vatandaşlar her biri bu mücadelede görev almalı ve üzerine düşenleri yerine getirmelidir.

• Bu arada istisnai bir durum olarak bir Anayasa görevi yapan Yeşilay’a:

a) Mali , teknik ve teşkilatlanma yönünde gerekli ve yeterli yardımlar yapılmalıdır.

b) Yıllardır büyük emekle gençlerimiz için bu maksatla çıkarılan Yeşilay dergisine ve dokümanlarına

Devlet kütüphanelerinin ve bütün resmi ve özel okulların , keza kurumların abone olmaları sağlanmalıdır.

• Bitabii bu hizmetlerin yerine getirilmesi , bütün ülkeyi içine alacak güçlü bir organizasyonun oluşturulması ve gerekli yasa ve mevzuatın çıkarılması , münhasıran uyuşturucularla mücadele görevini üstlenecek olan Bakanlıkça yapılmalıdır.

3.Medya’ya düşen görevler
En güçlü ve yaygın eğitim kurumu olduğu halde bu çizgide hiç bir görev üstlenmeyen , hatta büyük bölümü ile , bilhassa temeldeki konu olan ve her türlü zararlı alışkanlıklara ve bunların salgın haline gelmesinde en büyük etken kabul edilen uyuşturucu kültürü çizgisinde büyük bir sorumsuzluk sergileyen medya , mutlaka disipline edilmelidir. Bu güçlü kurum bütün birimleri ile yararlı bir çizgiye getirilmelidir ve medyanın bu sorumluluklarını ve hayati önem taşıyan görevlerini kabullenip yerine getirmedikçe diğer hiçbir tedbirin ülkeyi ve toplumu selamet kıyısına götüremeyeceği kesinlikle bilinmelidir. Bu ülke , bu toplum ve bu devlet hepimizindir. Bir yerde hırs ve kazançlara sınır tanımak zorundayız.